Bir dost bir geçmiş

197 4 1
                                    

İşte şimdi başlıyoruz. Ön söze gerek yok ben şimdiden sizinle yolculuğumuz hakkında konuşabilirim. Tekrar ediyorum ben Berfu Çalışkan. 19 yaşında, sınava hazırlanan bir genç kızım. Annem ile babam ayrı, ikisi de evli. Babam bizi ben çok küçükken terketmiş, annemi aldattığı kadınla evlenmiş. Yıllar oldu hiç görmedim. Bir oğlu olduğunu duydum adını bile bilmiyorum. O soğuk gece ben doğduğumda babam gitmiş, annem günlerce tek kalmış hastanede. Öyle düşüncesiz bir insanmış işte. Hakan'dan başka kimseyi sevmedim. Psikolog olmak istiyorum. Bu sefer hikayenin sonuna kadar benimle berabersiniz, hadi bakalım!
Odamın yol üstünde olmasının çilesini bu sabahta yoğun olarak çektim. Telefonumun zil sesine nasıl kendim seçtiğim halde kendim ağlıyorsam oda muhabbetim de aynı. Bu odayı annemin tüm uyarılarına rağmen ben seçtim. Okula gitmiyorum, sınav hazırlığından dolayı bize okul yok sayılıyor. Mezuniyetimiz bitmiş evde rahatız. Sabahın köründe amcanın teki yolda bağırıyor, annesi ölse, malını mülkünü kaybetse ancak böyle bağırabilir bir insan. İçimde garip bir his var ,yeni uyanmışım ağzımda iğrenç ötesi bir tat. Gözlerimi açamıyorum, yapıştı sanırım. Hiç filmlerdeki gibi prenses konumunda uyanmadım, yatağıma kahvaltı da getirilmedi, uyanırken gülümsemedim de. Her zaman makyajla uyur deli hastanesinden kaçmış gibi kalkarım. Size bu hikayeyi anlatıyorum diye kendimden ödün veremem şimdi yalana gerek yok, bu hikayede prenses aramayın. Yataktan doğruldum, kavga var galiba dedim kendi kendime. Kalktım aldım ceketimi üstüme ılık havayı yüzüme yiyerek balkona adım attım. Evet bir amca pastanenin önünde telefonla konuşuyor. Hayır yani konuşuyor mu dersin, kendini mi yırtıyor dersin, acı mı çekiyor dersin, nasıl başarıyorlar bunu inanın bende anlamıyorum. İnsan iki kişiye böyle bağırsa boğaz kalmaz. Konuştuğu konu da hava, su, yol muhabbetleri. Küfürler ederek gittim yatağıma. Tekrar uyudum.
Saat 10 gibiydi tekrar uyandım. Benim bir kuzenim var,  hep beraberiz. Aynı evde yaşasak bu kadar sık görüşemezdik. Bugün de gelsin ders çalışalım diye geçirdim aklımdan. Aradım.
Bu arada şimdi onu da tanıtmam gerekirse. Adı  Beliz. O da 19 yaşında, aynı sınıftayız.
-Beliz, günaydın.
+Günaydın canım.
-Napıyorsun?
+Kahvaltı yaptım şimdi sen napıyorsun?
-Bize gel diyecektim ya.
+Tamam kuzum geliyorum.
Çok geçmeden bizdeydi. Yıllardır konuşmamız tamamen bu olmuştu zaten, fazlası yok bizde. Biri ölse ararım veya düğün varsa gerisinde hep böyleyizdir hatta o dönem ezberlediğim ilk ev telefonu numarası da onun olmuştur.
Beliz ,o zamanlar upuzun saçları olan, esmer bir kızdı. Kardeşim olmadığından onu kardeş gibi görüyordum. Kimseden lafını esirgemeyen,  deli dolu bir kızdı kendisi. Birbirimizde kaç tane kıyafetimiz vardı bilmiyorum, en son çorabının bile bende olduğunu hatırlıyorum. Birbirimizi kapıda karşılama gereği bile duymuyorduk, eve girer girmez birbirimizin odada olduğunu bilir, gelirdik. Birbirimizden hiç çekindiğimiz olmamıştır, herşeyimi bilen tek insan diyebilirdim onun için.
Gidişimiz yakındı, hüzün havasına bürünmüştük bu sıralar.
Benim fiziksel özelliklerimi soracak olursanız sarışın bir kızım işte, çok bir özelliğim olduğu söylenemez. Boy desen kısa, göz desen kahverengi. Bende hep sarı olarak bilinirdim.
Ben bunları anlatırken Beliz yatağımdan sarkmış uzanıyordu bende oturmuş ona bakıyor, acaba şu hareketi yaparken ne zaman gözleri akacak bunun diye düşünüyordum. Beliz, her zamanki gibi umursamazca, aniden kafasını doğrulttu, elinden telefonu bırakmayarak bakışlarını bana çevirdi.
+Berfu
-Efendim
-Hakan evleniyor biliyor musun? Geçen gün beni aradı. Davetiye vermek istediğini söyledi. Gidecek misin düğününe?
-Keşke büyük bir hoparlör alıp tüm dünyaya duyursaymış. Yok gitmiyorum sen git.
+Sinirlisin, kıskandın mı sen?
-Yüzüme vurmasan diyorum en azından.
+Tamam ya gelme sen bilirsin. Ben giderim.
Tabi gidersin, yılların dostluğuydu. Onların arasındaki bağlar kuvvetliydi. Hakan benim 3 yılımı verdiğim eski sevgilim, Belizle çok iyi anlaşırlardı, birbirlerinden gizlileri saklıları yoktu, her ne kadar ayrıldıktan sonra biraz kıskançlık yapmış olsam da sonrada sonraya alışmış hatta Beliz aracılığıyla ondan haber alabilmeme sevinmiştim, çok sevmiştim onu hayatımın tümünü adayacak kadar çok sevmiştim. Onun da beni çok sevdiğine şüphem yoktu ama biraz ayılaşmıştı. Evrimsel bir olay mı, genetik mi bilmiyorum.
Şimdi kıskanıyor musun diye soracak olursanız tabiki kıskanıyordum. Çünkü bu hayalleri onunla kuran kız bendim. Ezberlediğim insan evleniyordu, bu da haliyle alışılması güç geliyordu. İnsan böyle durumlarda tuhaf hissediyor. Mesela onu bırakırken hiç pişman olmamıştım. Hala ayrılık sebeplerimin ne kadar haklı olduğunu biliyorum. Ama gel gör ki insan kaybettiği için üzülüyor bazen. Bende bu durumdaydım. Şimdi başka bir insan benim elimin tersiyle ittiğim insanın hayatına giriyordu, onunla hayatını birleştiriyordu.
Belizle yemek yerken, otururken hatta Beliz gittikten sonra böyle düşünceli düşünceli etrafa dalmaya devam ettim. Hayata bak ben böyle düşünceli düşünceli evde kendimi yerken onlar orda kim gelir diye düşünüyor belki gitmiş gelinlik ütületiyorlar. Şimdi teselli kısmına geçiyoruz.
Zaten benim hayallerim var, okumam gerekiyor. O çocuk yaparken ben kariyer yapıyor olacağım (aslında kıskanıyor çocuğuna güç bela maşallah diyor olacağım)
O ev temizlerken, cicili bicili sunumlar yaparken ben annemin getirdiği meyve tabağındaki meyvelerimi yiyor olacağım (üşengeçlik demek yerine böyle diyorum)
Benim hikayem böyle Hakan'ın evliliğinden başlıyor işte. Gece boyu bunu düşündüm durdum. Aslında Hakan'ın bende bu kadar değerli olma nedeni belliydi. Babamla annemin ayrılığından sonra ilk defa birini almıştım hayatıma, ilk defa birine güvenmiştim. Başlarda herşey iyiydi. Hakan ağır başlı, düzgün bir insandı. İlk görüşte sevmiştik birbirimizi. Daha 16 yaşındaydım. Hakan benden 3 yaş büyük. Şu an 22 yaşında. Annesiyle, ablasıyla, babasıyla hatta tüm akrabalarıyla aram iyiydi, hepsi beni kabullenmişti. Benim ailem de biliyordu. Sonradan sonraya saygısız, çekilmez bir insan olmaya başladı. Babamın yerine koyduğum insan babamın açısından daha fazla acı vermeye başlamıştı. Bir çok şansı ard arda verdiğim halde bu şansa layık olmamıştı. İnşallah bir gün o unutmadan ben onu unuturum. Hayatta bundan başka bir dileğim olmadı henüz. Belki ilerde başka şeyler için dua ediyor olurum ama bence şu an dünyanın en büyük acısını çekiyorum. O düğüne gidersem, bu acı iki kat artar. İnanır mısınız duygularım kendinden habersiz, ben hiç birine müdahale edemiyorum. Öylece yaşıyorum işte...

Oysa kiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin