Arkadaşlar biz neredeyse 300 okunma olacağız.. Hemde sadece üç bölümle. 🥺🥺 Çok teşekkür ederimm, umarım beğeniyorsunuzdur. 🤍Bir de küçük bir şeye daha değinmek istiyorum, bölümlerde ki okunma sayısına baktığımda ikinci bölümün okunma sayısı birinci bölümden daha fazla görünüyor. Anlamadığım bir şekilde öyle olmamasına rağmen ikinci bölümün yayın tarihi bir gün önce olarak gösteriyor.
Sizden ricam önce ki üç bölümü kontrol edip, okuduğunuzdan ve atlamadığınızdan emin olun.
Karışıklık olmasın. <3İyi okumalarr
. . .
Son bir kez hazırladığım kahvaltıya bakarken masada eksik bir şey olmaması adına göz gezdirdim. Bence gayet güzel görünüyordu.
Okul saatinden biraz fazla erken kalkmıştım. Evdekilere kahvaltı hazırlıyordum. Henüz hiçbiri kalkmamıştı ve evde beş kişi yaşıyor olmak kulağa garip ve kalabalık geliyordu.
Benden önce dört kişi yaşıyorlardı en azından bu kulağa daha normal geliyordu ama şu an benimle birlikte beş olmaları kendimi iyice fazlalık gibi hissetmeme neden oluyordu.
Aslında ev gereğinden fazla büyük olduğu için kalabalık pek hissedilmiyordu. Kore de olsak böyle hissedebileceğimizden emin değildim. Burada ki evler, kaldığım yerden çok daha pahalı ve büyük görünüyordu.
Ne olursa olsun Jungkook dışında herkes bana çok samimi ve sıcak kanlı davranıyordu ki bunu inkar edemezdim. Onlar sayesinde buraya ısınmıştım ve sevmiştim de. Ama Jungkook konusunda emin değildim, belki de zamana ihtiyacımız vardı.
Beni evlerine açmışlardı ve bende bir şekilde yardım etmek istiyordum. En azından evde yaptığım gibi öğlenlere kadar uyumamaktan başlayabilirdim.
Tezgahta bir bıçak yardımıyla kesip ve makineyle kızarttığım ekmekleri, ekmek tabağına yerleştirdiğim sırada duyduğum sesle arkama dönerken Jungkook'u gördüm.
"Ne yapıyorsun burada?" diye sorduğunda suratına baktım. Yeni uyandığını belli edercesine saçları alnında dağılmıştı, sesi uykulu gibi geliyordu.
"Kahvaltı hazırlamıştım, otursana." dedim gülümseyerek. Söylediğim şeyle bakışlarını yüzümden çekerek arkasında ki masaya baktı. Gözlerinde anlayamadığım garip bir ifade vardı ama beğendiğini de hissetmiştim. "Uğraşmana gerek yoktu, biz hazırlardık." derken bu sefer homurdanan ben oldum. "Hep misafir olduğumu yüzüme vurmak zorunda mısın? Otur ve ye işte." diye konuşurken tezgaha dönerek yaptığım işe geri döndüm. Sinirlerimi bozmaktan zevk aldığını düşünmeye başlayacaktım.
Arkamdan ses gelmediğini gördüğümde tekrar ona döndüm. Söylediğim şeye cevap verme gereği duymamıştı, hoş cevap beklemiyordum zaten. Bardağına doldurduğu suyu içtikten sonra tekrar bana baktı. "İçecekleri doldurayım." dedim hemen. Gözlerimi kaçıracaktım ama gözlerinin uzun süre üzerimde kaldığını hissettiğimde sebebini anlayamadığım bir şekilde gerilmiştim. Gözleri pijamalarıma düştüğünde yüzünde yaramaz bir ifade belirdi.
"Üzerini değiştirmeye gitmelisin." dedikten sonra Yoongi Hyung'un diline düşebileceğime dair bir şey söyledi. Bakışları elimde ki bardaklara düştü. "Onları ben doldururum."
Söylediği şeyi söylememiş olmasını diledim. Gerçekten nasıl farketmemişim? Pijamalarıma bakarken dudaklarımı ısırarak gözlerimi sıkıca kapadım ve arkamı döndüm. Evet, siyah puantiyeli kedi desenli çocuk pijamasına benzeyen pijamalarım dalga geçilmeye müsait olabilirdi. Arkamı döndüğümde bana bakarken hafif eğlendiğine şahit olduğum o gözleriyle karşılaştım.
![](https://img.wattpad.com/cover/294007688-288-k469130.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rosy cheeks
Fiksi PenggemarJimin, alanında daha iyi bir eğitim almak için Erasmus programı sayesinde bulunduğu ülkeden ayrılmak zorundaydı ve bu onu fena halde zorlayacaktı, belki yıpratacaktı. Bunun farkındaydı. Belki ilk defa ailesinden uzak kalacaktı ama böyle bir şans eld...