1. Bölüm: Veda

16.3K 600 54
                                    

"İzin vermiyorum!" diye bağırdı babam karakoldaki genişçe odadan. Görmüyordum ama yüzünde öfke ve bilinmezlik hissinin insanda yarattığı o iğrenç duygunun şekle bürünmüş halinin yer ettiğini tahmin edebiliyordum.

"Kızımı kimse götüremez! O it bulunana kadar Alya benim, ailesinin yanından bir saniye olsun ayrılmayacak!"

Bir şeyler yere devrildi, küfürler edildi ve işte tam da o zaman diliminde içimde bir yerler parçalanırcasına sıkışarak nefes almamı engelledi. Zihnim inatla unutmaya çalıştığım o kişiyi yeniden önüme sundu.

Aras Yakut.

Korkudan kilitlenip kalmıştım tuvalet kapısı yumruklanınca. Aylin'in "Alya, benim Aylin. O adam gitti birdenbire, açar mısın kapıyı?" dediğini duyunca o kadar rahatlamış, o kadar iyi hissetmiştim ki sıkıca sarılmıştım ona kapıyı açıp...

Sanki beni o adamdan koruyan oymuş gibi...

Beni Ayça değil belki ama şans eseri mi desem yoksa hep orada olduklarından mı desem sivil polisler kurtarmıştı fazla arbede çıkmadan.

Okuldan alınıp polis aracına yerleştirildiğimde kime ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Ne biliyordum ki zaten?

Gerçi onlar da benim hiçbir şey bilmediğimi biliyor olmalılardı ki sormadılar hiçbir şey. Annem ve babam gelene kadar öylece durdum boynumu eğip.

Korkmuyordum, sandıklarının aksine. Bu sessiz halim hiçbir şey hissetmememden kaynaklıydı.

Annem ve babamın karakola ulaştığı andan itibaren konuşulmaya başlanan konular beni içine girdiğim hissizlik dehlizinden çıkarmış büyük şaşkınlıklarla dolu bir havuzun içine atmıştı.

Ne biçim bir insana denk gelmiştim öyle! Ne günah işlemiştim de böyle bir canavarla sınanıyordum?

Hayatım boyunca kimseye bir kötülük yapmamıştım. Tek yaptığım sessiz olup toplumdan soyutlanmış olmayı başarabildiğimi ummaktı. Ama gelin görün ki değil soyutlanma(!) neon ışıklarla kapkara bir odada kalıp insanların dikkatini üzerime çekebileceğimden daha çok çekip inanılmaz bir somutlanma yaşamıştım.

Herkes bana bakıyordu.

Herhalde, diye düşündüm. Etrafımda yansımamı görebileceğim bir alet olsa ben de kendime bakardım.

Şerefsiz takıntılı ruh hastası psikopat beni; delirtip intihara sürüklediği eski sevgilisine benzetmiş ve bir süre önce peşime düşmüş.

Onun peşine düşmüş olan polisler de böylece beni bugünkü hengameden korumuş oldular. Ve şimdi daha uzun süreli bir korumadan bahsediyorlardı. Ailemden uzakta, bambaşka bir kimlikte... Ailemin önüne koydukları bu koruma yolu bana; olayın anlattıklarından daha derin olduğunu düşündürttü.

Bildiğim korkulacak olan her şeyden korkarım. Ama ondan daha çok bilmediklerinden korkarım. Şimdiki gibi...

Biri elindeki su dolu bardağı bana uzattığında hafifçe zıplayarak girdiğim girdaptan çıktım.

"Susamış olmalısın," diyerek almadığım bardağı daha da uzattı. Kafamı eğerek teşekkür edip bardağı aldım. Karşımdaki bugün beni koruyan polislerden biriydi. Bal rengi gözlerini nazikçe üzerime dikmişti.

"İyisindir umarım," dedi yumuşakça.

Kafamı salladım ama iyi değildim. Sadece nezaketen söylenmiş bir çokta soru cümlesi olmayan soru cümlesinin ardından oluşabilecek sohbeti önlemek isteyerek.

Sessiz Çığlıklar SenfonisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin