ON İKİ

10.1K 473 101
                                    


Düzenlendi

Neriman Hanım'ın ağzından;

Havva gideli bir ay ı aşmıştı. Onun nereye gideceğini, biliyordum. Evi terk ederken onu görmüş ve o fark etmeden onu yolcu etmiştim.

O gittikten sonra ki gün teyzesi, Ayşe helak olmuştu. Her yerde onu aramıştı. Geçen hafta aramayı bırakmış, onun kendi isteğiyle evi terk ettiğini kabullenmişti. Aşığı olduğunu düşünüyordu. Ancak onun aşık olduğu adamın oğlum olduğunu biliyordum.

Olmayacak bir duaya amin demişti, Havva. Evet, evimizin kızı gibiydi. Ancak oğlum Aziz, onu her zaman kardeşi gibi görmüştü. Bunu bildiğimden kızım gibi gördüğüm Havva'yı bu ülkeden bile aşırmıştım. Sırf oğlumla karısını görüp, acı çekmesin diye. Aradan yıllar geçmişti, yine de unutamamıştı, Aziz'i. Dün ki telefon görüşmesini ise gizlice dinlemiştim. Gümüşoğlu evine gidiyordu, eski dostumun yanına. Hülya Gümüşoğlu'nun yanına.

Hülya, benim en iyi dostumdu. Tabii bir zamanlar. Hülya aileden zengin bir kadındı. Zaten zengin bir ailede büyümüş, çok güzel ve zarif bir hanımdı. Babam onların yanında çalışıyordu. Onların evinde büyümüştük. İki iyi dost olmuştuk.

Onların evde verilen büyük bir davete teşrif etmişti, Orhan Gümüşoğlu. O kadar yakışıklıydı ki, ela çekik gözleriyle herkesi kendine hayran bırakıyor ve heybeti ile büyülüyordu.

Bizi de büyülemişti. Hülya'yı ve beni. Ancak, Hülya benden daha güzel, zarif ve eğitimliydi. O kadar iyi niyetliydi ki herkes onun güzelliği dışında kalbine hayrandı.

Orhan'da o hayranlardan biri olmuş, Hülya'ya aşık olmuştu. Öyle bir kıskançlık kaplamıştı ki yüreğimi, öyle çok hırslanmıştım ki Hülya'ya.

O bu kadar saf, temiz ve güzel olmasaydı, Orhan onu sevmeyecekti. Orhan'ın ebedi düşmanı olan Kenan Sipahi, ölen eşim. Pis işleri ve çalışanlarına ettiği zulümlerle nam salmış bir ailenin oğluydu. Orhan ise güvenilir ve işini alnının akı ile yapan bir adamdı. Herkes tarafından sevilir sayılırdı.

Aylar geçmişti, birbirlerine delice aşık olan Hülya ve Orhan'ın düğünü gelip çatmıştı. İstanbul'un hakiki yerlilerinden olan Orhan, düğünü İstanbul'da yapmak istemişti.

Düğün gelip çattığında, Sipahi ailesi de gelmişti düğüne. Bu bir zeytin dalıydı. Artık barış vakti gelsin istiyorlardı ve bunun için adım atmıştı, Sipahi ailesi.

Kenan ise bir sürü kızın peşinden koşardı, elde edince ise bırakır ve bir paçavra gibi atardı. Bunu bildiğim için önce onun dikkatini çekmiştim, sonra da babamın arkadaşı olan Hüseyin amcanın oğlu Mustafa'ya aşıkmışım gibi davranmıştım. Kenan ise bunu görünce daha çok hırslanmış ve beni istemeye gelmişti, ailesi ile. Ailesi beni asla istemiyordu, bir Bey kızı değildim.

Babam ise zengin Sipahi ailesine karşın asla seni Hüseyin'in oğluna vermem deyip beni Kenan'a vermişti. Ben asıl gayeme ulaşmıştım ancak senelerce bunu saklamış ve kimseye bir şey söylememiştim.

Gerçeği bilen tek kişi vardı, Hülya. Bütün bu oyunlarımı anlayıp, öğrenmişti ve benim haset dolu, kirli bir kalbe sahip olduğumu söylemişti. Mustafa'ya verdiğim ümitten ötürü onun intihar etmesine yol açıp, ölmesine sebep olmuştum.

Hülya bunun üzerine bir daha beni affetmemiş ve aşık olduğum adam ile mutlu bir evlilik sürdürmüştü. Beş yıl önce vefat eden Orhan ile oğluyla yaşamaya başlamıştı. Babalardan oğullarımıza kalan düşmanlık hala devam ediyordu.

Aziz, Havva'nın orada olduğunu öğrense kapılarına dayanır ve Yıldırım ile kavga ederdi. Aziz'in Yıldırım'a karşı açtığı savaştan ise asla galip çıkamayacağını biliyordum. Bu evin kızı sayılırdı Havva, orada olması demek Aziz için ihanet demekti. Ancak nereden bilebilirdi ki bu düşmanlığı Havva? Bilseydi eminim ki gitmezdi. Susacaktım, Oğlum için, Havva için, Hülya'ya borçlu olduğum her şey için susup, kan dökülmesine sebep olmayacaktım.

HARESE (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin