"Hyunjin?"
"Eğer sakıncası yoksa, şu anda seninle konuşmak istemiyor, üzgünüm" Chan, ona özür dileyen bir gülümsemeyle baktı.
"Umurumda değil, seni orospu çocuğu şimdi benimle geliyorsun." dedi ve Hyunjin'in elini tuttu ve sonra ellerini birbirine kenetledi. Ardından onu sürüklemeye başladı.
Hyunjin o sırada arkasına dönüp arkadaşına bir bakış atıp sırıttı ve baş parmağını yukarı kaldırdı. "Bana şans dile, kesin bu sefer bittim."
Onlar yürürken Hyunjin, üzgün çıkarmaya çalıştığı sesiyle, sordu.
"Nereye gidiyoruz? Artık benimle arkadaş olmak istemediğini sanıyordum."
"Kes sesini ve beni takip et."
Seungmin'in kendini affettirme çabasına girmesi onu mutlu etmişti. Çünkü bilirsiniz, Seungmin bu tarz cringe ve klişe şeyleri hiç sevmezdi. Fakat Hyunjin severdi. Başını eğdi ve hâlâ birleşik olan ellerine baktı. Ve bu ellerinin asla ayrılmamasını istedi.
"Geldik."
"Dondurma demek?"
"Çeneni kapa bir tane aroma seç, ve bana teşekkür borcun var çünkü bu seferlik ben ödüyorum."
"Tamam tamam, vanilyalı."
"Bize bir tane çikolatalı ve vanilyalı dondurma verebilir misiniz?"
"Tabii ki, efendim."
Dondurmaları aldıktan sonra bir banka oturdular.
"Yani şimdi biz arkadaş mıyız?"
"Sadece dondurmanı ye."
"Seni seviyorum."
"Ne?"
"Bu aromayı sevdiğimi söyledim, denemek ister misin?" Hyunjin dondurmasını Seungmin'e uzatırken sordu, ve Seungmin denedi. Bu onların dolaylı yoldan öpüşmesini sağladı.
"Seninkinden deneyebilir miyim?"
"Normal çikolatalı dondurma işte, hiç denemedin mi?"
"Hayır, denemedim."
"Sadece birazcık deneyebilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
soulmate
FanfictionSeungmin ve Hyunjin, 17 yaşına gelip ruh eşleriyle tanışana kadar renkleri göremezdi. ↳translated by yutawies ↳cr: @scvngjin [soulmate au]