Tekrar başladığım yerdeyim..------
17 Mart 00.00
Yalnızdım, çaresizdim, sanki elim kolum bağlıydı ve haraket edemiyordum. Ama hayır değildi, elim bağlı değildi ne istersem yapabilirdim. Ama yapmıyordum, neden yapmıyordum? cesaretim mi yoktu. Yoksa fazla mı aptaldım, buna karar veremiyordum.
Sevgili günlük, sence hangisi?.
"Selin." Düşüncelerimi bozan sese doğru döndüm. Bir umut kalmamıştı içimde, saat 00.00 olmuştu ama Aral hala gelmemişti.
"Hı?" Yorgundum, hem ruhen hem de bedenen. Uyuyamıyordum, hiç uyumadım. Tam bir gün olmuştu şimdi, bir günü daha ardım da bırakmıştım. Bu benim son günümdü, bir dağda...
"Lunapark'a gitmek ister misin?" Tekrar yapmıştı, tekrar okumuştu aklımdan geçenleri, ama lunaparka gidecek kadar hevesli değildim. İlk kez lunaparka gitmiştim Serimle. Ve şimdi de son kez gidiyordum Serimle. Belki de bu yüzden istemiyordumdur? Son olsun istemiyorumdur...
"İstemez misin" Ne diyecektim ki?. Sadece başımı yana sallamak ve reddetlemekle yetindim.
"Ölmeme ne kadar kaldı" Serim bunu dememden nefret ediyordu. Burnundan bir nefes verdi ve gözlerimin içine baktı. Bakışı vardı ama ölüyordum işte. O beni hep öldürüyordu her seferinde.
"Öğrenmek istiyorum Mühür." Mühürdü soy adı, mühürlenmişti kalbime.
"Yakın zamanda..." dedi zorlukla. Ona soy adıyla seslendiğim için bana garipser gibi bakıyordu. Ona tekrar bir telefon gelmişti, ve tekrar gitmişti. Yalnız kalmıştım. Bi dakika... Bir araba geliyordu, çok uzaktan buraya yaklaşan bir araba?.
Aral olabilir miydi? heyecanla ayağıya kalktım. Evet araba buraya doğru geliyordu!.
Serim görmesin diye tekrar yere oturdum ve arabayı gizlice izledim.Etrafa bakındım, fakat Serim yoktu? Dikkatli bir şkeilde ayağıya kalktım ve etrafı kontrol ettim, sonra arabaya yaklaştım yavaşça.
Araba'nın kapısı aniden açılınca irkildim ve adımlarımı geriye yönelttim, ta ki arabadan çıkan Aral'ı görene kadar. Serim yoktu, bunu fırsat bilerek Aral'ın arabasına doğru koştum, ama bir el beni koşarken yakalamıştı. Aral hızlıca indi, tedirgin gözlerle beni yakalayan Serime bakıyordu. Anında dolan gözlerimle kafamı ona çevirdim.
Aral, "Bırak onu!" diye bağırsa da, Serim sadece burnundan gülmekle yetindi.
Serim alaylı bir sesle "Sence böyle birşey yapar mıyım Aral?" Aral'ın ardından arabadan Mİral çıktı. Elleriyle "Lütfen onu bırak, ne istersen yaparız" demişti. Ben böyle olsun istemiyordum.
"Hayır! lütfen gidin." onlarıda tehlikeye atamazdım. Kendimi feda etmeliydim..
Aral,"Serim, bırak hemen onu!" Serim bu sefer kuvvetli bir kahkaha attı.
Deli mi bu?
Diye içimden geçirdim..
Yeni fark ediyordum... Uçurumun kenarına gelmiştik. Kalbim daha hızlı atmaya başladı. İşte şimdi ölecektim.
Miral ağlayarak kafasını iki yana sallıyordu, ama ellerinden hiçbir şey gelmiyordu.
"Bırak onu" ardından bi ses geldi. Kafamı çevirdiğimde, Kemal Kılıç'ı görünce daha da dehşete kapıldım.
"Ama efendim." Serim ifadesiz bir şekilde karşı cevap vermeye çalışsa da Kemal Kılıç.
"Bırak dedim." diye öne çıktı. Serim, beni Kemal Kılıç'ın olduğu yere götürerek bıraktı. O ise beni kolumdan tuttu ve uçuruma sürükledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Ve Ela
Dla nastolatkówkaranlık bir labirentin içinde tek başınaydım sonra o geldi labirentin içine bir ışık tuttu tam önüme,sonra o gitti,ışık gitti ruhum karanlıkta boğuldu biz karanlıkta kaldık o benim ruhumun kurtarıcısıydı Her şey, hemde her şey sadece aptal bir rüya...