Lanetli Yıl

13 2 0
                                    

Aşağıdan gelen ses serime aitti, bir kaç basamak daha inip duvara yaslandım ve serimi dinledim.

''Ne istiyorsunuz onlardan, ne kadar istiyorsunuz!'' diye bağırdı, konuştuğu kişi büyük ihtimalle Miral ve Aral'ı kaçıranlardı.

Serim, '' Hiç bir şey istemiyorsanız neden kaçırdınız!? dalga mı geçiyorsunuz lan!'' Serim'in sesinde büyük bir öfke vardı ve beklediğimden yüksek çıkmıştı.

''Ne demek bir kaç dakika sonra salacağız, şaka mı yapıyorsunuz kardeşim!?'' Cidden dalga mı geçiyorlardı? bırakmaları iyi haberdi ama madem bırakıcaklar neden kaçırdılar anlamıyorum!

''Bir kaç soru sorup bırakacaksınız ha?..'' Serim hışımla kendini koltuğa attı ve sabrı kalmamış bir şekilde karşıda ki kişiyi dinledi.

''Allahım sen bana sabır ver'' diye mırıldandı ve baş sallayıp ''tamam'' dedi ve telefonu kapattı. Beni görmesin diye yukardan geliyormuş gibi yaptım ve salona girdim.

''Ela gözlüm ne oldu? canın sıkkın gibi'' sanki bilmiyormuş gibi sordum, Serim tam dudaklarını aralamıştı ki kapı çaldı.

''Ben bakarım'' dedim ve hızlı bir şekilde kapıya gittim.

''Aral!'' diye çığlık attım, Aral'ı salmışlardı ancak arkasında kimse yoktu. Arkamdan ayak sesleri geldi, Serim gelmişti ona şaşkınlıkla döndüm ve oda aynı şekilde Arala bakıyordu.

Serim, ''Aral, Miral nerede?'' Dedikten sonra Arala baktım, surat ifadesi çok acıydı, kan ter içinde kalmıştı, dudaklarını araladı ve konuşmaya başladı.

''Miral...O, orada kaldı onu bırakmadılar.'' dedi ve yüzümüze çaresizce baktı ve ardından konuşmaya devam etti.

''Çok uğraştım, ama onu bırakmadılar!'' acıyla. Aral'a ona acır gibi baktım ve konuşmaya başladım

''Aral, nasıl buraya geldin?'' dedim ve merakla ona baktım, dudaklarını araladı.

''Beni arabayla getirdiler, onlara karşı koymaya çalıştım Miralı  almaya çalıştım ama... vermediler'' bunları söylerken nefesi titriyordu, gözümden bir damla yaş düştü ve hüzünle Aral'a baktım.

''Alacağız onu Aral'ım, güven bana onu alacağız'' dedim ve  Aralı kendime çekip sıkıca sarıldım, Serimde bize katıldı ve resmen bir acı üçgeni oluşturduk.

''Hadi daha fazla üzmeyelim kendimizi, Aral orası nasıl bir yerdi?, söylersen polise söyleriz ve o da gerekli bilgileri alır'' dedim ve heyecanla Arala döndüm, sanki hatırlamaya çalışıyormuş gibi kaşlarını çattı ve konuşmaya başladı.

''Kırık, dökük, eski bir yerdi, arazi bir yerdi yaşam yeri gibi değildi sanki dağ gibi bir yer'' dedi ve hemen Serime polisi aramasını işaret ettim, telefonunu çıkartıp polisi aradı ve Aral'In söylediği bilgileri polise teslim etti. Hemen ardından hep birlikte içeriye geçtik ve beklemeye başladık.

(yarım saat sonra)

Serim, "Arıyorlar!'' diye bağırdı ve hemen ayağıya kalktım ve Serimi dinledim.

''Alo,buldunuz mu?...'' dedi ve bekledi, ardından tuttuğunu nefesini vererek başını salladı.

''Anladım, uğraşlarınız için teşekkür ederim iyi günler'' dedi ve telefonu kulağından çekip başını iki yana salladı. Oflayarak arkamı döndüm ve ellerimi yüzüme koydum. Hemen ardından zil çaldı, Aral hemen koşup açtı ve açmasıyla bağırması bir oldu.

Aral, ''Miral!'' diye bağırdı ve hemen koşarak Aral'ın yanına gittik.

''Miral!'' Aral ile aynı tepkiyi verdim ve şaşkınlıkla üstü başı kirlenmiş, toz olmuş Miral'a baktım.

Aral, ''Miral...sen?, ne işin var burada, nasıl geldin?'' peş peşe soru sordu ve şaşkınlıkla Mirala baktı, Miral nefes nefese kalmıştı ve üstü başı kir içindeydi, Miral elleriyle bir şeyler söyledi, Aral tekrardan.

''Ne!'' diye bağırdı ve gözlerini açarak, anlam veremez bir ifadeyle Mirala baktı.

''Aral, neler oluyor?'' dedim ve merakla Arala döndüm. Aral'ın rengi değişmişti, kireç gibi olmuştu ve ben daha da merak etmeye başlamıştım.

"Miral'ı... Bizi kaçıranlar buraya getirmiş ve, bırakmış.'' dedi ve Miral'a bakmaya devam etti, anlık.

''Ne!'' diye çığlık attım ve şaşkın bir ifadeyle Mirala baktım. Miral baş sallamakla yetindi ve hep birlikte içeri geçtik, yıl başına 20 dakika kalmıştı, herkesin arasında gerginlik vardı ve ben bu gerginliği ayağa kalkıp bitirmeye karar verdim.

''Hadi bakalım, geri sayımı açın!'' dedim heyecanla ve Serime televizyonu gösterdim, Serim kumandayı alıp geri sayımı açtı ve hemen  koşa koşa gidip bütün yıl başı süsler'inin ışığını açtım, el çırptım ve sevinçle olduğum yerde zıpladım. Ardından bizimkilerin arasına geçtim ve beklemeye başladık, beklerken herkesin yıl başı şapkasını getirdim ve morallerini yerlerine getirmeye çalıştım.

''Hadi ama! yıl başına gireceğiz, böyle mi girmek istiyorsunuz?'' diye yapmacık bir kızgınlıkla onlara baktım. Şapkalarını taktılar ve olduğu yerde doğruldular, hemen kaşlarımı düzeltip.

''Heh! şöyle'' dedim heyecanla son 10 saniye kalmıştı hemen yanlarına geçtim ve aynı ağızdan saymaya başladık.

''10!''

''9!''

''8!''

"7!''

"6!"

"5!"

"4!"

"3!"

"2!"

"1!"

''Wuhuuu! yıl başına girdik'' diye çığlık attım ve Serim'in boynuna atladım, Aralda Mirala sarıldı. Miral şaşkınlıkla Arala baktı ve hafifçe sırıttı, onların haline güldüm ve Serimden ayrılıp.

''Hadi o halde, yemeğe geçin bakalım!' diye bağırdım, herkes sofraya oturdu, Aral yaptığım kurabiyeden aldı ve yedi. Hemen sonra gözlerini açıp bana baktı, kurabiyeyi yuttuktan sonra.

''Selin! sen ne yaptın bunun güzelliği ne böyle'' dedi, hafifçe gülümsedim.

''Yaa, çok teşekkür ederim Aralcım'' diyerek gülüşümü genişlettim.

Serim, ''Gerçekten Mavi kız'ım, bütün yemekler efsane olmuş.'' Miral, Serime katılıyormuş gibi başını salladı ve yaptığım salatadan tabağına aldı.

''E, o zaman afiyet olsun!'' bu gece iyi başladı, kötü gelişti ama mükemmel sonuçlandı. Tanrım bizi yine mutlu etti yıl başına kötü girmedik, belki kötü bir akşam yaşadık belki yarın her şey daha kötü olacak ama şuan şu saatte sevdiklerimle, dostlarım olduğum için yarını şuan pek umursamıyorum. Her an her şey olabilir. Bu yüzden o anı yaşamak gerekir çünkü aklın yarında olursa ve o an bir şey olursa geçmişi yaşayamazsın...

(bölüm sonu)

Sevgilerle zey

insta: ilostdudee


Mavi Ve ElaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin