6

24 3 0
                                    

Artık bölümlerin hepsini atmayı düşünüyorum, kitabı çok emek vererek yazdığım halde tutmadı.

Jisoo "Seni biriyle tanıştıracağım"

'Kim olabilir ki' diye düşündü.

Jisoo "Trafikte kalmış, birazdan burda olur"

Jeongguk bir şey demeden başıyla onayladı. Pek merak etmemişti.

Kafenin kapısında asılı olan zil çaldı, gelmişti.
İçeri girip Jisoo'yu arayan ikinci kişiydi.

Jeongguk'un sırtı kapıya dönüktü, Jisoo geleni görünce el salladı.

Jisoo "Burdayız!"

Jeongguk o sırada boş duvara bakıyor, kahvesini içiyordu.

"Ben geldim unnie, nasılsın?"

Jeongguk gelene baktı, onu tanıyordu.

Roseanne "Ben Roseanne Park, sen Jeongguk olmalısın"

Dedi ve soğuk havaya rağmen sıcacık elini uzattı.

Jeongguk kızın elini tuttu, sanki annesinin elleri gibi sıcacık ve yumuşaktı. Gözleri ellerinde takılı kaldı, Roseanne elini çekince sanki yıllardır onun elini tutuyormuşta birden bırakınca boşluğa düşmüştü.

Jisoo "Roseanne psikoloji bölümünde, ders saatleriniz aynı diye biliyorum."

Jeongguk 'onu daha önce hiç görmemiştim' dedi içinden. Roseanne sarı saçları, fındık burnu, dolgun dudakları ve güzel yüz hatları ile peri kızına benziyordu.

Roseanne "Unnie-"

Jisoo "Bir dakika telefonum çalıyor"

Dedi ve masadan kalktı.

Roseanne "Beni görmemiş olman normal"

Roseanne fark edilmeyecek bir kız değildi ki? Çok güzeldi, illaki yakını birinden duyardı.

"Gördüysem de hatırlamıyorum"

Roseanne alınmamıştı fakat biraz kırılmıştı.

Roseanne "Bakmakla görmek arasında fark vardır, mesela etrafa bakarsın Tanrı'nın sana bahşettiği güzelliklere,nimetlere bakarsın ama göremezsin"

Roseanne Jeongguk'un tepkisini ölçmek için gözlerinin içine baktı ama soğuk duvarlar dışında hiçbir şey görememişti.

"Ya görmek istemiyorsam"

Jeongguk gözlerindeki duyguları ustaca sakladı, kahverengi hareleri iyice siyaha döndüğünde Roseanne'ye baktı.

Roseanne içinin titrediğini hissetti.

Roseanne "Görmek istememenin sebebi, baktığında istediğin şeyi bulamamak ya da o şeyi kaybetmek dolabilir mi?"

Olabilirdi, her şeyini kaybetmişti. Elinde fenerle akıl sağlığını, mutluluğunu, ruhunu arıyordu ama kaybetmişti. Ona ait olan bile gittiyse daha neler gitmezdi?

"Bilmem"

Bu kadardı işte. 'Susmak kabul etmenin yarısıdır' Jeongguk susmamıştı fakat tam olarak inkar da etmemişti.

Roseanne "Güzel bir cevap"

'Kaçıyorsun' peki ya neyden? Gerçekleri görmekten'

Diyemedi ve garsonun siparişini önüne koymasını izledi.

Roseanne "Duygularını çok iyi saklıyorsun, seni çözemiyorum"

Jeongguk bunu biliyordu, yılların tecrübesiydi.

KalopsiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin