Kısa sürede, karmaşık labirentte bulduğum ruhum şimdi beni terk ediyordu..
♪♪♪
Hatırlıyor musunuz, bi gün demiştim ya kendime. Ben ruhumu onunla buldum, diye.. şimdi de ruhumu onunla kaybediyorum. En son Serim'in dediği şeyle donup kalmıştım öylece. Babam mıydı bana bunları yaşatan? Serim'in bir suçu yok muydu yani..? Gerçekten anlamak istemiyordum, babam bana bunu neden yapmıştı? Beni küçükken terk etmişti hem de çok küçükken. Ve şimdi çıkıp beni öldürmek mi istiyordu gerçekten! Aklıma takılan bir cümle vardı sadece "Selin ben sana aşık oldum. Ama şu lanet görev yüzünden canına kıyacağım!" Demişti bana. Ben zaten hiç inanmamıştım Serim'in bana ihanet ettiğine.. o sadece görevlendirilmişti. Bana demişti ya "O mavi gözlerinde okyanusu buldum ve sonunda boğuldum" diye. Bende onun elâ gözlerinde güneşi bulmuştum ama sonunda kör oldum. Şaşkın bir şekilde Serim'in yüzüne bakmaya devam ediyordum, o ise bunu dediği için kendine kızmıştı, dönüp dolaşıyor, yüzüme bile bakmıyordu. Ben her şeyi yeni anlıyordum ve artık çok geçti, her şeyi yeni öğreniyordum ve artık çok geçti. Ben yaşamak istiyordum, hep ölmek istedim hayatım boyunca ama şimdi yaşamak istiyordum.. Çünkü ben bu hayatımdan önce Serimi tanımamıştım. Hep dışlanan, kimseyle sohbet kuramayan, ruhunu kaybetmiş Selin'dim ben Serim'den önce..
Hafifçe gülerek "Ruhumu sende bulmuştum ben şimdi ise seninle kaybediyorum.. ne komik değil mi?." Deyince, Serim sonunda duraksayıp yüzüme baktı, mahvolmuştu yüzünden belliydi. Acaba o ben yokken nasıldı? hep görev mi yapıyordu böyle yoksa normal bir hayat mı sürüyordu?... Serim bana, güldüğüm için hayretle bakıyordu. Ben ise aklımı kaçırmış gibi sırıtıyordum.
Serim, "Elimden gelen birşey yok Selin."
"Biliyorum.
"Bilemezsin."
"Neden Serim?"
"Çünkü senin elinden gelen bişey değil benim elimden gelen bişey bu. Ben yapabilirim ama yapmıyorum."
Demişti acımasızca, sinirlenebilirdim buna. Ama o an sinirlenmedim, sadece omuz silktim ve nasıl öleceğimi düşündüm. Acaba nasıl ölecektim? aslında bunu tahmin etmek kolaydı. Uçurumun kenarındaydık ve sanırım beni atacaklardı. Burnumdan gülerek uçurumun kenarına geldim, Serim güldüğüm için bana kaşlarını çatmış bakıyordu.
"Bu uçurumdan atılarak mı öleceğim?" diye sordum kendimi tutamayarak.
"Bilmiyorum." biliyordu.
"Biliyorsun Serim" diyerek ona döndüm ve sırıtmaya devam ettim, sırıtmam onu sinir ediyordu, evet yaşamak istiyordum ama eskisi kadar değil. Arkadan bir araba daha geldi -büyük ihtimalle babam gelmişti- Sırıtmam bir anda sona erdi ve arkada ki arabaya gözüm takıldı. Serim nereye baktığımı görmek için o tarafa döndü ve bir anda yüz ifadesi değişti ve beni bırakıp arabaya doğru ilerledi. Sanırım doğru tahmin etmiştim, Kemal Kılıç gelmişti. Nefretle yüzüne baktım, o hayatımı mahvetmişti ve ben burada onunla birlikte durmayacaktım. Hızlıca oradan uzaklaştım, nereye gelmiştim bilmiyordum bile ama Serimden uzaktaydım. Etrafıma bakınca bir ormanda olduğumu gördüm.
"Of Selin!" diye kızdım kendi kendime, nereye gelmiştim böyle. Hep sinirle hareket ediyordum ve bunlar sonunda bana g...
Öhm, gerçekten burdan nasıl çıkacaktım? her ağaç birbirine benziyordu.
Ne bekliyordun ki
Evet haklısın iç ses, ne bekliyordum ki bir ormandan.
Şuan tek istediğim Serim'in gelip beni bulmasıydı. Uçurumdan düşmek yerine kurtlara yem olacaktım ve hiç hoş değildi, uçurum tercih ederim.
Arkadan yükselen bir ses ağaçta ki kargaları uçurdu.
"Selin!" Bu Serim!
"Serim buradayım!" bağırabildiğim kadar bağırdım. Ağaçların arasından dağılan kıvırcık saçlarını gördüm, olduğum yerde zıplamaya ve el sallamaya başladım.
Serim hızlıca bana doğru koştu ve sarıldı.
"Sana bir şey olacak diye korktum" Serim iyi misin? birazdan öleceğim. Bunu onun yüzüne söylemedim, o kadar terbiyesiz değilim tabii ki.
Öylesin
"Tamam bana bir şey olmadı" diye sırıttım, birazdan ölecektim buna sakindi. Ormanda kaybolmuştum bunda endişelenmişti?!.
"Hadi gidelim." dedi.
"Kemal Kılıç'ın olduğu yere gelmem Serim."
"Gitti o"
"Emin misin? ne dedi sana." hemen gitmiş miydi yani?.
"Selin lütfen." daha fazla uzatmadan orman'ın çıkışına geldik.
"Ölmeme ne kadar var?" bakışları sertce bana doğru döndü ve burnundan soludu. O da istemiyordu ama mecburdu.
"Daha var" bunu bilmem iyiydi, ama dağlık bir alanda ne yapabilirdim ki? Bir an aklıma ilk kez Serim tarafından lunaparka gidişim geldi. Mutluydum, ona güveniyordum, ve ona teşekkür etmiştim hemde defalarca. Şimdi de ilk kez ölüyordum, bu da Serim tarafından dı.
Hangisi daha kötüydü? bu düşünceleri kafamdan kovdum ve Serim'e döndüm.
"Neden yapacak birşeyin yok?" düşündü, düşündü, düşündü. Ama bana bir cevap vermedi. Telefonu çalınca yanımdan kalktı ve ileriye doğru benden uzaklaştı. Belki kaçabilirdim, araba açık mıydı? bir sene önce ehliyetimi almıştım ama bir arabam olmamıştı, annem çalışıyordu ve çok paramız yoktu.
Kapıyı zorladıktan bir süre sonra açıldı. İçeride bir telefon varsa belki Aral'ı arayabilirdim. İçeriye bir göz gezdirdim, torpito gözünü açtım. İşte! orada bir telefon vardı, hemen aldım ve cebime koydum, kaçamazdım. Serim anlardı.
Ama Aral'a konum atabilirdim. Hemen telefondan Aral'ın telefon numarasını girdim ve mesajlara ekledim.
Şuan ki konumumu attım ve telefonu kapatık torpito gözüne geri koydum. Serim bakarsa fark edebilirdi ve ben risk alamazdım.
"Noldu? yüzün atmış" yüzüm mü atmıştı? hiç fark etmemiştim.
"Ölüyorum Serim, daha ne olabilir?" bu mantıklı bir cevaptı benden şüphelenmesini engellerdi. Ama uyumadığımı bile anlamış bir insan bunu bence anlardı. Belki yaşayabilirdim, Aral zamanında gelirse yaşayabilirdim belki...
Şuan tek umudum Araldı. Ayaklarımla yerde ritim tutarak gergince bekledim.
"Selin iyi misin?" belli ediyordum ama gizlemem lazımdı.
"Bana şu soruyu sormaz mısın?" ölecektim ve bana "iyi misin?" diye soruyordu.
Ölecektim ve iyi değildim, tek bir umut vardı. Sadece tek bir umut.
"Gelemez." dedi Serim. Gözlerimi açarak ona baktım.
Nereden anladı!?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Ve Ela
Teen Fictionkaranlık bir labirentin içinde tek başınaydım sonra o geldi labirentin içine bir ışık tuttu tam önüme,sonra o gitti,ışık gitti ruhum karanlıkta boğuldu biz karanlıkta kaldık o benim ruhumun kurtarıcısıydı Her şey, hemde her şey sadece aptal bir rüya...