501

775 82 56
                                    

"Yağmur yağıyor"

Güzel bir ses bana hitaben konuştuğunda kafamı sağa çevirdim. Bu Jimin'di.

"Hıhım" diye mırıldandım. Şemsiyem yoktu. Okul çatısının dibinde beklemekten başka bir seçeneğim de yoktu. Topuklularımı mahvedemezdim.

"Benimde gelmek ister misin ?" dedi Jimin şemsiyesini göstererek. Ona ve şemsiyesine iki saniye bakıp gülümsedim. "Sağol Jimin ama sanırım taksi bekleyeceğim" sonra ilerde Kim Jennie'nin de tıpkı benim gibi beklediğini gördüm. Duyduğum bir kaç bilgiye göre o kız Jimin'den hoşlanıyordu. Biraz çöpçatanlıktan zarar gelmeyeceğini düşünüp ileriyi gösterdim.

"Sanırım " dedim başımla sinirle gökyüzüne bakan kızı göstererek "ona sorarasan reddetmeyecektir" Jimin gözlerini kısarak ona baktı ve tekrar dönüp işaret parmağıyla kendini gösterirdi soru soraracasına. Ona başımı salladım. Ve yüzü düşmüş bir şekilde kızın yanına ilerledi.

Yanlış bir şey mi yapmıştım ?

Omuz silktim, zorunlu değildi sonuçta diye düşünüp kuru olan bir banka oturdum. Taksiyi aramıştım. Ancak muhtemelen yoğunluktan hâlâ gelmemişti.

Yağmur gökyüzünün haykırışları ile çığrından çıkmışçasına etrafta saçılıyor, altında ki insanlar ise kaçacak yerler arıyordu.

Sonunda herkes gittiğinde ben hâlâ tektim. Her zaman ki gibi. Yalnız, ama popüler.

Derin bir nefes verdim. Taksi gelmiyor gibiydi. Yavaşça ayağıma eğildim ve topuklu ayakkabılarımı ayağımdan çıkardım. Onları şans eseri yanımda olan poşete koyup çantama attım. Çıplak ayak ile kalmıştım. Ama bu, o ayakkabıların alacağı hasar yanında problem bile değildi.

Neyse ki etrafta insandan eser yoktu. Yavaşça başımı çatının koruduğu alandan dışarı uzattım. Yağmur yüzümü delercesine ıslatmışdı, bundan dolayı gözlerimi kapatmıştım. Sonra yüzümde oluşan gülümseme ile bedenimi tamamını yağmur altında bırakmıştım.

Saniyeler içerisinde siyah saçlarım ıslanırken telefonunum ve diğer her şeyim çantamda olduğundan korunuyorlardı yağmurdan. Çamur yoktu. Yerler betondu. Bu yüzden yağan yağmurun altında yürümeye başladım. Sonra ise zıplamaya. Daha sonra ise dansa...

Yağmur altında kendi kendime dans edip ilerlerken eğlendiğim için bir sorun yoktu.

Ta ki onu görene kadar. Tıpkı benimkiler gibi siyah olan saçları sırılsıklam, bir yandan dudaklarına gelen suyu diliyle geçiren, benim aşık olduğum çocuktan başkası değildi.

Motorunu çalıştırmaya çalışıyor gibiydi. Bozulmuşmuydu ?

"Siktir" dedi motoru zorlarken. Sonra ise bir işe yaramayacağını fark etmiş olacakki bir tekme attı ve ellerini saçlarından geçirerek gökyüzüne baktı.

Onu izlediğimi fark ettiği an ise...beni gördüğü an ise gözlerinde zehirli bir ifade oluştu.

Benden nefret ediyordu.

Benden hiç kimseden etmediği kadar nefret ediyordu.

Ne yapmalıydım ?

Onunla bakışmalarımız uzunca sürerken sonunda gözünü ayıran o olmuştu.

Garip gözüktüğünü bildiğim ayaklarıma baktı. Daha sonra ise ıslak saçlarıma. Fakat bu uzun inceliyiş sonrası hiç bir şey yapmadı. Motoru ile ilgilenmeye devam etti. Beni görmezden geliyordu.

Karşında, sırılsıklam bir haldeyken, göz yaşlarımın yağmurla kayboluyor olmasına şükrediyordum. Çünkü benden bu kadar nefret etmesine dayanamıyordum. Ben onu bu kadar severken...

Ne yapacağımı bilemeyip arkamı dönmeye karar vermişken, motorunun çıkardığı seslerle tekrar odak noktam o olmuştu.

Telefonunu çıkarmış birini arıyordu. Sanırım konuştuğu kişi Jungook'du Ben ise hâlâ onu izliyordum.

Sonunda bundan rahatsız olup bana döndüğünde yüzümde bir gülüş oluşmasına engel olamamıştım. Fakat bu çok kısa sürdü.

"Ne bok yiyorsun orada ?"

Sakin ama zehirli kelimeleri kulaklarıma ulaştığı an, ne kadar uzun zaman sonra benimle muhattap olduğunu fark edip sevinmiştim.

Duygularım şu gökyüzünden bile daha şiddetliydi.

Hâlâ onu neden seviyordum ? Bir insan nasıl, kendine bu kadar acı çektiren birini sevebilirdi ki ? Ben ne tür bir mazoşisttim ?

Kalbim olduğundan hızlı atmaya başlamıştı. "Seni izliyorum" diye mırıldandım. Sonuçta ne yaptığımı sormuştu değil mi ?

Onunla dalga geçtiğimi düşünüyor olacak ki sinirle arkasını döndü.

"Bak Manoban, şu an seninle ve aptal davranışlarınla uğraşmam tamam mı ? Siktirip git lütfen "

Lütfen dediği için mutlu olmalımıydım ?

"İstemiyorum" dedim tekdüze bir sesle "seni izlemek istiyorum"

"Sikeyim" diye mırıldandı. Motoru da çalışmıyordu. Ekstra bir gerginlik vardı üzerinde.

Onu zorluyordum. Kimin umrunda ? Zorlayacı olamayan hiç bir şeyin güzel bir sonu yoktur.

"Tekerleğin arkasında " dedim parmağımı oraya uzatarak "taş var" dönüp baktı "ondan çalışmıyor"

Başından beri bunu anlamadığı için kendine kızdığı belli olan yüz ifadesi ile bana döndü. Elbette teşekkür etmezdi.

"Rica ederim" dedim ben yine de. Sonra gitmeye karar verdim, çünkü o da giderdi ama ilk giden ben olmak istiyordum. Gitmeden önce son kez güzel gözlerine baktım.

"Ön yargılarını kırdığın gün Kim, gözlerini açıp her şeyi gördüğünde, ciddi anlamda kusursuz biri olacaksın...ama kendi doğrusundan çıkmayan sen, bunu asla yapamayacağın için hep kusurlu biri oluyorsun"

Ve ben seni kusurlarına seviyorum.

505 •TaeliceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin