10.Bölüm: Mihriban

0 0 0
                                    






Matheo'nun evine gitmemin üzerinden 3 gün geçmişti ve Matheo Fransa'dan Amerika'ya uçmuştu iş için. Görev değişikliğinin sebebi ise dosyaların çoktan onaylandığı ve artık Matheo'nun kardeşi Marcio Vitale'nin yerine geçmesiydi.





Matheo'nun güvenini kazanmıştım, üstüne etkilenmiştim... görevde buydu Matheo'nun güvenini kazanmak ve onu bitirebilecek bir şeylerin elime geçmesiydi.




Görev artık kişiselleşmeye başlamıştı. Matheo Amerika'ya giderken bizde Türkiye'ye dönmüştük. Matheo gitmeden önce beni bulacağını söylemişti ve öyle gitmişti. Beni bulacağını bende biliyordum.




İstanbula gelir gelmez annemi aramaya başlamıştım ve sonunda bulmuştum. Demir öyle bir kaybetmişti ki annemi ben değil o bile bulurken zorlanmıştı. Ama bulmuştum. Tenha bir mahallede tek başına yaşıyordu. Ve pavyonda çalışıyormuş. Demir evi ve pavyonun konumunu atmıştı bende pavyona gitmeye başlamıştım.





Üzerimde bordo renginde uzun bacak yırtmacı olan ve bedenime yapışan bir elbise ve siyah deri ceketim vardı. Gözlerim şaşkınca etrafı incelerken pavyonu bulmaya çalışıyordum.



O kadar yıl geçmişti anneme ne olmuştu? Koskoca 7 yıl... belki de beni tanımayacaktı, o küçük kız çocuğu değildim artık. 19 yaşında genç bir kızdım.



Pavyonu bulduğumda kapıdaki iki adamın dikkatini çekmiştim. İkiside beni iğrenç bir şekilde süzerken onlara doğru yaklaştım. İçeri girecekken biri kolumdan tuttu. "Kimlik göstermeden giremezsin." Bahsettiği kimlik gerçekten nüfus cüzdanı mıydı gerçekten? Sahte bir gülümseme kondurdum yüzüme ve kimliğimi gösterdim.




Adam beni iğrenç bir şekilde süzmeye devam ederken kafa atmamak için zor duruyordum. "Gördün işte kimliğimi, çekil şimdi!" Adamı iterken bir şey yapmamıştı ve bende içeri girmiştim.





Sigara ve alkol kokusu burnuma gelirken yüzümü buruşturdum. Geçip boş masalardan birine oturdum ve sahneye baktım. Genç bir kız vardı, şarkı söylüyordu ama zorla burada tutulduğu her halinden belliydi. Kesinlikle işim bittiğinde burayı ihbar edecektim.





Bir tane kadın yanıma geldiğinde me içeceğimi sordu. "Rakı..." dedim sadece. Dilim lâl olmuştu burada. Annem burada ne yapıyordu? Kendine niye eziyet ediyordu? Yada kim onu buraya mahkum etmişti?






Çok sürmeden önüme rakı konduğunda shot attım. Beynim gevşerken kız sahneden inmiş bir adam çıkmıştı. Adam tahminimce 40 yaşlarındaydı.






Yeniden rakı isterken adamın söylediği şarkı beni yerime mıhlamıştı. "Sarı saçlarını deli gönlüme bağlamışım çözülmüyor Mihriban..." Gözlerimi kapayıp düşünmeye başladığımda beynimde geçmişime dair şeyler canlanıyordu.





(Yıl: 1994)





"Güzel kızım uyan hadi!" Babamın sesiyle gözlerimi açtığımda arkamı dönecektim ki babamın gıdıklamadıysa kahkahamı bastıramamıştım. "Ya baba! Hep aynı şeyi yapıyorsun!" Yataktan zıplayarak kalktım ve koşarak mutfaktaki annemin yanına gittim.




"Anneee! Kocana bir şey söyle beni gıdıklıyor!" Annem bu halimize gülerken babama dil çıkarmıştım.




"Mihriban yalan söylüyor karıcığım!" Benim adım Vera mıydı yoksa Mihriban mı? "Benim adım ne bana doğruyu söyleyin çabuk! Evlatlık mıyım yoksa?!" Gözlerimi kocaman açmış bir anneme bir babama bakarken ikiside kocaman bir kahkaha atmıştı.






ONYEDİNCİ PRANGA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin