Hava buz gibiydi. Ellerim ceplerimde yine bir parkın bankında oturuyordum. Çocukluğum çığlık çığlığa bir duvarın kenarına sönmüş ağlarken ben mutlu çocukları izliyordum.Çocuklara baktıkça hiçbir zaman bir çocuk olmadığımı fark ediyordum. Hiçbir zaman gerçek bir ailem olmamıştı, hiçbir zaman gerçek bir yuvam olmamıştı. Çünkü biyolojik ailem benim yuvamı ben o yuvanın içindeyken yakmıştı.
Kalbim sızlıyordu, yaşayamadığım çocukluğum kalbimi acıtıyordu. Yaşanmışlıklar kalbimi durduracak gibi oluyordu fakat kalbim aksine çok hızlı atıyordu.
Şimdi ise her şeyin sonundaydım. İntikamımı almıştım, sevdiklerimi kaybetmiştim. Bir intikam uğruna herkesten vazgeçmiştim fakat hâla içim acıyordu. Çocukluğum bana acıyordu; çünkü acımasızlığıma, öfkeme yenik düşmüştüm.
(Yıl: 1999)
"Annecim uyan hadi! Mis gibi bir kahvaltı hazırladım!" Sevinçle ellerimi çırptım ve annemi dürtükledim. Annem arkasını dönerken omzundaki elimi de hızlıca itmişti. "Vera git başımdan siktirtme kahvaltını!" Gözlerim dolarken bir şey demedim ve odadan çıktım. Gece geç gelmişti ve yine bir adamla gelmişti.
Kaldıkları odanın kapısını sessizce kapattım ve mutfağa gittim. Erdem kahvaltıya başlamıştı bile. "İyiki bizi bekle dedim!" Ters ters bana baktı ve, "abla, annemin gelmeyeceğini biliyorum. Gelse bile o içerideki herifle gelecek o yüzden hemen yiyip kalkayım istedim." Sıkıntılı bir nefes verirken kardeşimin haklı olduğunu biliyordum.
"Çok konuşmada kahvaltını yap hadi okula geç kalmayalım." Geçip oturdum ve kırmızı bardağımdaki çayı içmeye başladım. Evde hiçbir şey kalmamıştı. Acilen alışveriş yapılması gerekiyordu ama para yoktu işte.
Düşüncelerime dalmış bir şekilde çay içerken kapı alacaklı gibi çalınmaya başlandı. Erdemle göz göze geldiğimizde ikimizde ayağa kalktık ve kapıya doğru yürümeye başladık. "Erdem mutfakta kal." Onu arkamda bıraktım ve kapıyı açmaya gittim.
Bağırma sesleri gelirken daha da korkmaya başlamıştım. Kapıyı açtığımda karşımda bir sürü silahlı adam görmüştüm. "O orospu anan nerede lan!" Beni hızla itip içeri giren adama gözlerim dolu dolu bakıyordum. Çok kötü düşmüştüm. Kafam ayakkabılığa çarpmıştı ve kanıyordu.
Elimi kafama bastırırken hızla düştüğüm yerden kalktım.
İçeriden annemin çığlığı geliyordu. Annemin odasına koştuğumda beni iten adamın anneme vurduğunu gördüm. Odaya girdim ve gözümün kararmasını umursamayarak o adama vurmaya çalıştım ama çok yapılıydı. Gücüm yetmiyordu ona.
"Bırak annemi!" Adam bana döndüğünde sert bir tokadı yanağıma indirdi. Ben yere düşerken Erdem'in de o adama saldırdığını gördüm. Kafamı yerden kaldıramazken başım dönüyordu.
"Lan Nuray nasıl DEHA'dan para çalarsın orospu!" DEHA neydi? "Efendim affedin paraya ihtiyacım vardı." Annemin ağlayarak söylediği sözlerden sonra yerimde doğruldum. "Ne parası lan? Biz sana yeterince para veriyorduk zaten! Söyle kime çalışıyordun? Kimin ajanıydın?!" Adam anneme tekrardan vururken adama engel olamıyordum çünkü başım çok dönüyordu.
"Bunun bedelini çocuklarınla ödeyeceksin." Neler diyordu bu adam? Neyin bedeli? Hiçbir şey bilmiyordum bildiğim tek şey korkuydu. Bedenim korkudan tir tir titriyordu.
"Hangi evladını vereceksin DEHA'ya?" Annem düştüğü yataktan doğrulurken kardeşime ve bana acıyan gözlerle bakıyordu. "Vermem çocuklarımı!" Erdem yanıma gelip bana sarılırken sıska kollarımla zayıf bedenini sarıp sarmalamıştım.
Odadaki silahlı bir sürü adam vardı ve ben hiçbirine korkumdan bakamıyordum. Adamın aniden annemin kafasına silah dayamasıyla çığlık atmam bir oldu. "O zaman ihanet etmeyecektin! Şimdi seç birini hangisini DEHA'ya veriyorsun?"
Annem ağlayarak bize bakarken neler olduğunu anlayamıyordum. Biz daha çocuktuk neyden bahsediyordu bu adam?
"Özür dilerim." Annemin bana bakarak söylediği şeyle kaşlarımı çatmıştım. "Vera. Verayı alın. Erdem daha çok küçük." Bir tane adamın beni kollarımdan çekmesiyle beynimden vurulmuşa dönmüştüm. "Anne bende küçüğüm..." Hıçkırıklarımın arasından çıkan tek kelime buydu.
Kollarımdan tutan adamın ellerinden kurtuldum ve anneme doğru koşmaya çalıştım. "Anne bende küçüğüm! Anne verme beni kimseye!" Bir tane daha adamın beni kucaklamasıyla adamın sırtına vurmaya başladım. "Bırak beni pis adam!" Erdem'in arkamdan bağırdığını duyuyordum.
Hayır hayır bu böyle olmamalıydı! Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığımda yıkık dökük evden çıkmıştık. Yuvamdı burası benim. Bu yıkık dökük buz gibi olan ev benim yuvamdı.
İçi soğuktu ama içimi sıcacık yapan bir yerdi burası. Beni yuvamdan koparıyorlardı, hiç bilmediğim bir yere götürüyorlardı.
"Vera affet beni kızım!" Annemin beni bir arabaya bindirirlerken söylediği tek ve son şey bu olmuştu.
Onu asla affetmeyecektim. Beni yuvamdan kopardığı için onu affetmeyecektim, bana annelik yapmadığı için ondan nefret edecektim. Kardeşime annelik yapmadığı için ondan nefret edecektim, kardeşime küçücük yaşta annelik yaptığım için ondan nefret edecektim, beni dövdüğü için ondan nefret edecektim.
Gözlerine baktığımda acıyı gördüm yüzünde. Benim için üzülüyor muydu? Ne kadar nefret etmeye çalışsam da en büyük yenilgimi yaşamıştım; onu seviyordum. O beni bu iğrenç adamlara satsa da ben onu seviyordum.
"Artık unut onları." Yanımdaki adama boş boş bakarken onun gözlerinin içine bakarken ağlamıyordum. "Yuvamı mi unutmamı istiyorsun benden?" Kinle ona bakıyordum. Dudakları kıvrıldı ve yıkık dökük olan yuvama baktı. "Bu yıkık dökük acı dolu yer senin yuvan olamaz." Küçümsemelerine aldırmadım ve kaşlarımı çatmaya devam ettim. "Önemli olan yıkık dökük olması değildi içinde mutlu olmamdı."
"O evin içinde sefaletin içinde yüzüyordun. Mutlu değildin sadece kendini avutuyordun."
Arabanın evin önünden uzaklaşmasıyla arkamda kalan evime ağlayarak bakıyordum. "Nereye götürüyorsunuz beni?" Gerçi artık bir önemi kalmamıştı. Ben yuvamdan kopmuştum gideceğim yer cennette olsa ben kendimi cehennemde gibi hissedecektim.
"Seni gerçek bir yuvaya götürüyorum Vera." Cehennem bana kollarını açmıştı ve beni kucaklıyordu. Başıma nelerin geleceğini bilmeden kendimi başımdaki acıyla karanlığa bıraktım.
••••••••
Evett yeni bir kurgu dahaaa!!!! Beğenip yorum yapmayı unutmayın sizleri çok seviyorum mutlulukla kalın! 🖤🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONYEDİNCİ PRANGA
Novela Juvenil"Bir gün herkes intikamını alır. Ve unutma; yaşanılan hiçbir acıyı kalp unutmaz..."