TB <3>

526 29 0
                                    

 Merhabalar arkadaşlar... Sizi çok beklettiğim için üzgünüm... Ama bu aralar çok hastaydım daha yeni yazmaya başladım. Bu arada kitaba yapılan voteler için çok teşekkür ederim. Yorumlarınızı bekliyorum...

   Uzun ve yorucu bir morg gezisi sonrası okul bitmişti işte. Ben de bitmiştim doğrusu. Bizim çocuklardan ayrılarak soğuk sokakta yürümeye çalışıyordum. Bugün hava gerçekten soğuktu. En sonunda buralarda olan mekanlardan birini seçip sıcak bir şeylerle içimi ısıtmak için mola verdim. 

      Mekana girdiğimde fazla kimse yoktu ve huzurlu bir havası vardı. Özellikle de şömineden gelen ufak çatırtılarla...Camın yanında görünmeyen bir masada tünemeye karar verdim. Oturduğumda şirin bir bayan geldi.

" Hoşgeldiniz güzel bayan. Ne alırdınız?"

Gözlerimi kıstım ve zorlanarak

" Sıcak şeyler..." diye geveledim.

Kadın içeceklerin bulunduğu menüyü uzattı. Birini seçip söyledim. Dışarıdan cama baktığımda akşamüstü olmuştu. 

Benim hayatım neydi böyle ya. Evde bekleyenim bile yoktu. Hep neşeliydim ama içimde bazen yalnızlık hissi beliriyordu. İçecek geldiğinde sıkıntıyla ofladım. Acaba aşırı neşeli olduğum için mi çevremdeki insanları kaybediyordum? Ne zaman olgunlaşacaktım ben? Bugün morgta yaptıklarım çok aptalcaydı kabul ediyorum. Hala zombi filmlerinin etkisi altında olduğuma da inanamıyordum açıkçası!

Bunu düşünürken kahvemden bir yudum aldım. Hemen sonra sırtımda bir el hissettim ve olduğum yerde sıçradım. 

"Hey"

'Ne oldu' dercesine arkama baktığımda Pelin'i gördüm. Pelin... benim buralarda tanıştığım yine yalnız günlerimde tanıştığım bir arkadaşım. Buralarda çalıştığı doğru ama şimdi ne işi vardı burada?

" Seni burada gördüğüme hiç şaşırmadım." gülümsedi.

" Im neden?" dedim sadece. Aslında nedeninin çok da iyi biliyordum.

" Yine berbat görünüyorsun. Bu haldeyken hep buralara gelirsin de ondan." dedi gülümseyerek.

Karşıma oturdu.

Sıkıntılıca:

" Berbat görünüyorum. Çünkü karmakarışık bir gün geçirdim."

" Neresi karmakarışık! Klasik günlerimiz değil mi?"

" Bugün tuhaf bir şey oldu Pelin. Ama beynim bunu kavrayamıyor. Ne olduğunu hatırlamaya çalışıyorum ama bu isteğe sadece beni itekleyen bir his var." 

Pelin anlamaz gözlerle bana baktı.

Onun böyle bakacağını tahmin edebiliyordum. Ama içim böyleydi aynen. Karmakarışık...

" Senin de kafanı bozdum. Her neyse sen neden burdasın?"

" Ya aslında ben de süper sayılmam. Atakan'la tartıştık yine. Klasik şeyler. Beni de ayaklarım buraya yolladı."

"Yine mi ya o çocuk ne istiyor senden!" 

"Hadi gel bak! Biraz sana moral verelim. Bizim eve gidelim hem daha iyi anlatırsın." 

" Öykü hep aynısın. Yine başkasına yardım etmek için kendi derdini unuttun."

" Bazen arkadaşlar için bunu yapmak gerekir. Sen de yapmıştın." dedim sevimlice yanına giderek. Sonra ise birlikte mekandan çıkarak sokakta yürümeye başladık. 

O sırada önümüzden okuldan çıkan birkaç çocuk yaya geçidinden geçmeye çalışıyordu. Kız çocuk öne atıldı fakat araba durmadı. O sırada herkesin dikkatini çeken bir şey oldu. Araba minik kıza çarptı ve minik kız yere yığıldı. 

Herkes paniğe kapıldı ve bense o anlık uzaktan izlemeye çalışıyordum. Arabayı süren kişiye bağırılıp çağrılıyordu. 

" Pelin bir dakika burada bekle lütfen ben geliyorum." dedim.

Kız çocuğuna bir şey olup olmadığına bakmam gerekiyordu.

Çevredekiler etrafına toplanmıştı. 

"Açılın, lütfen açılın." diyerek kalabalığın arasından sıyrıldım. Yerde yatan kızın yanına ulaştığımda hızlı hareketle nabzını kontrol ettim. Hala yaşıyordu ve hastaneye götürülmeliydi.

O sırada arabayı kullanan kişinin dışarı çıkma sesi duyuldu. Suratına bakmamıştım ama o çok endişeli görünüyordu. Yanıma geldi ve kızı kucağına almaya çalıştı.

Suratına baktığımda oydu!! O an derin bir şoka uğramıştım. 

" S..siz." diyebildim sadece.

Gözlerimiz odaklandı. Sabah o bana sakar diyen çocuktu!!

" Şey.. Zamanımız yok yaşıyor mu?" dedi hızlıca bana.

Başımı aşağı yukarı sallayabilmiştim böyle rastlantı olmamıştı.

Hızlıca kızı kucağına aldı. "Doktorsan sen de bizimle geliyorsun! Öyle tuhaf tuhaf bakma." diye emir verdi.

 Pelin'e telefondan görüşürüz diye işaret ettim ve arabanın arkasına binerek kızı kucağıma aldım. 

Çocuk ise hemen öne atladı ve aşırı hızlı bir şekilde sürmeye başladı.

"Hala  yaşıyor mu?" dedii çocuk endişelice.

" Ne diye durmazsın!" diye bağırdım.

" Sus sadece sus ve söyle doktor!!!"

" Birincisi doktor değilim sadece tıp öğrencisiyim. İkincisi emir veremezsin. Tamam sabah hata yapmış olabilirim ama bana böyle davranma hakkı elinde olamaz."

"Yalnız sen de sabahtan beri hep aynısın. Hala çok konuşuyorsun." dedi ukalaca. 

O sırada hastaneye gelmiştik. Kapıyı açtı ilk önce ben çıktım sonra da güçlü kollarıyla çocuğu kucağına aldı. 

Bakışları bana çevrildi.

" Çocuğu alıyorum bahanesiyle kaslarıma bakmak zorunda değilsin."

" Bana bak çok ukalasın sen. Ciddi ol çocuğu da sıkı tut! Ne biçim tutuyorsun!"

" Gel de sen taşı o zaman bayan çok bilmiş!"

Gözlerimi devirdim. Hastaneye girdiğimizde yanımıza sedye ile hızlıca bir doktor geldi ve çocuk kızı sedyeye narince yatırdı.

Diğer doktor ise kayıt için bize sorular sormaya başladı:

" Sanırım çocuğun annesi ve babası oluyorsunuz..." diye söze devam etti. 

O ve ben birbirimize baktık. Ne annesi babası ya! Bununla mı!

Kas yığını benimle aynı anda araya girdi:

" Hayır, ailesi değiliz!" diye doktora tepki gösterdik.

" Tamam kusura bakmayın." dedi doktor birden şaşkınca.

Sözüne devam etti doktor:

" Peki nesisiniz o zaman?"

.............

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

TATLI BELA (ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin