Alarmın sesi odayı doldururken ben hàlà kalkmamak için direniyordum. Bir dakika... İki dakika... Üç dakika...
En son dayanamayarak kalktım ve söylene söylene alarmı kapatıp banyoya elimi yüzümü yıkamak için girdim.
Sabah erkenden kalkmak zor... Erkenden kalkıp okula gidecek olmak daha zor... Okulun ilk haftası erkenden kalmak çok daha zor... Biri şu okulları kaldırsın ya. Nolcak ki!? Hepimiz cahil oluruz en fazla .
Hem şöyle de birşey var ki bence herkes cahil olsa cahillik diye birşey olmazdı. Hepimiz hiçbir şey bilmiyor olurduk dimi yani...
Sabah sabah yine saçmalayıp söylene söylene dolabımdan kırmızı bir gömlek ve yine vazgeçilmezim olan siyah dar pantolonumu giydim ve çantamı da alıp evden çıktım.
Çok beklemeden taksi geldi bende taksiye bindim. Ve kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım.
...
Dersin başlamasına yarım saat kadar vardı. Bende kantine geçip kendime gelmek için bir kahve alıp köşede bir yere oturdum. Kulaklığım hâlâ kulağımdaydı, durdurduğum müziği tekrar açtım ve kahvemi içmeye başladım.
Yanımda oluşan karartıyla başımı kaldırdım. Ceren'i görünce gülümsedim.
"Günaydın tatlımm !! "
dedi gülümseyerek."Günaydın"
diye karşılık verdim bende gülümseyerek."Hadi sınıfa çıkalım ders saati geldi zaten."
dedi Ceren. Bende başımla onaylayıp kalktım ve birlikte sınıfa çıktık.Sınıfa girip her zamanki gibi arkadan bir yer seçtim ve arkadan ikinci sıraya oturduk. Zaten çok geçmeden hoca geldi. İlk ders Matematikti. İlk ders olması yetmezmiş gibi bir de hoca uyuz olunca ders hiç çekilmiyor. Aslında matematiği severim ama zor işte.
...
Bugün bütün dersler çok sıkıcı bir şekilde geçmişti ama en azından geçmişti. Okul boyunca Poyraz'ı hiç görmedim. Okulda yoktu galiba. Bekleyip beklememekte kararsız kalsamda beklememeye karar verdim. Ben niye onu bekliyorum. Sonuçta onun beni beklemesi gerekir. Niye bekliycekmişim ki.Taksiye binip evin adresini verdim. Eve giderken arabanın camından dışarıyı seyrediyordum. Denizi görünce taksiyi durdurup indim. Deniz kenarında yürümeye başladım.
Babam başımda koruma var diye beni hiç umursamıyordu. Her zamanki gibi. Ben sadece okul için değil ki babamın yanında olmak için de gelmiştim İstanbul'a. Ama alışmıştım ben babam hayatta olduğu halde onu bile doğru dürüst görmemeye. Pislik vicdansız biri yüzünden annemi kaybettiğim günden beri alışmıştım. O gün babamı da kaybetmiştim ben aslında. O da ölmüştü annemle beraber sanki.
Bir suçum yoktu ki benim annemi, babamı, çocukluğumu, hayatımı, mutluluğumu, huzuru, hem kendime hem de karşımdakilere olan güvenimi kaybedecek kadar ne suçum vardı benim. Hiç bir suçum yoktu. Ama o anneme zarar veren pisliğin de çevresinde onu tanıyanlarında hepsini öldürmek istiyorum. Canlarını benden kat kat çok yakmak istiyorum. Tabi mümkün değil.
Gözümden akan yaşları elimin tersiyle sildim. Havanın karardığını farkedince saate baktım. 11'i geçmişti. Eve gitmiycektim biraz daha hava alıp giderim. Gerçi gitmesem nolur kimin umrundayım ki.
Annem yok babam var desem buna ben bile gülerim. Arkadaşlarım mı? bir kaç haftada beni bu kadar merak edecek bir arkadaşım var mı sanmıyorum? yoksa korumam olacak Poyraz mı? hangisinin umrundayım ki belki Poyraz işinden olmamak için arardı. Ama hayır o da aramaz babamı beni önemsemediğini bilecek kadar iyi tanıyordur.
İlerideki banka gidip oturdum. Gözümdeki yaşları tekrar elimin tersiyle sildim. Önümde oluşan karartıyla başımı kaldırdım. Karşımda Poyraz'ı görünce şaşkınlıktan yüzüne öylece bakmaya devam ettim.
Beni gerçekten merak mı etmiş miydi ?! Benim için korkmuşmuydu ?! Bu saatte beni aramaya mı çıkmıştı gerçekten.
Zorlukla gülümseyip ayağa kalktım. Ayağa kalkınca aramızda az bi mesafe kaldı. Yüzümdeki zoraki gülümsemede onun gergin yüz hatları ve sinirli olduğunu görünce soldu.
" Sen ne yaptığını sanıyorsun. Beni çıkışta beklememek de ne. Bu saate kadar dışarda olmana ayrıca gelicez."
diye bağırdı. Bende," Ben neden seni bekliycem ki! Ayrıca bak sağlamım." dedim kollarımı iki yana açarak. Hem Poyraz'ın tepkisinden korktuğumdan hem de dokunsalar ağlayacak durumda olduğumdan sesim kısık çıkmıştı.
"Neden mi bekliyceksin!? " kolumu sıkarak tuttu ve yüzlerimizi yakınlaştırdı, siniri artmış gibiydi.
" Çünkü hanımefendi ben sizi korumakla görevliyim ve senin aptallığının cezasını ben çekemem." Kolumu mümkünmüş gibi dahada sıkıp " Anladın mı !?" dedi.Gözlerimdeki yaşların akmaması için kendimi zor tutuyordum. Kolumu acıtıyordu ama dedikleri daha çok canımı yakmıştı. Beni sevmediğini biliyorum evet ama en azından bu kadar sert ve acımasız olmak zorunda değil ki...
Zorlanarak," Canımı acıtıyorsun" diyebildim. sadece kolum için dememiştim. Ama onun için bunu anlamayacak kadar önemsizim.
Gözlerini koluma çevirince bırakmadı ama elini hafifletti.
"Kolumdan bahsetmiyorum Poyraz neden anlamıyorsun." elimi kalbimin üstüne koyup
" Burasından bahsediyorum. Acıyor anlıyor musun canım acıyor annemi seviyorum ama o yok artık ona alıştım, babamı da seviyorum o da duygularını kaybetti annemden sonra, benden uzaklaştı ona da alıştım. Sevmiyorsan sende git Poyraz onada alışmaya çalışırım. Ben sevdiklerimi kaybetmeye alışığım. " dedim.Hâlâ ağlamaya devam ediyordum.
Poyraz tuttuğu kolumu tamamen bırakıp ellerini yüzüme getirip gözümdeki yaşları sildi. Sonra belimden tutup çekti ve sarıldı.
Bende şoku atlatınca ona sarıldım.
Kokusunu içime çekerken,
"Alışamam Poyraz üzüntüden söyledim ben onları. Gitme sakın olur mu sevmesen de gitme !? " dedim. Güldü.
Beni kendinden ayırıp bir süre gözlerime dikkatlice baktı ve sonra,
"Seni seviyorum. " dedi. Ve eğilip dudağımın kenarından öptü.
Umarım beğenmişsinizdir. Sınavlardan dolayı biraz geç paylaştım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZ
RandomKız annesini küçük yaşta kaybetmiştir. Babası da kötü işlerin içinde çalışmaktadır.Kız üniversiteyi babasının yanında okuyacaktır. Kızını korumak için de bir koruma tutar.