11.Bölüm: Mutluluk Çığlıkları

0 0 0
                                    






Pavyondan ağlayarak ayrıldığımda ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. O kadar özlemiştim ki... hiç ayrılmak istememiştim. En çok içimi acıtan ise beni tanımamasıydı.




Ona nasıl söyleyecektim bilmiyordum. Belki de söylememeliydim. Kafam allak bullaktı. Matheo'yu görmek için havaalanına gitmiştim. Sevgili olmuştuk. Aslında ona kalsa çoktan evlenmiş çocuk yapmıştıkta bende işlemiyordu bu halleri.



Beni gerçekten sevdiğini biliyordum. Bu yüzden içim ona karşı hep sıcaktı. "Vera bebeğim!" Matheo'yu görünce koştum ve ona sıkıca sarıldım. Beni kucağına alıp kendi etrafında döndürünce kahkahamı bastıramadım.





"Çok özledim seni!" Gerçekten de çok özlemiştim. Güven veren kollarından hiç ayrılmak istemiyordum. Verdiği güvenin sebebi ise tamamen onu sevmemdi. Onu sevmesem çoktan işi bitmişti.



Kucağından indiğimde elimi sıkıca tutuyordu. Korumaları bavulunu alırken arabasına bindik. "Yokluğumda neler yaptın güzelim?" Annemi söylemem doğru olur muydu bilmiyorum ama söyleyecektim.





"Emir, annem yaşıyormuş! Yıllardır öldü sandığım annem yaşıyormuş!" Kaşlarını kaldırarak bana bakarken devam etmemi istiyor gibiydi. "Onu gördüm bir saat önce. Beni tanımadı... ama olsun sarıldım ona. O kadar güzeldi ki..." gözlerim dolarken beni kendine çekti ve sarıldı.




"Neden bana haber vermedin? Gelirdim hemen..." ayrıldığımızda arabayı çalıştırdı. "İşin olduğunu söyleyince seni rahatsız etmek istemedim. Kendim buldum."



"Sen beni hiçbir zaman rahatsız etmezsin. Herhangi bir şey olduğunda haberim olsun." Sinirlenmişti sanırım. Ona yük olmak istemediğim için bana kızması da trajikomikti gerçekten.





"Kızma hemen..." masum olduğunu düşündüğüm bakışlarımı ona gönderirken gülümsedi. "Konu sen olduğunda deliriyorum kızım. Ne yaptın bana böyle..." cidden biz birbirimize ne yapmıştık? Ben bir ajandım kendime gelmem gerekiyordu, duygulara yer yoktu.




"Nereye gidiyoruz?" Bana kalsa eve gidip yatardım. "Bilmem..." telefonuma mesaj geldiğinde telefonumu çıkardım.





Ayla
Neredesin bebeğim? Sana geldim ama yoksun.




Matheo'nun yanından ayrılmam için atmıştı mesajı. Kafamı kaldırdığımda Matheo göz ucuyla ekrana bakıyordu. "Ayla bana gelmişte kapışa bekliyormuş..." sorun yok der gibi kafasını salladı. "Size gidelim o zaman. Hem arkadaşında kapıda kalmaz hemde bu annenin meselesini konuşuruz."





Hayır dersem dikkat çekerdim. Kafamı salladım ve dışarıyı izlemeye başladım. Matheo ne kadar beni sevse de hiçbir şekilde açık vermiyordu. Onu salak yerine koyarak hata yapmıştım. Sadece güvenmek istiyordu ama hayatındaki en yanlış kişi olduğumdan haberi yoktu.







Sessiz bir yolun sonunda DEHA'nın bana verdiği eve gelmiştik. Tam tahmin ettiğim gibi Ayla kapının önünde oturmuş bizi bekliyordu. Arabadan indiğimizde Matheo çoktan Ayla'yı süzmeye başlamıştı.





"Ayla, Emir. Emir, Ayla." Hızlı bir şekilde onları tanıştırırken Ayla masumca gülümsemişti. Kapıyı açtım ve içeri girdik.




Gelmeyeli uzun zaman olmuştu evime. Genelde tesiste kalırdım. Bir evde tek başıma kalmak beni huzursuz ederdi çünkü.




ONYEDİNCİ PRANGA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin