9,3

160 11 2
                                    

Dönme dolabın olduğu yere doğru yürüdük. En sakin şeyi sona bırakmıştım. Çünkü hep en büyüleyici olanı dönme dolaplardı benim için. Sessiz,sakin, huzurlu ve mutlu. Dönme dolaplar böyleydi benim için daha önce hiç binmemiş olsam da.

Kırmızı bir dönme dolaba bindik. Ben Yağız'ın karşısına oturmaktansa yanına oturmayı tercih ettim. Dönme dolap yükselmeye başladığında lunaparkı tüm güzelliğiyle görebiliyordum. Işıklar, çocuk sesleri, kahkahayla karışık küçük çığlıklar ve hafif  yüzüme esen rüzgar... Yanımda ise Yağız var. Aslında benim için o an ne lunapark, ne dönme dolap önemliydi. Benim için tek önemli şey Yağız'dı sanki... Hep beni mutlu etmeye çalışmış, hiç üzmemişti. İlk defa lunaparka onunla gelmiştim ben, ilk defa dertlerimi ona anlatmıştım, ilk defa birinin yanında ağlamış, ilk defa birisinin yatağında uyumuştum ve ilk defa taşınmıştım birinin kollarının arasında usulca.

Bir dakika ya! Ben neden bunları düşünüyorum ki şu an? Ah, aptal kalbim... Sakın Çiçek, sakın!

O an aklımdan geçen düşünceyi bir kenara atmak için telefonumu çıkardım hemen ve bir şarkı açtım.

Yağız "Şaka mı yapıyorsun sen? Burada bu kadar eğlenirken bu kadar üzücü bir şarkıyı dinleyemeyiz." diyip telefonu elimden aldı.

"Ya tamam, o zaman üzücü olmasın ama yine de sakin bir şeyler olsun. Yani sakin derken daha huzurlu."

Yağız o an şefkatla bana baktı ve gülümsedi. "Peki."

Telefonumdan bir şarkı açtı. Bu daha önce dinlemediğim bir şarkıydı. Ritmi çoğu şarkıdan değişik gibiydi. Sözleri başladığında merakla sözlerini dinlemeye başladım.

Ah, vuruldum sanırım! Nasıl bir şarkı bu? Resmen Yağız bunu bana ithaf etmişti çünkü sözleri o kadar bizi anlatıyordu ki...

'Bırakma kendini, hadi gel yaslan bana' diyordu şarkıda.

'Bilmem kime gücendin, hadi gel anlat bana.'

'Gösterme kendini, hadi gel saklan bana.'

Bu sözler beni derinden etkilemişti. Gözlerimi doldurdu biraz ve ilk defa huzurdan dolmuştu gözlerim.

Başımı Yağız'ın omzuna yasladım.

"Gösterme kendini, hadi gel saklan bana..." diye mırıldandı Yağız.

O an daha da sokuldum yanına. O da kollarıyla sarmaladı beni. Çenesini başıma yasladı. Usulca duruyorduk dönme dolabın tepesinde. O anın hiç bitmemesini istedim. Çünkü kendimi ilk defa huzurlu hissediyordum, sanki evimi bulmuş gibiydim...

Ah hayır, aptal kalbim! Aptal! Lütfen ona aşık olmuş olmayayım, lütfen...

Bu düşünceyi atmaya çalışıyordum zihnimden.

+Aşk falan değildi bu. Sadece... Yani ne bileyim arkadaşımdı.

-Ah, yalan söylemek konusunda ne kadar berbatsın. Kabullen artık Çiçek.

+Asla! Aşık falan değilim ben ona. O da bana aşık değil. Aşk bok gibi bir şey zaten, bu aşk olamaz! Bu daha farklı, anlamlandıramadığım bir şey...

-Daha özel ve daha güzel yani?

+Aaa, hayır! Off sadece arkadaşım ve iyi biri işte tamam mı?!

-Ya aynen biz de yedik.

+KES SESINI!

İç sesimle benim aramda bir savaş çıkmış gibiydi. Hayır yani ona cidden aşık olmuş olamazdım herhalde değil mi? Çünkü ben aşka, sevgiye ve birine güvenmeye inanmıyordum artık. İnanmayı da istemiyordum.

Neyse, şimdilik bu düşünceleri kenara bırakalım. Bu anın tadını çıkartmak istiyorum.

Bu düşünceleri kafamdan attıktan sonra ilk aklıma gelen şeyse Yağız'ın ne kadar güzel koktuğu oldu.

Evet, bunu düşündüm çünkü gerçekten o an fark etmiştim bunu. Huzur veren, bebek kokusu gibi bir kokuydu sanki onun kokusu.

Sonra kalp atışlarını fark ettim. Hızlı değildi, aksine yavaş atıyordu ama bu onu daha huzurlu kılıyordu sanki...

"Çiçek? İnmiyor muyuz?" dedi Yağız bir anda.

Ben, Yağız hakkında ufak gözlemler yaparken ne lunapark kalmıştı aklımda, ne de dönme dolap. Meğer dönme dolap durmuş bile, Yağız söyleyene kadar farkında olmamışım.

Dalgınlığımı belli etmemek için hemen ayağa kalktım.

"Ha, iniyoruz ya." dedim sahte bir gülümsemeyle.

"Daldın gittin bakıyorum." dedi ikimiz de dönme dolaptan inerken.

"Yok yaa, uyuyakalıyordum sadece. Yani o kadar ekşınlı aletlerden sonra buna binince uykum geldi ay, ben ne yapayım?" dedim saçma bir yalan uydurarak.

Aynen aynen, yoksa seni gözetlemeye daldığımdan değildi yani canıım (!)

"Yaa demek öyle." dedi inanmadığını belli eder gibi bakarak.

"Ya evet öyle, neden inanmıyorsun?"

"Ben inanmadığımı söylemedim ki." dedi sinsice gülerek.

Kendi kendimi ele mi vermiştim ben şimdi? (Anlamadım, babamla ben kardeş miyim? :D)

Neysehhh... Yaptık bugün de rezilliğimizi çok şükür.

Yağız'la birlikte arabaya bindik. Yol boyu yine pek konuşmadık ve konuşmayı o başlattı.

"Ee nasılmış lunaparklar? Artık onları seviyor musun bakalım?"

Bu beni gülümsetti.

"Evet, lunaparklar çok güzelmiş."

"Demiştim sana 'çok seveceksin' diye." diyip gülümsedi.

"Evet, haklıymışsın." diyerek ben de tebessüm ettim.

Bu konuşmadan sonra yine hiç konuşmadık yolda... Sonunda benim evimin önüne geldik. Şimdi ona bir teşekkür etmeliydim.

"Yağız, teşekkür ederim. Gerçekten. Yani hayatımın en güzel günüydü sanırım. Hem... Sadece bugün için değil hayatıma girdiğin her gün için de teşekkür ediyorum. İyi ki yanımdasın."

Yağız gülümseyerek dinledi bu sözlerimi ve resmen gözlerinin içinin parlıyordu.

"Rica ederim. İyi ki sen de benim hayatımdasın. Umarım ölene kadar yanında olabilirim."

Son cümlesi beni öyle duygulandırdı ki... Herkesin terk etmek için yer aradığı Çiçek'in, ölene kadar yanında olmak isteyen biri...

O an düşündüm de... "Bu da mı diğerleri gibi yalan acaba?" diye ama sanki o farklıydı. O gerçekten farklıydı hepsinden. Bu söylediklerini gerçekten söylediğine emindim ve ona inanıyordum.

Gözlerim dolu dolu gülümseyip sarıldım ona ve huzurun kokusunu içime çektim.

Bedenlerimiz birbirinden ayrıldığında son kez vedalaşıp arabadan indim. El salladım ve yanından ayrılmayı hiç istemeyerek eve girdim...

°°°°°°°°°°°°°°°
Bölüm Sonu

Umarım beğenmişsinizdir 💗 beğendiyseniz lütfen yorum atın, yorumlarınız beni çok mutlu ediyor 🥲 küçük de olsa yazın bir şeyler...

Kendinize çook iyi bakın güzellerim benim 🧡

Benden Sonra Ölme Çiçeğim... [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin