4 - Unutulan yaşanmışlıklar

1.6K 84 5
                                    

Çok sinirlendiğinde boğazında konuşmanı engelleyen bir düğüm oluştuğunu söylerler. Kafamın arkası o kadar zonkluyor ki kan akışımı bile hissedebiliyorum.


Yıllarca kendimizi 'senin ailen öldü' diyerek kandırdık ve bu yalanımıza çok derinden inandık. Zühal bize her ne söylerse söylesin, biz ailemizin ölümüne inandık. Bizi terk etmelerine, bizi bırakmalarına, bizi istemediklerine inanmadık ve bize bunlar söylenirken ellerimizle kulaklarımızı kapattık.

Hep bunu inkar ettik. 'Bizim ailemiz öldü' hep bunu söyledik ve bu sayede onların bizi bile isteye bırakmadıklarına inandık. Yani, bunu umduk.

Umut etmek. Sadece herşeyi bizim için daha da zorlaştırdı.

Kendimi geriye çektim ve adamın kollarından kurtuldum. Ağlamıyordum fakat içimde öyle bir acı vardı ki, bunun yerine ağlamayı seçerdim. Öfkeliydim, kırılmıştım ve ellerimi yumruk yaptım, tırnaklarımı elime geçirdim. Kardeşim de benim gibi yaptı ve geri çekildi. Onun da elleri yumruktu ve tırnakları etine batıyordu.

Biz böyle sakinleşirdik.

Gözüm salondaki insanlarda gezindi. Karşımızda, yerde diz çökmüş halde duran ve ıslak gözlü Anıl bey, arkasında ise onun dudakları titreyen yeğenleri ve gözlerinden yaş akan Yaren hanım.

Gözlerimden yaşlar süzülmüyordu fakat içim kan ağlıyordu.

"Başımıza kötü şeyler geldi, yemin ederim cesetlerin yüzüne bakmayı unuttuk, çok kötü bir haldeydik... Bana çocukların öldü dediler ve ben bunu bile algılayamadım, aynı anda iki ölüm oldu ve benim kafam çok karıştı... Ben sizi unuttum," diye açıkladı fakat bunu açıklamasa daha iyi olurdu.

Sadece tek bir duygu hissediyordum, kırgınlık. Sebebi her neydi bilmiyorum fakat ona karşı çok kırgın hissediyorum. Bizi bırakmasının da sebebini tam bilmiyordum fakat bizi unuttuğunu kendisi söylemişti. Daha bebekken nasıl unutulurduk? Sanırım kalbimi acıtan bir diğer şey buydu, unutulmak.

Artık bizim lakabımız kızıl ikizler değildi. Biz mavi gözlü çocuklar da değildik. Zihnimin bir köşesinde bizim lakabımız, 'unutulmuş ikizler' ve 'unutulanlar' olarak kalacaktı ve ben bu lakapları asla unutmayacaktım.

"Bizi unuttunuz... Peki ya neden ikiz çocuklarınızın olduğu şimdi aklınıza geldi? Yıllar önce unuttuğunuz çocukları neden şimdi hatırladınız?" Gazabım alev gibiydi ve yakabilirdi.

Kardeşim de kendini zor tutuyordu, hissediyorum.

"Nerede kalacağız hanımefendi?" bunu sordum. Bu kez sesim titremedi ve gözlerim dolmadı, hatta gözlerimde veya sesimde bir duygu belirtisi olduğundan bile emin değildim çünkü çok soğuk çıkmıştı sesim, ve çok keskindi bakışlarım.

Kardeşimin sessiz oluşu beni endişelendirdi, normalde bu gibi konularda hep konuşan veya sinirini döken ilk kişi o olurdu ama şimdi çok sessizdi.

Kadın ayağa kalkınca merdivenlere doğru yöneldi ve biz de onu takip ettik. Arkamızda bize bakan dört kişi bırakarak merdivenleri tırmandık ve bir odanın önünde durduk. "Burası," dedi kadın ve Milas onu beklemeden kapıyı açarak beni de içeriye çekti, kadının gözlerine bile bakmadan kapıyı kapattı ve kilidini çekti, kilitledi. Bakınca bu odanın sabah uyandığımızda bulunduğumuz oda olduğunu anladım. Milas camın karşısına geçti ve camın önündeki boşluğa oturdu.

UNUTULANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin