Giriş

27.1K 703 79
                                    

Ben Alya Keskin. Bu da benim kimseye anlatmadığım, çoğu detayını unutmak istediğim çoğunlukla farklı ve garip hikayem...

Sessiz.

İçe dönük.

Depresif.

Bu üç kelime fısıldanırdı kulaklarıma insanların genelde en yakınım dedikleri kişiler tarafından.

Akrabalar...
Benimse akbabalarım..

Birbiri ardına fısıldadıkları bu kelimeler bir ok misali saplanıyordu içimdeki kalbi kırık küçük kızın göğsüne.

Yanıp kül oluyordum içimde, bütün kırıntıları atıyordum çöpe. Kalbim parçalanırken onların avuçlarında, dışarıya sessizlik olarak çıkıyordu çığlıklarım.

Ruhsuz, cansız biri gibiydim başkalarının -kendim dışındaki herkesin- gözünde.

Ruhsuz.

Her ne kadar ruhsuz olduğum düşünülse de ben de hissedebiliyordum. Özellikle de kötü şeyleri...

Bir his vardı günlerdir içimde çalkalanan. Beni tedirgin edip takıntılı zihnimde olmadık eylemlerin başrolü olmama sebep olan.

Garip bir insandım biraz.

Garip.

Farklı değil.

Bazıları garip olmaktan hoşlanır. Sıkıcı düzenin sıkıcı insanlarının kendilerine karşı olan tutumunu bir çeşit kıskançlık olarak algılayıp hiç azalmayan ve asla kabul edilmeyen o parlak egoların daha fazla şişmesine neden olur bu his.

Bense ne garip olmaktan hoşlanıyordum ne de parlak egolara sahip bir bireydim.

Ben garip olup sıkıcı düzenin sıkıcı insanlarından biri olmak isteyen bir kimseydim.

Annem beni her ne kadar kozasında saklanan rengarenk bir kelebeğe benzetse de biliyordum ki, asla güzel bir kelebeğe dönüşemeyecektim.

Benim ruhum sessizlikle mühürlenmiş bir müzik kutusuydu. O mühür kırılsa da bozulmayacaktı sessizlik, kırılmasa da.

Kanatlarım olsa da uçamayacaktım, olmasa da.

Biliyordum.

Nefret ettiğim birçok şey vardı. Ve bunların hepsi de kendimle alakalıydı. Nefret ettiğim başkalarının eylemlerinin üzerimdeki tesiri değildi, kendi eylemlerimin yine kendim üzerinde verdiği olumsuz tepkilerdi.

Belki de bu yüzdendi kendimi bildim bileli içinde bulunduğum ruh halinin nedeni. Yıllardır dışa yansıttığım durgunluğun sebebi.

Ve bugün...

Bugün hiç olmadığım kadar rahatsız hissediyordum. Genelde sadece topluluk içinde rahatsız hissederdim kendimi ama bugün doruk noktasındaydı hislerim.

Midem bulanıyordu. Bu his günlerdir içimde bir yerlere ilmek ilmek işlemiş, bir yerlere tutunurken beni kusma isteğiyle doldurup taşırmış ve sabah ilk meyvesini vermişti.

Tedirginlik...

Kendimi o kadar bitkin hissediyordum ki kantinde oturmuş çeşme suyundan yaptıklarından adım kadar emin olduğum, karton bardağın içindeki zifte benzeyen kahveyi içiyordum. Kahve bardağı ne kadar hoş görünse de içindeki kahve; kısa bir süreliğine de olsa yüz felci geçirmeme sebep olacak kadar kötü bir tada sahipti.

Birisi kitaplarını sertçe; kollarımı yasladığım masaya fırlattığında oturduğum yerde hafifçe sıçradım. Kitaplarını masaya gelişi güzel fırlatan Aylin sinirle oturdu karşımdaki sandalyeye. Kocaman olmuş gözlerle ona bakarken "Hiç sorma anlatmayacağım," diyerek soracağım soruyu bertaraf etmiş oldu.

Sessiz Çığlıklar SenfonisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin