Bungie Jumping

60 3 0
                                    

Şu an başlığı doğru mu yazdım bilmiyorum. Böyle konularda çektiğim sıkıntı da boyumu aşıyor. Her neyse sen anlarsın diye umuyorum. Evet, bungie jumping yapmaya gidiyoruz, ciddi ciddi gidiyoruz. Ben çok korkuyorum ama beni takan yok. Bin tane düşünce dönüyor beynimde. Hatta tilkiler mangal partisi yapıyor. Ya o halat koparsa ne yaparım? Allahım şansım ya kesin ben ölür giderim orda, kimsenin burnu bile kanamaz. Böyle durumlarda kaçma taktikleri arıyorum, evden kaçmayı falan düşünüyordum. Ama tabi kızlara "ben çocukluğumu bungie jumpingle geçirdim heyt be" demiştim. Orda rezil olacaktım ama olsun, savaşımdan vazgeçmem! Denemek istediğim bir şeydi aslında bu ama bunca zaman cesaret edememiştim. Hava yapma seviyemle korku seviyem hep mi çakışır. Bornova kumluğu dedikleri, açık alan bir yer var. Bu bungie jumping zımbırtısı da oraya kuruluymuş. Aslında o alanın değişik bir adı var ama benim ona da dilim dönmüyor. Telefonda bir saat Ayazla tartıştım, bana oranın soğuk olduğunu, soğuk olmasa da düşüş anında üşüyeceğimi, mutlaka ceket almam gerektiğini söylüyordu. Beni az çok biliyorsunuz, inatçıyım. Tabiki ceket almayacağım diye inat ettim. Bunu neden yaptın diye soracak olursan bende bilmiyordum. Yani İzmiri bilen o, ben bir şey bilmediğim İzmir iklimi konusunda neden bu kadar inatçı davranıyorum bilmiyorum. Yemek yiyip yememe konusunda tereddüt ettik. Kimimiz yemekler aşağı bakınca ağzımızdan gelir valla diyordu, kimimiz de aç gidersek tansiyonumuz düşer falan diyorduk. Ayaza sorduk az yememiz gerektiğini söyledi. Biz de baya az yedik yani Merve abla en son ekmek kırıntılarını yiyordu. Ki ben ve az yemek, yemek dediğin az mı yenir? Neyse elbet bunun acısını dolaptaki köftelerle çıkaracağım.
Yola çıkmak için hazırlanmaya başladık. Rahat kıyafetler tercih etmemiz konusunda uyarılmıştık. Ben ne yaptım sence? Kot giydim. Ne var canım, eşofmanla çıkamam ve eşofmanın o an üstümden düşmesinden korktum. Hem benim izlediğim bungie jumping videolarında herkes kot giyiyordu. Sana ceket almayacağım demiştim değil mi? Korkularım bazen inadımın önüne geçiyor. Uzun kırmızı ceketimi aldım, Merve ablanın benim boyumda olan çantasına yerleştirdim. Bunun için azar işittim ama canım Merve ablam diyince bir duruldu. Bu arada bende ne yapacağımı düşünüyordum. Kilomu merak ediyordum ama eve tartı almak istendiğinde kilolarımı bildiğimden ne gerek var bakıp moral bozmaya kızlar sevelim kilolarımızı demiştim. Onlar incecikti orası ayrı. Halatın kopmasından baya tırsıyordum. O halat kopacak, ben kafa üstü yere çakılacağım. Eee Berfucuğum, löp löp yediğin içli köftelerin gün gelip kıçını tırmalayacağını bilmen gerekiyordu ama şöyle düşünüyorum, o kadar sistemli, kaç insanı taşıyan halat, ben binince mi kopacak? Ne dedim ben? Kaç insanı taşıdı bu halat, işte bak şansım ya, kesin aşınmıştır, kopmak üzeredir ben binince kopar. Neyse inceldiği yerden kopsun o zaman.
Ayazı beklemeye başladık, arabadan iner inmez herkese selam verip en son bana geldi, en güzelini en sona sakladım dedi. Sarıldım. Sonra kavga etmeye başladık. Seni ceket alman konusunda uyarmıştım falan dedi. Bende inadım inattır dedim. 15 dakikalık bir yoldan sonra gri toprağı olan bir alana geldik, biraz ilerde, kocaman bungie jumping pisti, bulutlara kadar değdiğini düşündüğüm bir uzunluk. Hayırlı olsun, öldüm bence! Bir iki mırın kırın ettim, midem bulanıyor dedim ama yemedi kimse, yoldandır çok dolandık falan dediler. Beliz hemen, şimdi çocukluğu bungie jumpingle geçmiş canım kuzenimi izleyeceğiz dedi. Benim güç bela oraya yürüdüğümü söylememe gerek yoktur sanırım. Adamla konuşmak için bir butona bastık, merdivenleri görünce ay ben yaparım ama bu merdivenleri çıkamam dedim, adamın asansörle indiğini görünce, asansörde kaldık korkuyorum dedim. Nil de geçen gün asansörde zıplıyordun dedi. İki dakika susun ya düşman mısınız bana? Adamla konuştuk, fiyatına 500 dedi. Bende dedim bırakın gidelim ayağı çektim ama adam 400e düşürünce ikna oldular, sanırım şu an bir pazarlık taktiği buldum, gereksiz zamanda işe yarasa da. Bana "profesyonelsin ilk sen yap." dediler, bende yapar kurtulurum mantığıyla yukarı çıktım. Adam belime kemeri bağlarken kilomun sorun olup olmadığını sordum,"100 kilo üstü sorun oluyor ama sen kilolu değilsin ki." dedi. Manyak mısın kiloluyum diye bağıracaktım ama havalanmayı tercih ettim. Adam kemerimi hazırlarken İzmirin her yerini görebiliyordum. Bu manzara hoşuma gitti açıkçası, beni aşağı atmak zorunda mısınız? Adam hazır mısın dediğinde bunu formaliteden sorduğu için hayır deme gibi bir şansım yoktu. Bu yüzden evet demek zorunda kaldım. Adam hazır olunca atla dedi. Aşağıya bakıyorum, içim tuhaf oluyor. Yok ya intihar gibi bir şey, insan kendini boşluğa nasıl bırakır böyle? Ama Berfu, madem çıktın oraya, yapmak zorundasın, zaten izlediğim kadarıyla sen atlamazsan adam seni itiyor ve bu daha kötü benim için. Adımımı atıyorum atıyorum geri çekiyorum. Yaklaşık 1 dakikadır burdayım, atlayamıyorum. Salak mısın kızım sen? Neden yapamayacağın şey için "ben çok iyi yaparım." diyorsun?
Ve o an sırtımdan bir darbe yedim, Allahım uçuyorum! Beynim döndü, neye uğradığımı şaşırdım, bu arada beni iten salağa sövüyordum. Bizimkilerin gözleri yaşarmıştı gülmekten. Saçım başım dağılmış, kıpkırmızı olmuşum, ellerim uyuşmuş, baya baya ölmüşüm ya. Çıkarın beni lan diye bağırıyorum. Kafese kapatılmış, özgürlüğü elinden alınmış kuş gibiyim. Oturdum ben, bizimkiler birer ikişer gidip yapmaya başladı. Bir güzel atlıyorlar, sanki dersin intihar edip edip kurtulmuşlar, deneyimleri var. Kedi canlılar! İşte o an bir şey oldu. Tuhaf bir şey.
Ayazın yanına gittim, telefonunu kilitledi hemen, salak değilim. Bir şey olduğunu anladım ama sorsam da cevap vermeyecekti. Bu yüzden üsteleyip anladığımı anlamasına izin vermedim. Ayaz atlamasını yapmak için gitti, fakat Allah benden yana sanırım, giderken telefonunu düşürüverdi. Zaten düşürmese de aşağıya bırakacaktı ama benim için ordan almak zor olabilirdi. Asya hemen seslendi Ayaza telefonun düştü diye. Ben alırım canım dedim. Allahtan Ayaz duymadı. Aldım telefonu, insan bir şey saklıyorsa şifresini değiştirir salak sevgilim! Mesajlara baktım,bir şey yok derken....Artık var. Evet "tamam canım" yazıyor. Daha öncesinde bu şahısla konuşması yok, silmiş.Kalbim çıkacaktı. İsim "canımın içi." Bu kim! Kim bu Ayaz! Allah belanı versin. Belki de Miradır dedim, Miranın özüm diye kayıtlı olduğunu hatırladım. Tam kalkıp kızların yanına gidecektim ki, durdum. Sonra kalktım, gittim. Üzerimde Ayazın ceketi vardı. Plan hazırdı, Ayaz gelirse arabaya kaçacaktım. Telefonumu çantamdan aldım. Numarayı sorgulama uygulamasından aratacaktım. Ayazın geldiğini gördüm. Hemen arabaya koştum ama gelmedi, anlamadılar sanırım. Numarayı alıp kendi telefonumun tuş takımına geçirmeye başladım...
Ve görebileceğim en kötü şeyi gördüm. Karşılaşabileceğim en acı manzarayla karşılaştım... Büyük bir acıya düştüm.

Oysa kiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin