BAŞLANGIÇ

91 3 0
                                    

Okumaya başladığınız tarih?🕊
________________________________

Her bir kitap yeni bir başlangıçtı. Yeni bir hayat, yeni bir aşk veya yeni bir doğuş. Her bir sayfa, o hikayenin içine bir davetti. Bir kitabı ne kadar çok okursak, onu o kadar benimserdik. Bir süre sonra ise onun için kaybolurduk ve başkasının yaşanmışlığın kendimiz yaşamış gibi benimserdik.

Ben kitap okumayı severdim. Öyle bana bilgi katacak bilim kurgu türünden olanları değilde, ağır dram olan romanları okurdum genelde. Böylelikle kendime sadece benim hayatımın boktan olmadığını katılamaya çalışırdım, hele ki o kitabın kötü bir sonu varsa. Saatlerce ağlamama rağmen o kitap benim favori kitabım olurdu. Kötü sonlar bana beni hatırlatırdı. Hayatım, bir film şeridi gibi gözümün önünden geçer, sonra kendi sonumu görürdüm.

Hayatım bir kitap olsaydı eğer, büyük ihtimal okuduğum kitaplardaki sona sahip olurdu.

Ne yazık ki ne ben bir kitabın baş karakteriydim ne de hayatımda o kitaplardaki gibi bir erkek vardı. Hani şu kızı her kötülükten koruyan, onu kendisinden daha çok seven o erkek. Sahi benim babam var olduğu sürece böyle bir şeyin olmasını bırak, hayalini bile kuramazdım. O izin vermezdi.

Işıl ile bulunduğumuz evden dışarı çıkarken olacakların, beni neyi beklediğinin habercisiydim. Kendimi buna bu eve girdiğim ilk andan itibaren hazırlamaya başlamıştım ama gelin görün ki üç saat sonra bile kendimi buna hazır hissetmiyordum. Korkuyordum. Olacaklardan, başıma geleceklerden deli bi korkuyordum fakat hayatımda ilk defa normal bir genç kız gibi birkaç saat geçirebildiğim için kendimle gurur duyuyordum.

Kendimi onca yıl altın kafeste yaşamaya mahkum bırakılmış bir kuş gibi hissediyordum şuan. Önüne her şey serilmiş, yediği önünde yemediği arkasında olan ama özgürlüğü, gök yüzünü tadamayan o zavallı kuş gibi. En sonunda o altın kafesten birkaç saatliğine kurtulmuş olmasına rağmen afallanan o kuş gibi. Özgürlüğü ile ne yapacağını bilemiyordu. Onca yıl altın kafeste tutulmuş bir kuş uçabilir miydi? Kendimi birkaç saatliğine özgür hissetmiş olsam bile bu bana yabancıydı.

Uçmayı unutmuş bir kış kafesinden ne kadar uzaklaşabilirdi ki? Her seferinde onu koruyup kollayacak birisi olmadan kaç saat hayatta kalabilirdi?

O kadar çok alışmıştım ki her saniye birisinin yanımda olmasına, babamın kolları etrafımda olmadığı sürece kendimi garip hissediyordum. O, her zaman her yerdeydi. Hep yanındaydı. O yokken bile adamları beni bir saniye olsun yalnız bırakmazlardı. Benim hayatım boyunca asla kendime özel bir alanım olmamıştı. Babam, aldığım her şeyi kontrol ederdi. Odam, haftada en az bir kez çalışanlarımız tarafından aranırdı. O beni kontrol altında tutarak bana iyi geldiğini düşünürdü.

Oysa bilmiyordu ki ben günden güne onun bana bıraktığı bu yük altında eziliyor ve günden güne yok oluyordum. Babam, bunun farkında vardığı zaman her şey o kadar çok geç olacaktı çünkü geriye benden hiçbir iz kalmayacaktı.

Işıl'ın elini sım sıkı tutarak bunları düşünmemek için çaba gösterdim. Bugün pozitif şeyler oluyordu, bu anları kötü şeyleri düşünerek berbat etmek istemiyordum.

Bu bu yalnız geçirmediğim ilk yaş günümdü. Yirmi birinci yaş günüm, onu yalnız karşılamadığım tek yaş günümdü. İlk defa bir odada yalnız başıma mumları üfleyip, diğer doğum günlerinde yalnız kalmamayı dilememiştim. İlk defa her yıl dilediğim dilek kabul olmuştu. İlk defa "İyiki doğdun, Alin," sözlerini doğum günümde başkasından duymuştum. Ve ilk defa birazcık sarhoş olmuştum.

Yirminci yaş günüm, daha ilk saatlerinde bana bir çok ilki armağan etmişti ve bunlar bile benim için en güzel doğum günü hediyesiydi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 12, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ŞEYTAN'IN SENFONİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin