2.4

400 49 2
                                    

Bugün çok uzun bir gün olduğu için Hermione ve Ron'a olanları anlatmadan hızlıca odama kaçmaya karar vermiştim. İnanılmaz yorgundum. Zaten yatma vaktini de geçirmiştim. Duyduklarımı sindirmek için bir molaya da ihtiyacım vardı. Önce Harry ile kuzen çıkıyoruz, sonra ise babamı annemin öldürdüğünü öğreniyorum. Biraz yavaşlamam lazımdı.

Yorgunluktan elimle başımı ovuştururken yatakhaneye gitmek için ortak salona girdiğimde şömineye dönük koltukta oturan Cedric'i gördüm.

Önce çok yorgun olduğum için direkt odama gitmek ile gitmemek arasında kararsız kalsam da sonra gülümseyerek arkadan koltuğa ilerledim. Arkasında durup ona uzandım, biraz eğilip kollarımı hafifçe boynuna doladım. Bana döndü.

"Tüm gün neredeydin?" Dedi, yanına oturmam için koltuğu işaret etti. Yanına oturarak "Annemin yanına gitmem gerekti." Uzanıp burnunun ucunu öptüğümde gülümsedi. "Senin günün nasıldı?" Dedim geri çekilerek. Hırkamı çıkarıp yanıma koydum.

"Fena sayılmaz," Omuz silkti. "Susan nerede olduğunu sordu bugün." Dedi gözlerime bakarken. "Uzun süredir vakit geçiremediğinizden ve seni özlediğinden bahsetti. Ben de aynı şekilde hissediyorum."

Dudaklarımın kenarı hafifçe aşağı kıvrıldığında "Biliyorum, ikinize de fazla vakit ayıramadım son zamanlarda. Ama söz veriyorum acısını çıkaracağız, Ced." Kafasını salladı, "Sorun bu değil, Linda. Biliyorum, normalde bana vakit ayırırdın. Fakat ben.. anlarsın ya, biriyle çıkmanın sadece öpmekten; el ele dolaşmaktan ibaret olmadığını düşünüyorum. Yanlış anlama, senin de aynı şeyi düşündüğümü biliyorum, fakat birbirimizin gerçekten hayatı içerisinde yer alalım istiyorum. Tabii bana güveniyorsan. Çünkü.. Ben seninle her şeyi yapmaya hazırım." Ellerimi tutuyordu. Tanrım, çok tatlı duruyordu. İç çektim ve gülümsedim.

"Tabii ki sana güveniyorum, Cedric. Sadece hayatım, yaşadıklarım gerçekten çok.. Karanlık? Doğru tanımı bulamıyorum. Fakat seni de bunun içine çekmek istemiyorum. Bu belanın içine. Hiç güzel bir olay yok, anlıyor musun? Sadece sen ve sınırlı bir kaç kişi var beni mutlu edebilen." Gözümden bir yaş aktığını hissettiğimde aşağı indirdiğim kafamı salladım, "Kendi annem bile beni öldürmeye çalışıyor." Omuz silktim. "Beni neden seviyorsun ki?" Bir türlü kaldırmaya cesaret edemediğim kafamı en sonunda yukarı kaldırarak gözlerimi onun griye kaçan mavi gözleriyle buluşturdum. "Seninki gibi bir kalp, benimki gibi bir kalbi nasıl sevebiliyor?"

Kafasını 'Kapa çeneni' dercesine salladığında beni kendine çekerek kafamı omzuna yaslamamı sağladı. "Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" Saçlarımı okşuyordu. "Neler yaşadığını tam olarak bilmiyorum Lin, ama üstesinden birlikte gelebiliriz. Senin için risk alamayacağımı düşünüyorsan yanılıyorsun."

Ağlamaya devam ediyordum, hıçkırıyordum hatta. Sinirlerim bozulmuştu, onu da bu pisliğin içine çekmek istemiyordum.

Bir kaç dakika sonra sonunda tekrar düzenli bir şekilde nefes alabildiğimde kafamı kaldırmadan "Emin misin?" Elimi omzuna yerleştirdim. "Bu pisliğin içine karışmaya? Bunu sana yapmak istemiyorum."

Kafamı öpüp "Eminim. Sevdiğim kız için bir şey yapmayacağım da kim için yapacağım?"

Kafamı omzundan kaldırıp yüzüne baktığımda elleriyle hala nemli olan yüzümü sildi. Yüzüme uzanıp dudağını dudağıma bastırmasından 5 saniye geçmeden duyduğumuz ayak sesleri ile geriye çekildim.

İçeri üç erkekten oluşan bir grup girdiğinde bize bir kaç saniye kadar bakıp ortak salonun diğer köşesine ilerlediler.

Uzanıp son kez hızlıca öptüm ve ayağa kalktım. "Yarın konuşalım Ced." Kafamı hafifçe yana yatırarak az önce içeri giren üçlünün olduğu yeri işaret ettim. Anlamış gibi kafasını aşağı yukarı salladı, hırkamı üzerime geçirdim. "İyi geceler." Gülümsedi. "İyi geceler sevgilim."

𝐉𝐔𝐒𝐓 𝐅𝐑𝐈𝐄𝐍𝐃𝐒, cedric diggoryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin