3- polaroid love
"Zile basma bebeğim, Minjun uyanmasın." Hafta sonumuz Minho ve ısrarları üzerine onların evinde başlarken bu durumdan benim aksime Younghan arkadaşını göreceği için gayet hoşnuttu. Uyarım üzerine uzandığı zilden uzaklaşıp kapıya hafifçe vurduğunda, gülümseyerek saçlarını okşamış ve çok geçmeden açılan kapıyla oraya doğru dönmüştüm.
"Hoş geldiniz bebeklerim." Jisung her zamanki neşesiyle bizi karşılarken gülümsemememiz işten bile değildi. Younghan anında Jisung'ın bacaklarına yapışıp sıkı sıkı sarılırken ben de onun ardından içeriye geçmiş ve üzerimdeki kabanı vestiyere asmıştım. Minjun doğalı henüz bir ay yeni olduğundan evin içi cehennem gibi sıcaktı.
"Hoş bulduk Sungie." Yanımıza gelen Minho Younghan'ın montunu çıkarırken bu sefer ben sıkı sıkı sarılmıştım arkadaşıma. Minho sayesinde tanışmıştık ama onu Minho'dan daha çok seviyorum desem hiç yalan olmazdı.
"Rahat bırak kocamı." Younghan'ı büyük oğlu Jihoon'un yanına postalayan Minho'ya gözlerimi devirip Jisung'a biraz daha sarıldım ve sonunda onu da boğmamaya karar vererek uzaklaştım.
"Aman aman, yemedik kocanı." Bana inat yapar gibi Jisung'a sarıldığında kafasına parmak uçlarımla vurup koşar adım salona geçmiştim. İkimiz de koskoca adam olmuştuk fakat hala çocuk gibi birbirimizle inatlaşıyorduk ve ikimiz de bu durumdan şikayetçi değildik.
"Yang Jeongin, koltuğa otur ve dökülmeye başla. Ne yaptınız Hyunjin'le?" Beni tekli koltuğa oturtup Jisung'la beraber karşımdaki koltuğa kurulurken Minho dudaklarına kondurduğu imalı gülümsemeyle gözlerini bir saniye üzerimden ayırmıyor, her an kaçacakmışım gibi davranıyordu.
"Ne yapabiliriz tanrı aşkına? Yemek yiyip döndük işte. Younghan için buluştuk zaten, her şeyi abartma be adam." Minho'yu hem azarlayıp hem yemek ile ilgili açıklamamı yaparken, karşımdaki ikili hiç tatmin olmuş gözükmüyordu fakat bu durum zerre umurumda değildi. "Hem Minjun nerede? Sizi değil onu görmeye geldim ben."
"Uyuyor sıpa ama Younghan ve Jihoon'un seslerine beş dakikaya uyanır. Kime çektiyse huysuzun teki, sinek uçsa uyanıyor manyak çocuk." Jisung'ın Minho'ya ters ters bakması ve bol miktarda kin içeren sesi evdeki kaosu yeterince açıklıyordu.
"Ne yapayım hayatım olmuş bir hata." Beni sorgulamak için çağırdıkları halde ikisinin de soru soracak hali olmaması ve uykusuzluktan şişen gözleri bana Younghan'ın ilk doğduğu zamanları hatırlatıyordu. Her gece eksiksiz on kere kalkıp yarım saat boyu ağlıyordu. Tecrübesiz bir baba olarak elim ayağıma dolaşıyor, ne yapacağımı şaşırıyordum. Zamanla Hyunjin'in de -benim çeyreğim dahi etmez- yardımlarıyla bu sorunu çözsek de gerçekten zorlu bir süreçti ve Jihoon'da oldukça hiperaktif olduğu bir dönemden geçerken ikisinin de zorlandığı ortadaydı.
"Zombi gibi geziyorsunuz, yatın uyuyun siz çocuklara ben bakarım." Arkadaşlarımın bu hali gerçekten içimi acıtmıştı ve ben hayırlı bir amca olarak fedakarlık yapmaya karar vermiştim. "Merak etmeyin çocuk bakmayı unutmadım, bende o iş." Jisung itiraz edecek gibi olduğunda ikisini de elinden tutarak kaldırmış ve sırtlarından yavaşça itmiştim. Onlar teşekkür edip odalarına giderken arkalarından el sallamış, masadaki bebek telsizinin açık olup olmadığını kontrol ettikten sonra ise Minho'nun bilgisayarını alarak birkaç gün sonraki konferansım için araştırma yapmaya başlamıştım. Başarılı bir hastanede en az hastane kadar başarılı bir cerrah olmak beraberinde birden fazla iş ve sorumluluk getiriyordu fakat oğlundan sonra en büyük tutkusu işi olan benim için bu hiç de sorun değildi.
"Baba, Jihoon'la ben acıktık." Çocuklar acıktıklarını söyleyip başıma üşüşene kadar da çeşitli tıbbi araştırmalarıma son hız devam etmiş, mola ihtiyacı hissetmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
slump. hyunin
FanfictionHyunjin işine aşık bir adamdı. Evlenmeden önce de, sonra da zerre değişmemişti. Ben hamile halimle onun hapse tıktırmaya çalıştığı zanlılar tarafından ölüm tehditleri alırken de aynıydı, Younghan ateşlenip hastaneye yattığında da. Başarılı bir savcı...