Düzenlendi✨✨Başladığınız tarihi yazabilir misiniz sevgili okurlarım🙏🏻
Sesler geliyordu. Ayırt edemediğim konuşmalar, gülüşler. Kimin güldüğü, eğlendiği umrumda bile değildi. Akşam ki düğün için şimdiden gelmişti bazı davetliler. İndiğim kiler de ellerim kulaklarımda olanları duymamaya, görmemeye çalışıyordum. Kapı bir anda sertçe açıldı teyzem irice açılmış gözleriyle, kızgın bakışlarıyla döver gibi bakıyordu bana.
"Kız! Havva. Bela mısın kız sen benim başıma koskoca beyimizin düğünü var yardıma koşacağına farecilik mi oynuyorsun?! Ne işin var kız kiler de?"
Eliyle sol kolumu tuttuğu gibi beni yerden kaldırmıştı. Eliyle üzerimideki tozları temizliyordu silkerek. Söyleniyordu sürekli, o küçük ağzı hiç kapanmıyordu.
"Ah ahh! Mis gibi de yıkandın dün yeni entarileri de giydin şu hale bak. Düğüne mi gidecek ahıra çalışmaya mı belli değil. Kalk kız."
"Tamam be teyze, amma abarttın. Alt tarafı bir düğün ben yardım etmedim ortalıkta salınmadım diye düğün mü iptal oldu sanki."
"Olur mu kızım öyle hem Neriman Hanım pek sever seni görmek ister düğünde yemeklerini yediğimiz insanların yardımına biz koşmayacaz da kim koşacak. Hadi doğru mutfağa Seher'e yardım et kızcağzın eli ayağı dolaştı. Koş!"
Teyzeme aldırış etmeden yavaş yavaş yürüyordum. Hiç halim yoktu oysa iş yapmaya ne olurdu sanki beni benimle bıraksa. Bu kadar kalabalığın içinde bir ben mi lazımdım.
Aziz Bey'in düğünü vardı bugün. Camdan dışarı kafamı çıkarıp şöyle bi baktım düğün yerine gösteriş, şatafat, ihtişam hepsi istanbullu gelin içindi. Ahsen içindi.
Evin içi sakindi asıl telaş bahçede idi. Adım seslerini duyunca başımı sağa merdivenlere doğru çevirdim. Aziz Bey iniyordu. Tüm heybetiyle, ihtişamıyla tamamıyla siyah olan takım elbisesiyle karşımdaydı. Damat oluyordu bugün. Kol düğmelerini taka taka iniyordu ahşap merdivenlerden. Yanımdan geçecekken beni fark edip göz kırpıp bahçeye geçti. Ben ise tuttuğum nefesimi yeni fark edip verdim nefesimi. Çocuktum onun için on beş yaşında çelimsiz, kuru, sıska bi kız çocuğu.
Şöyle bir etrafa baktım üç katlıydı bu ev. Bir çiftlik eviydi acayip yüksek bir tavandan katların trabzanlarını görebiliyordum. Koyu kahverengi hakimdi eve, karşımda on sekiz kişilik bir yemek masası onun yanında kocaman bir şömine vardı şöminenin karşısında koltuklar hemen yanında sallanan bir haki yeşil sandalye vardı. Neriman Hanım'ın sandalyesiydi o. Orda oturur saatlerce kitap ve dergi okurdu kahve eşliğinde.
Tam beş yıldır burdayım ben. Teyzem buranın daimi çalışanı Neriman Hanım'ın sağ kolu. Annem kanserden öldükten sonra babam başkasıyla evlenince beni buraya teyzemin yanına göndermişlerdi. Neriman Hanım bana kucak açmış bu evde bana çok güzel bir oda vermiş ve eğitimimle yakınen ilgilenmişti. Beraber okuma saatleri yapardık. Teyzem evli ve iki çocuklu bir kadındı onlar çiftliğin dışındaki kendi evlerinde yaşarlardı. Ben ise çiftlikte Neriman Hanım ile birlikte kalırdım. Bir de Seher abla vardı o da burda benimle kalıyordu.
Teyzemin eşi bana pek sıcak bakmayınca orda kalmamı münasip görmemişti Neriman Hanım. Teyzem her ne kadar kardeşinin hatırasını beni yanında istese de olmadı.
Ben hala alık alık evi süzerken mutfaktan teyzemin büyük kızı Aylin çıkıverdi.
"Havva!" Dedi isyankarca.
"Madem burdaydın azıcık bir işin ucundan tutaydın ya yeminlen belim koptu sabahtan beri."
"Banane, bir sürü özel çalışan getirtildi istanbullu gelin için bize mi kaldı iş yapmak." Diyip küskünce kollarımı bağlayıp kafamı eğmiştim. Aylin kahkaha atıp;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARESE (düzenleniyor)
Ficción GeneralMürebbiyelik yapmak için gittiği bu evde başına geleceklerden habersizdi Havva.