Selamlarr, birkaç şey söylemek istedim. Öncelikle erasmus programı hakkında genel ve yüzeysel bir bilgiye sahibim ama hikaye içinde değiştirdiğim ya da program dışı bir şekilde lanse ettiğim yerler olabilir, aldırmayın. <3
Hikayeyi yazarken Jimin ve Jungkook'un saç rengini, şeklini hikaye kapağımızda ki halleri olarak düşündüm. 🥺
Ama şunu da belirtmek istiyorum, hikayeyi yazdığım sırada karakterin 'o an ki ruh haliyle' alakalı jimin ya da jungkook'un bir fotoğraf veya gifini yükleyebilirim ve o fotoğraf ya da gifte saç rengi farklılıkları olabilir doğal olarak, buna da aldırmayın. <3 çocukların saç renkleri ve kesimleri kapağımızda ki fotoğraflar gibi.
Ama tabii yine de kendi kafanızda farklı bir renk hayal etmek istiyorsanız, onu da yapabilirsiniz. Tamamen keyfinize bağlı. 💕
iyi okumalarr;
##
Jimin'in anlatımından;
Boydan boya açık olan camdan gelen rüzgarla vücudum titrerken üzerime bol gelen hırkayı hafifçe avuçlarımın arasına çektim. Odanın camı boydan boya camdı ve bu soğuk havada bu camın neden açık olduğunu anlayamamıştım. Şahsen üşümüştüm ve sıcacık bir yatakta battaniyeyi başıma kadar çekip uyumayı istiyordum. Gerçekten yorgundum.
Bayan Jeon kapıyı açtığında iki tane çocuk kapıda belirmişti. Ne yapacağımı bilemez halde ayağa kalkarken bir adımda geri adım atmıştım. Sanırım bir tanesi bayan Jeon'un oğluydu ve muhtemelen bir diğeri de arkadaşıydı.
O bizzat kendi evine gelirken koltukta oturmak rahatsız hissettirdiği için ayağa kalkmıştım. Biraz gergindim çünkü annesi bana söylediği bu fikri oğluna söylediğinde Jungkook denen çocuğun ve arkadaşlarının nasıl karşılayacağını bilmiyordum.
Beni daha görememişlerdi ve benimde onları tam anlamıyla gördüğüm düşünülmezdi suratlarını tam olarak göremesemde iki kişi olduklarını anlayabilmiştim.
"Hoşgeldiniz." diye şakıyan Bayan Jeon birisine sarıldığında görmüştüm. Gelen kişileri incelemeden de edememiştim açıkçası. "Jungkook." diye özlediğini mırıldayan annesi oğluna sarıldığında anlamıştım Jungkook'un kim olduğunu.
Gözlerim üzerinde gezindi. Bileklerine gelen siyah kalın botları ve bacaklarını saran siyah pantolon giyinmişti. Üzerine yine aynı şekilde siyah bir şişme mont giyindiğini gördüğümde gerçekten anlamıştım siyahı seven biri olduğunu. En sonunda gözlerim onun yüzüne tırmandı. Alnının iki yanına düşen ve yumuşak görünen siyah saçları vardı. Boğazımı sesimi çıkarmadan temizlemeye çalışarak gözlerimi üzerinden çektim. Hala sessizce onları izliyordum.
"Sende hoşgeldin Taehyung." diyen Bayan Jeon Jungkook'un yanında ki adının Taehyung olduğunu öğrendiğim kişiye sarıldı. Hoşgeldin fasıllarını yaptıklarında Jungkook dudaklarını araladı. "Anne, odamdan almam gereken şeyler var. Yanınıza gelirim." dedikten sonra arkadaki merdivenlere yönelecekken beni gördü. Evet şu saniye itibariyle gerilmeye başlamıştım. Gözleri bendeyken tek kaşı hafifçe havaya kalktı ve annesine sorgularcasına baktı. Şaşırmıştı, doğal olarak.
Tanımadığım bir insanı evimde bir anda görsem muhtemelen bende şaşırırdım ve zaten buraya geleceğimden haberinin olmadığı ve Bayan Jeon'un söylemediği aşikardı. Bakışlarını üzerimde hisettiğimde bir tepki vermem gerektiğini düşünerek hafifçe eğildim. "Merhaba." dedim gülümsemeye çalışarak. Ne kadar başardığım konusu tartışılırdı.
Miyoung teyze hemen araya girdiğinde minnet duydum. Kendim biraz zor toparlardım sanırım. O da yerimde put gibi dikilmemden gerildiğimi anlamıştı, en azından öyle düşünüyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
rosy cheeks
FanfictionJimin, alanında daha iyi bir eğitim almak için Erasmus programı sayesinde bulunduğu ülkeden ayrılmak zorundaydı ve bu onu fena halde zorlayacaktı, belki yıpratacaktı. Bunun farkındaydı. Belki ilk defa ailesinden uzak kalacaktı ama böyle bir şans eld...