+ üç +

520 49 24
                                    

Taslaktaki bölümler bitti.😿😼

Umarım yanlışlarım yoktur.🧚🏻‍♀️

İyi okumalar.

+++

Heras insanların arasında oldukça sıkıldığı için şehire yakın görünen ormana gelmiş, ağaçların arasında uçuyordu. Kararan havaya bakıp minik bir iç çekti. Burasını sevmişti, aslında o yeşillik olan her yeri severdi. Orman kendini evindeymiş gibi hissettirmiş, aklına ailesi gelmişti.

Önündeki ağacın dallarında duran iki sincabın yanına yöneldiği sırada ona garip garip bakan sincaplar anında tehlikeyi fark etmiş gibi hızla yuvalarına kaçmışlardı. Heras bu görüntü karşısında yeniden afallamış ve ister istemez gözleri dolmuştu.

Önceden gittiği ormanlarda da bu oluyordu; lâkin o, buna hâlâ alışamamıştı. Peri evreninde, doğduğu andan beri hayvan dostlarıyla iç içeydi. Onlarla zaman geçirmiş, oyunlar oynamış ve sırlarını paylaşmıştı, bu sebepten dolayı aralarında görünmez bir bağ oluştuğunu hissetmiş ve onları korumuştu.

Dünyadaki hayvanlar böyle varlıklar görmeye alışık olmadıkları için minik periyi tehdit olarak algılıyorlardı. Bir bakıma haklıydılar da, kim daha önce görmediği bir varoluştan korkmazdı ki?

Heras kendisinden kaçan sincapların arkasından hüzünle bakıp ağacın dalına oturmak yerine yavaşça durduğu yerde alçalmaya başladı. Ayakları toprağa deyince ağacın dibine oturup sırtındaki çantasını yan tarafa koydu ve gövdesine dayadı. Dolu dolu olan gözlerini minik ellerinin tersiyle silmiş ve gözlerini yummuştu. Elini çimlerin üstüne koyup gezdirdi, enerjileri bile güzeldi. Yorulan bedeni toprağa ve çimlere değdikçe canlanıyor, yeniden hayata dönüyor gibi hissediyordu.

Ölü gözüken, arada sarılıkları olan çimlere bakıp iç çekti.

İnsan oğlu; toprağın, denizlerin, ormanların, hayvanların ve en çok da birbirlerinin değerini anlayamamışlardı. Havayı, denizleri kirletmiş, ormanları yakıp yıkmış üstüne tonlarca beton atıp bu felaketin mükemmel olduğuna inanmıştı. Savaşlar ile hiç acımadan birbirlerini öldürmüş ve güzel, mutlu, huzur dolu hayatları mahvetmişti. Bir bardak suya muhtaç, biraz yemek için yalvaran insanlar yaratmıştı. Hayvanlara zulüm edip, onları oyuncağı olarak kullanmıştı.

Dünya ölüyor, öldüren ise umursamıyordu.

Havanın karanlık olması sayesinde uykusu bastırıyordu. Ağzını açıp esnediğinde gitmenin iyi bir fikir olduğuna karar verip çantasını kavradığı gibi yerinden kalktı. İyice morali bozulmuştu. Konuşacak tek bir hayvan bile yoktu, hepsi kendinden kaçıyordu.

Kendisi gibi minik olan çantasını yeniden sırtına geçirdi. Isınma hareketleriyle vücudunu gevşetip kanatlarını çırptı hızla bir iki kez. Kanatlarını kullanarak yükselmesiyle geldiği yerden geri gitmeye çalışıyordu, ancak havanın karanlık olması bir yana yön bulma konusunda berbat olduğu da bir gerçekti.

Yanlış yerlerden geçtiğinin farkında olmadan, dalgınca uçarken uzaktan belli olmaya başlayan yapı ile kaşları çatıldı. Buraya gelirken görmediğine emindi. Yoksa gördü mü? Kaybolduğunun farkında olmayan minik peri zihnini yoklayıp uçmaya devam ediyordu.

Yaklaştıkça içine dolan garip his ve enerji ile daha çok şaşırıp farkında olmadan dudakları minik bir 'o' şeklini aldı. Onu gören biri, sevimli olduğunu düşünebilirdi. Enerjinin nereden geldiğini anlayamayacak kadar da şapşal değildi canım! Burada ve şimdi olmasına şaşırıyordu sadece. Kalp atışları da hızlanırken fazlaca yaklaştığı evin yanındaki ağaca tutunup minik yumruğunu kalbine tuttu.

Herastan bağımsız hareket eden kanatları ile açık pencereden içeri süzüldü. Kapalı olan kapının ardından gelen su sesini dinledi bir süre. Şuracıkta bayılıp düşebilirdi heyecandan! Kapı açılma sesini duyunca aniden gözlerini kapadı. Ne yaptığını o da bilmiyordu, içten içe korkuyordu.

Ruh eşini, aradığı kişiyi bulmuştu.

İçeride dolanan ayak sesleri ve bazı eşya sesleri duydu. Saatin geç olduğunu tahmin ettiği için bakamıyordu. Olduğu yerde asılı kalmıştı adeta. Aniden gözlerini aralasa, kendisine hakim olamayıp ruh eşine görülebileceğini tahmin ediyordu. Karşısındaki bedeni korkutmak istemezdi.

Hisleri birbirine girmiş, kontrol kendinde değildi.

Seslerin kesildiğini fark ettiğinde derince bir nefes aldı ve korkusunu görmezden gelmeye çalıştı. Korkusu; eşinin ona inanmayıp kabul etmemesiydi. —ki bu olasılığı yüksek bir tahmindi çünkü daha önce insanlar dışında bir varlık gördüğünü sanmıyordu— Heras bunu çok düşünmüş ve kendine bir söz vermişti. Ne olursa olsun, asla çabalamaktan vaz geçmeyip eşi ile mutlu olacaklardı.

Düşünceleri ve yaptığı gaza getirici konuşma ile gözlerini açıp etrafa baktı. Bir süre telaşla yeniden etrafı süzünce yatakta olan karaltıyı fark etti. Sırt üstü yatan kişiye yaklaştı.

Kalbi her an göğsünden fırlayıp karşısında yatan kişiye koşacakmış gibi hissediyordu.

Heras gördüğü yakışıklı yüz ile büyülenmiş, nefesini tutmuştu. Yüzü, karanlıkta parlayan ay kadar güzel ve eşsizdi. İçinde bulunduğu oda, meydana gelen minik ışık patlamasıyla bir sayine kadar aydınlandı.

Tahmin ettiği gibi olmuş, bedeni ruh eşine görülmüştü.

Ne yaptığını fark edip hemen tozlarının hakimiyetini eline aldı ve tedirgince karşısındakine baktı. Tepkisiz duran ve uykuda olduğunu belli eden düzenli nefes alış-verişler ile rahatladı.

Komidindeki saatin üstüne oturup bacaklarını kendine çekti ve karşısındaki bedeni izlemeye başladı.

+++

Beynini ve kulaklarını acıtan sesle gözünü açtığında tavan ile bakıştı. Yatağın kenarında olduğunu fark ettiğinde hafifçe yana kaydı. Baray deli yatanlardandı, kendini yerde bulmuşluğu bile vardı. Gözlerini geri kapatıp tavan ile girdiği bakışmayı böldü.

Elini komidine uzatınca telefonunu hissedemediği için gözlerini aralayıp oraya baktı. Santimle kaçırdığı telefona göz devirdi ve alarmı kapadı.

Kalktığında direkt banyoya adımlayıp işlerini halletti. Banyodan çıkıp yeniden yatağa giren Baray mutlu bir şekilde telefonunu açtı. Twitch'e girip ilgisini pek çekmeyen, ama zaman geçirmek için güzel bir alternatif olan yayınlardan birine tıkayıp konuşma kısmının ve yayının yüklenmesini bekledi. Konuşma kısmını okumayı seviyordu, okurken eğleniyordu genelde.

Yemeğini yakın bir saatte yediği için aç değildi, canı çizim de yapmak istemiyordu. Evde başka biri ile birlikte yaşamadığı için eğlenmeye insan da yoktu.

Bu süre boyunca minik peri, büyü ile gizlediği bedeniyle havada uçmuş ve adını bilmediği ruh eşini izlemişti. Heyecanlıydı zira birazdan tanışacaklardı! Yani, planına göre.

Planını uygulamak için harekete koyuldu.

Heras gergince kapıya vurdu. İlk andan rezil olmak istemediği için bayılmamaya özen gösteriyordu. Çok düşünmüştü ve ruh eşine direkt peri olarak görünme kararına varmıştı.

Gece yaptığı plan umarım işine yarardı!

Baray çalınan kapısı ile yattığı yerden doğruldu. Kimseyi çağırmamış veya beklemiyordu. Dış kapıya kadar gelince düşünmeden elini kulpuna atıp baskı uyguladı. Anında açılan kilit ile kapıyı içeriye doğru çekti ve gördüğü görüntü ile daha gözleri irileşemeden hemen söze giren şeye baktı.

"Hey selam! Um, ne diyeceğimi aslında ezberlemiştim ama unuttum. Sanırım.. Ne kadar saçma bir şey yahu! Her neyse. Nasıl unuttuğumu anlamadım. Eee.. Kendimi tanıtayım en iyisi ben. Evet, evet- Benim adım Heras. Bak bunlar kanatlarım, renklerini severim! Oh- dur. Senin daha adını bilmiyorum. Adın ne?"

Gergince konuşan peri kendini gayet güzel tanıttığına inanıyordu ancak yere yığılan Baray sanırım onunla aynı fikirde değildi.

Ne olmuştu şimdi?

fairy? | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin