1. Bölüm

1.4K 129 55
                                        


Güneş, parlayan ışınlarıyla Jimin'in odasının içine sızıyordu. Jimin perdesinden sızan güneş'e gözlerini kısarak bakarken içinden bugünün güzel geçmesini diledi.

Sona kalan tek tük kıyafetlerini de bavuluna katlayarak koyarken aşağıdan bağıran annesinin sesini duydu. ''Jimin! Oğlum, uçağının kalkmasına bir saat kaldı ve daha havalimanına gideceğiz lütfen acele et.''

Jimin, annesine "Tamam, az kaldı. Geliyorum." derken u'yu uzatarak söylemişti ama aynı zamanda elini çabuk tutmaya çalışıyordu, biraz gergindi. Tamam, biraz değil, fazlasıyla.

İlk defa ailesinden uzaklaşıyor, ilk defa yurt dışına çıkıyordu. Eğitimi için İngiltere'ye gidiyordu ve Kore'yi bırakmak onun için zordu. Ama dilini geliştirmesi ve aynı zamanda daha iyi bir eğitim almak için hepsini göze alıyordu. Annesi ve babasına bu konuda minnettardı çünkü Jimin'i her koşulda destekliyorlardı.

Şu an okuduğu okul, İngiltere'nin en ünlü okullarından birisiyle anlaşmalıydı ve Jimin sınavı geçerek Erasmus imkanı için hak kazanmıştı. Ana dili ingilizce olan bir ülkeye gitmek onun için daha önemliydi çünkü ingilizcesini de geliştirmeye çalışıyordu.

Kendi okuluyla anlaşması olduğu için o okulda da birçok koreli öğrencilerin bulunduğunu biliyordu, ve biraz da onların övgülerini duyduğu için bu okulu istemişti.

Aslında yeni bir ortama girmek Jimin için çok zor bir şey değildi, kendisini hemen sevdirebilen arkadaş canlısı bir yapısı vardı. Ama bu sefer durumlar biraz farklıydı çünkü evinden uzağa daha önce hiç bulunmadığı bir ülkeye tek başına gidecekti ki ailesine düşkün olan birisi için bu gerçekten zor bir durumdu.

Derin bir nefes vererek gülümsedi ve pozitifliğe odaklandı. Bavulunu alarak aşağı inmek için merdivenlere yöneldi. Aşağıdan gelen kahvaltı kokusu ve evet annesinin hazırladığı kahvaltıları da özleyeceği bir gerçekti ama şimdi tanımadığı bir ailenin yanında kalmak zorundaydı.

Dudağını büzerek merdivenleri inmeye devam etti. "Oğlum, geldin mi? Otur hemen kahvaltını yap zaten birazdan baban gelir kapıya o yüzden geç kalmayalım." diyen annesine güldü Jimin. "Bakıyorum beni evden göndermeye fazla meraklısın?"

Annesi, Jimin'in gülümsemesine sıcacık karşılık verdi ve ayağa kalkarak Jimin'in oturduğu sandalyeye yöneldi ve oğlunun saçlarını sevdi. "Senin için en iyisini istiyorum, eğer şimdi üzgün olursam daha çok duygulanıp muhtemelen seni hiçbir yere gönderemem bu yüzden modumu yüksek tutmaya çalışıyorum. Ama seni sık sık görmeye zaten geleceğim, bunu biliyorsun." dediğinde Jimin üst dudağını dişleri arasına aldı. "Vedaları sevmiyorum zaten." dediğinde annesi yine gülüp kafasını onaylarcasına sallarken Jimin'i öptü.

Annesiyle beraber kahvaltısını yaparken kendisini neler bekleyeceğini düşünüyordu. "Yanında kalacağın ailenin numarasını almıştım, dün konuştum ve gerçekten çok tatlı bir kadın. Sana samimi davranacağından eminim ama yine de orada kalmaktan rahatsızlık duyarsan bize haber ver olur mu? Yurt bakabiliriz."

Jimin annesinin sözlerine başını olumsuzca salladı. "Memnun kalmasam bile katlanabilirim, böylesi daha uygun, her açıdan."

Bu programda yurtta kalmanın yanında başvurduğunuz takdirde bu işle bağlı olan ailelerin yanında kalabilme şansına sahip olunuyordu. Öğrenciler de böyle daha az masraflı olacağı için genellikle yurtta kalmak yerine bu şekilde ailelerin yanında kalabiliyorlardı.

Okulunda koreli birçok öğrenci olduğunu bildiği için biraz daha rahattı, en azından olduğundan daha az yabancılık çekeceğini düşünüyordu.

rosy cheeksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin