[Tamamlandı] Tanrıça Roséanne'in kızı Chaeyoung dört elementten birinin yeni savunucusu olarak görevlendirilir fakat bu iş sandığından daha zor bir hâl alacaktır. Ödül olarak ölümsüzlüğün vadedildiği bu zorlu süreçte hiçbirşey göründüğü kadar basit...
Chaeyoung uyandığı an, yataktan hızla kalmış ve terasın kapılarını açıp dışarı çıkmıştı. İlk kez yumuşacık bir yatakta uyumuş ve huzurla uyanmıştı. Tek isteği annesinin de onunla birlikte bu güzel yerde olmasıydı ama şu an için bunun mümkün olmadığını biliyordu. Yaşadığı ve büyüdüğü yerde güzel ve özeldi fakat gelmiş olduğu bu dünya ona daha değişik hissettirmişti. Genç kız, kısa bir süre sonra güneşin doğma zamanı geldiğinde; gözlerini ayırmadan beklemiş ve bu güzel anı hafızasına kazımış ardından da huzurla temiz havayı ciğerlerine çekmişti.
Henüz ilkbahar zamanı olduğundan o gün hava'ya hafif bir esinti eşliğinde ılık bir atmosfer hakim olmuştu. Bu atmosferi oluşturmayı başarabildiğine sevinen Chaeyoung, mutlulukla odasına geri dönmüştü.
O kadar çok çeşit arasından ne giyeceğini bilemediği için kararsızca kıyafetlerin üzerinde bakışlarını gezdirdi. İlk kez böylesine renkli ve kumaşı güzel elbiselere sahip olmak onu heyecanlandırmıştı. Ama yine de daha fazla kararsızlık yaşamayı devam ettiremeyeceği için sadece hoşuna giden renkleri seçip yatağının üzerine bıraktı ve gülümsedi.
Heyecanla giydiği kıyafetlerin üzerinde nasıl durduğuna bakmak için kenarda, dolabın yanında duran boy aynasına doğru ilerlemişti ki, kapının sesini duydu. İlk önce kendisine aynadan kısa bir bakış atıpz üzerinde ki kıyafeti düzeltti ve ardından içeri girebileceğini söyledi.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İçeri giren Jungkook, ilk başta karşısında gördüğü Chaeyoung'un kıyafetlerine tepkisiz bir şekilde şaşırsa da onun anlamaması için hafifçe tebessüm etmişti. Onun uzak diyarlardan üstelik dünya ile bağlantısı olmayan bir yerden geldiğini biliyordu bu yüzden moda'dan pek fazla hatta hiç anlamadığını düşündü ve ona bunu belli etmemeye devam etti.
"Kıyafetlerim nasıl olmuş? İçlerinde en çok bu renkleri sevdim." dediğinde şapkasına dokunup aynadan kendine tekrar baktı, genç kız.
Onun yaşadığı dünya'da sadece beyazın hakim olduğu kıyafetlerin yanı sıra yeryüzünde çeşitli renklerle karşılaşmak onu büyülemişti ki, şapkasını da kıyafeti gibi rengine göre seçmişti. Bu yüzden Jungkook'a göre de tuhaf bir kombin çıkmıştı ortaya. Belki de eski zamanlarda böyle bir kombinin var olabileceğini, kendinin bunu bilemeyecek bir yaşta olduğunu düşünüp yarı tanrıça olan kıza büyük bir hayranlıkla baktı. Sonuçta o bir tanrıçanın kızıydı ve kendinden daha çok şey bilebilirdi diye düşündü, genç adam.
"Şey efendim, kahvaltı hazır diyecektim." Chaeyoung ne anlama geldiğini bilmediği şey yüzünden kaşlarını çattı.
"O da nedir? Yeni bir görev mi yoksa?" kızın şaşkınlığı karşısında genç adam gülmeden edemedi.
