" Senden hoşlandığımı kim söylemiş?"
Elleri ile yanağını tutmuş kıvranıyordu.
" Senin bildiğin kaltak ve kendini bilmez kızlardan değilim ben. Sen dalga geç ben de seni öpeyim! Mantık denen şeye hiç selam verdin mi sen!"
Genç adam ayağa kalktı.
" Bak kızım hastanede söyledim 2. defa söylüyorum. Seni çok fena yaparım. Beni ihbar etmeyeceksin!"
Ses tellerim titremeye boğazım düğümlenmeye başlamıştı. Daha önce hiçbir erkek bana böyle kaba bir şey dememişti. Gözlerimin dolmasına izin vermemeliydim. Ama neden dolmasın! Seni çok fena yaparım demişti..
Anla bunu Öykü diğer kızlardan farkın yok onun için.
" Ha ha. Bana aşık olmadığını söylüyorsun tamam peki o zaman yalan söylemeden önce gözyaşlarını tutmasını öğrenmen gerekecek."
Tam gidecekken tekrar döndü.
" Ha dur bir dakika. Polise yarın ifade verirken kendin için ifade ver. Anladın sen onu.."
Mekandan çıkarak bir hızla gitmişti.
Kuzey.. O dış görünüşün içindeki bu olamazdı dimi? Yanlış duydum. Sesi yükselmemişti, HAYIR SADECE KENDİMİ AVUTTUM BU ZAMANA KADAR! Birkaç yalan sözüyle bir masal ortaya getirdim.
Gözyaşlarımı o da görmüştü. Söyledikleri yalandı. Evet hayallerim yıkılınca hayal kurmanın berbat bir şey olduğunu öğrendim. Bedelini ödemek zorundaydım. Kırıkları sanki kalbime batıyordu. Öykü Öztuna'yı hangi erkek kabul etmemişti ki. Kuzey. Tamam buna karşı savaşacaktım! Kuzey'i sonunda elde edecektim. ONA AŞIK OLMAYACAĞIM! ELDE EDECEĞİM!
Cici kız Öykülük bitmişti benim için. Kaybedecek bir şeylerim vardı, doğru ama hissetmiyordum. Öfke ve üzüntü karışmış ağır basıyordu.
Restoranttan hızlıca çıktım. Hep duygularını en derinden yaşayan taraf olmaktan bıkmıştım. Her şeyi bırakıp mesela zamanı, hayatımı geride..... Restoranta en yakın olan yer sahildi. Her ne olursa olsun hayatım iyi olmalıydı. Cici kızlığa, salaklıklarıma sığamıyordum. Tenha bir sokağa girdim. Saçlarımı tutturan tokaları ve topuklu ayakkabıları çıkardım ve köşeye fırlattım.
Çıplak ayağımla rüzgarda saçlarımı savurarak yürümeye başladım.
Buranın sahili kimsenin uğramadığı genellikle sakinleşmek rahatlamak isteyen insanların ara sıra gelip denizi izledikleri bir yerdi.
Tahmin ettiğim gibi yine kimse yoktu. Biraz yürüdüm. Sonra köşede oturan sakalları uzun gözlerinin altında derin mor halkalar belirmiş birinin elinde bira şişesiyle denizi izlediğini gördüm.
Yavaş yavaş yaklaştım ve durdum. Hayata küsmüş bu adamın yanına yere oturdum. Kafamı hafifçe yamultarak denizi izlemeye başladım.
Adam birkaç dakika sonra beni fark etti.
" Nerdensin?"
Şaşkınca vücudumu gözleriyle kesen mor halkalı gözlere baktım.
Bu kadar bakması normalde rahatsız ediciydi ama rahatsız olmuyordum.
" Hiç"
" Dertli misin güzelim, senin gibiler buraya düşmez."
" Benim gibiler mi? Ne varmış benim gibiler kafasını dinlemek için buraya gelemez mi?"
" Gelir ama senin gibiler benim yanıma yaklaşmaz."
" Niyeymiş?"
" Ben evsizim. Burada yaşıyorum, sahilin bir köşesinde. İnsanlar ve hayat bana hep uzak."
" Biliyor musun seni kıskanmıyor değilim."
Adam güldü. " Akıllıymışsın epey. Peki neden geldin?"
"İçmeye, olanları unutmaya."
" Sağlam kızsın vesselam."
" Ee ne duruyorsun uzatsana bi yudum."
" Güzelim basar bu sana, kaybedersin." adam göz kırptı.
"Kafam sağlam bana bişi olmaz. Hem olsa da olur. Unutayım yeter."
" Sen bilirsin ama başka şişem yok."
" Senin içtiğinden içeyim."
" Sen diğerleri gibi değilsin anlaşıldı. Yoksa benim içtiğimden kim içer?" şişeyi bana uzattı.
Yarısını kafama diktim.
" Çarpar bak."
" Parasını öderim sorun değil."
" Sende çok para var. İç, iç."
--------------------------------------------------------
Birkaç insan bulanık bir şekilde gözlerimin önünden geçiyordu.
" Güzelim yatıyom ben artık. Çadırı kurdum. Sen de fenaymışsın çok iyi dağıttık bu gece. "
" Kuzey..."
" Ne Kuzey'i güzelim? Hadi artık kendi yoluna yatacağım ben."
" Şu köşede kıvrılırım ben."
"Olmaz öyle şey...Gel çadırın içine o zaman.Küçük ama sığarız."
Beni çadırın içine sürükledi.
" Uff çok sıcak burası."
"O zaman gel de elbiseni çıkarmaya yardım edeyim." Gözlerim endişelice adamı buldu.
Adam gülüyordu ve elbisemin askısını indirdi.
" Serinlersin." Ne yaptığını anlamıyordum. Ufak film şeritleri geçiyordu. Bu çadırda neden vardım bilmiyordum.
" Biraz daha içer misin?" Elindeki birayı gördüm.
Evet anlamında başımı salladım fakat o elbisemin üzerine dökmeye başladı.
Gözlerim kapalı gibiydi ama hissediyordum. Sonrasında ise üzerime eğildi. Kulağıma kahkaları doluyordu. Neler oluyordu. Bacağıma değen soğuk el ile irkildim ve birden ayıldım.
Gözlerimi açtım.
" Ne yaptığını sanıyorsun sen!"
" Şey..."
Gözlerini benden çevirdi.
" Erkek milletinin Allah belasını versin!!" diyerek adamı tekmelemeye başladım ve çadırdan fırlayarak bilmeden düşünmeden karşıya yürümeye başladım. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Ta ki buz gibi suyla buluşana kadar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TATLI BELA (ASKIYA ALINDI)
Teen Fiction" Ne kadar sakar şeysin ya sen öyle" " Bir kere ben sakar değilim, sen kabasın." İnleyerek konuştu: " Allahım neden böylelerini benim başıma gönderiyorsun." -Sen Kuzey'in Öykü'sü, onun hayatını anlatan başlı başına bir hikaye, adı üstünde öyküsün...