Atreya'nın aydınlatıcısı olan Güneş... Devasa, sarı ve parlak. Öylesine parlak ki altın ışınları doğayı sıkıca sararak canlılara ulaşıyor.
Kuron, klasik bir Asmodiyer'in özelliklerini taşıyor. Volkan karası siyah saçları hayalet mavisi teniyle bir uyum yaratırken 13. omurundan başlayan siyah kuyruğu özgür bir ruh gibi ahenkle sallanıyordu. Kuron yaşamının büyük bir kesimini Altgard' ın Basfelt avcı köyünde geçirmiş, birkaç gün önce ise Deva seramonisi için yaşıtı Asmodiyerlerle birlikte yola çıkarak Asmodea' nın başkenti Pandemonium' a getirilmişti. Pandemonium, Asmodea' yı oluşturan şehirlerin aksine Güneş' in varlığının hissedilip, görülebildiği ve taş yapıların çevresinde mantarların yerine yeşil bitkilerin yetiştiği özel bir yerdi.
Bu şehir, yalnızca Devalar ve Asmodea' nın bütün kararlarını alan diplomatlardan oluşuyordu.
Pandemonium' da daha önce bulunmamış olan Kuron'un Güneş' i ilk kez görüşüydü. Hernekadar nasıl olabileceği ile ilgili tahmin yürütmüş olsa da bu kadar parlak ve sıcak olması hayallerinin ötesindeydi. "Elyolar Güneş ile nasıl yaşıyorlar?" diye düşündü Kuron.
Çevresini şaşkın bir ifade ile incelerken gür bir ses dikkatini çekerek gök mavisi kısa saçlarıyla zırhlı bir askeri farketmesine neden oldu.
"Hepiniz ortak bir yönü var, bu da buraya birer asil olmak için getirilmeniz. Seramoniden sonra kanatlarınıza sahip olacaksınız. Kanatlarınızı kazanmış olan sizler iki haftalık süren ortak bir eğitim alarak egitiminizin sonlandıracak bunun sonucunda ise yeteneklerinize göre birer alan seçeceksiniz. Bu eğitimlerin değerini idrak etmeniz gerekiyor çünkü Asmodea üzerinde yaşayan Asmodiyerlerin yalnızca dörtte birlik bir kesimi Deva olma potansiyeline sahip. Ülkemizin refahı için savaşıp o lanet Elyoları yok edeceksiniz. Bizi utandırmayın. Azfel sizi kutsasın!"
"Azfel sizi kutsasın!" diye bağırdı çevredeki yaşıtları aynı anda. Kuron bu cümleyi her zaman tuhaf bulmuştu. Ama Azfel, Asmodea' nın lideri, Pandemonium' un kurucusu ve tüm Asmodiyerlerin kahramanı olarak ismi söylenmesi en mantıklı kişi oluyordu.
Güneş ışınları altında sarımsı bir tonda parlayan Pandemonium' un yüksek binalarının arasından geçerek sağ doğru yöneldiler. Merdivenlerden indiklerinde Pandemonium Yüksek Tapınağı önlerinde uzanıyordu.
Benzer şekilde zırhlı bir kişi onları karşıladı. Zırhını saran çelik görünümü yaratan kasları ona korkutucu bir görünüm veriyordu. Adam, "Benim adım Kalsten. Pandemonium Yüksek Tapınağı' nın ögretmenlerinden biriyim. Buraya Deva olmak için getirildiniz. Seremoni yarın sabahın ilk ışıkları ile yapılacak. Sizlere ikametiniz için birer oda verilecek. Unutmayın ki Devalığınız kanıtlanmadan kanatlarınızı açmak yapabileceginiz en büyük hata olur. Saniyeler içerisinde Pandemonium Eter Alanı kanatlarınızı küle dönüştürür. Simdi gidebilirsiniz. Yarına kadar bedeninizi dinlendirin. Çünkü yarın zorlu egitminizin başlangıcı olacak." dedi.
Genç Deva adaylarını Tapınak' ın dışında kalan büyükçe bir binaya götürdüler. İçeride gülümseyen, orta yaşlı bir kadın karşıladı onları. Hafif yeşilimsi teni ile mavimsi saçları büyük bir tezatlık içindeydi. Elindeki listeden isimleri ve hemen ardından da oda numaralarını okumaya başladı. "...Thrym 27, Kuron 28...". Kuron merdivenlere doğru hareketlenen dağınık kızıl saçlı ve gözlüklü bir çocuk gördü. Bu Thrym olmalıydı. Onu takip ederek gıcırdayan, tahta merdivenlere yöneldi.
İlk katta kendi odasını bulamadığında ikinci kata çıktı ve 28 numaralı odanın kapısını gülümseyen kadından aldığı pirinç anahtarla açtı.
Oda sadece küçük bir pencere, bir yatak, bir dolap ve bir komodinden oluşuyordu. Oda o kadar küçüktü ki başka bir eşya daha sığamaz diye düşündü Kuron.
Kuron tek omzuna astığı bezden çantasını yatağın kenarına bırakıp yatağa uzandı. Uyumaya çalıştı. Ama onun bu çabası onu geçmişine götürdü. Annesi bir yaz gecesi Lefarist isyancıları tarafından Basfelt' e yapılan bir baskında öldürülmüştü. O zamandan beri ona Basfelt' teki Arkont Bölük Komutanı olan Nokir bakıyordu. Onda büyük bir potansiyel görmüştü, onu kılıç ve büyü kullanma konusunda eğitmişti. Kuron' a verdiği bir görev sırasında onun Deva olduğunu farketmişti. Nokir, Kuron' u eğitirken Asmodea üzerinde kullanılan bütün silahları denetmişti. Kuron' un içindeki Eter, bir silahla birleşmek yerine element halinde etrafa yayılan türdendi. Ama Kuron, bunu bir büyücü gibi kullanamıyordu.
Geçmişindeki bazı acı hatıraları tekrar hatırlayan Kuron, yatağından kalktı ve alt kattaki büyük yemek salonuna gitti. Henüz yemeğe bir saat vardı. Salonda birbirleriyle konuşan birkaç kız ve birkaç han görevlisi dışında kimse yoktu. Kızlar, Kuron salona girince Kuron' a bakıp kendi aralarında birşeyler fısıldaştılar. Kuron onlara aldırmayıp salonun duvarlarında bulunan kitaplıklardan bir kitap aldı. Kitap Sarı Kanat isimli bir romandı. Kitap, Pandonium inşa edilirken kanatlarına boya dökülen ve kanatlarının ıslanmasını sevmediği için onları yıkamayan bir adamın mizahi hikâyesiydi. Kuron oyalanmak için kitabı okumaya başladı.
Çok da uzun olmayan bir zaman sonra öğrenciler salona toplanmaya ve yemekler gümüş sofra takımları ile birlikte getirilmeye başlandı. Kuron da sofradaki yerini aldı. Gelen yemekler aynı sofra takımı gibi lükstü. Bu, Kuron' un hayatında yediği en harika yemeklerden biriydi.
Yemekten sonra Kuron, elinde kitabıyla birlikte odasına çıktı. Yatağına uzandı ve kitap okumaya başladı. Ancak uyku bu sefer onu ele geçirmişti. Çok geçmeden rüyasız ancak kuş uykusu denilebilecek kadar hafif bir uykuya daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AION: Siyah ve Beyaz
FantasiAtreya...Eter adı verilen büyü ile sarmalanmış esrarengiz bir dünya... Zıt kutuplar...kuzey ve güney, iki düşman ırk, Asmodiyerler kuzeyde.. Elyolar ise güneyde.. Atreya'da efsanevi bir savaş sürdürüyorlar.. Her iki ırk için tehdit oluşturan dehşet...