9. Bölüm

853 115 24
                                        

Şaşkın gözlerle etrafıma bakmayı sürdürürken istemsizce jungkook'a biraz daha yaklaştım. Tamamen istem dışı gerçekleşmişti.

Tam anlamıyla.

Jungkook bunu farketmişti. Kafasının kısa süreliğine bana döndüğünü hissetmiştim ama ona bakmadım. O da zaten kısa bir süre sonra hemen önüne dönmüştü.

Büyük bir motor pisti üzerinde yaklaşık altı yedi motor yarış yapıyordu ve döndükleri yuvarlakta yanımızdan her geçişlerinde yüksek sesleri arkalarında bırakıyorlardı.

Ve en önemlisi burası gerçekten kalabalıktı. Birbirleriyle dans eden insanlar, yüksek ıslık ve tezahürat sesleri. Yanımızdan geçen bazı kişiler Jungkook'a selam verirken Jungkook'ta onlara kafasıyla selam veriyordu.

İşaret parmağımı motorculara doğru yönelterek jungkook'a döndüm. "Sende mi onlar gibi yarışacaksın?" dedikten sonra kaşlarım çatıldı. "Zarar görebilirsin!"

Elbette görebilirdi. Çok hızlı gidiyorlardı ve bazıları kask bile takmamıştı. Beklemediği bir durumda ölümle bile sonuçlanabilirdi değil mi? Çünkü gerçekten tehlikeli görünüyordu.

Düşündüğüm şey, gözlerimin piste bakarken hızlıca jungkook'a dönmesine sebep oldu. Gözlerinin bende takılı kalıp dudaklarının hafifçe kıvrıldığını gördüğümde çatılmış kaşlarımla ona bakmayı sürdürüyordum.

Bana bir adım attığında yutkundum ve istemsizce bir adım geriledim. Sanki zaman normalden daha yavaş akıyordu. Sırtım duvara yaslandığında gözlerimi kırpıştırdım. Jungkook öylece dururken birkaç saniye sonra hafifçe eğildi ve kafalarımızı aynı hizaya getirerek bana yaklaştı. Gözleri, gözlerimi izliyordu. "Benim için endişelenme." dedikten sonra tek elini kaldırarak işaret ve orta parmağını birbirine geçirip söz verir gibi ekledi. "Profesyonel sayılırım."

Tatlı nefesi yüzüme vururken yere bayılıp düşmemek için kendimi zor tutuyordum. Bana bu kadar yaklaştığında iki kelimeyi bir araya getirebileceğimi düşünmesi bile rezillikti çünkü bacaklarımın bile beni taşıyamadığı o anı yaşıyordum.

Boğazımı temizleyerek sesime ulaşmaya çalıştım. "Neden endişeleneyim? Endişelenmiyorum tamam mı? Sadece söyledim. Yani tehlikeli olabilir. İnsanım sonuçta değil mi? Endişelenmekte haklıyım. Bunu söylemem suç m-"

Bana bir adım daha atmasıyla söylediklerim yarıda kesildi. Evet pekala cümle kurabiliyormuşum. Tam anlamıyla mantıklı tarafı olmayan cümleler.

Sırtım duvara yaslandığı için daha fazla geriye de gidemiyordum. Ne diye yakınlaşmıştı?

"N-ne yapıyorsun?" diye mırıldandım yavaşça. Ne yapmaya çalışıyordu tanrı aşkına? İstemsizce kekelediğim gerçeği sinirimi bozmuştu. Asıl kendime sormam gerekiyordu. Ne yapıyorum? Neden böyle hissediyorum?

"Jimin." dedi kısık sesiyle. "Endişelenmediğini söylerken bile endişelendiğini itiraf ediyorsun." dedikten sonra dudakları birbirine yaslıyken hafifçe güler gibi oldu. Bana en güzel manzarayı sundu. Derince nefes almak istedim ama alamadım.

İki saniye çevreye bakınıp tekrar bana döndü. Koyu renk saçları alnının iki tarafından aşağı bakıyordu. Fazla.. iyi görünüyordu.

Kafasını hafifçe sağa eğdi beni izlerken. Bana bakışları bir garipti. Derin bakıyor mu demeliydim? İlk defa beni bu şekilde izliyordu. Yüzümün her bir ayrıntısını inceliyor gibiydi. Meraklıydım. "Neden öyle bakıyorsun?" diye mırıldandım. Çünkü onun söylediğine verebilecek bir cevabım yoktu. Haklıydı. Endişelenmiştim. Ne diyebilirdim?

Gözleri yanaklarımda oyalandığında titrekçe bir nefesi dışarıya bıraktım. Bana çok yakın duruyordu ve neden bu şekilde durduğunu bile bilmiyordum. Kafasını hafifçe sola eğdi bu sefer. "Neden kızardın?" dediğinde gözlerimi kırpıştırıp kendime gelmeye çalıştım. "Soğuktan olmalı." dediğimde cevabı vermesi uzun sürmedi. "Kış ayına girmiş sayılmayız Jimin." derken hafifçe gülümsedi. Sonra alnımın yanından hafifçe gözümün kenarına gelen saçımı parmağıyla yavaşça geriye itip benden bir adım uzaklaştı. "Seni rahat bırakacağım."

rosy cheeksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin