chapter five

2.7K 292 143
                                    

5- love me or leave me

"Merak etmeyin Bayan Yang, Jeongin'le ilgileniyorum ben." Odanın içerisinde dolaşan adım seslerine Hyunjin'in sesi de karışıyor, kapalı olan gözlerimi aralamadan neler olduğunu çözmeye çalışıyordum. "Uyuyor şimdi, doktorlar bir sorun olmadığını söyledi. Ben size en yakın zamanda bir bilet ayarlayacağım, aklınız kalmasın lütfen Younghan da Jeongin de burada güvende." Younghan burada mı demişti o? Dakikalardır kapalı olan göz kapaklarımı aralayıp uyku mahmuru halimle odaya bir göz attım. Geniş odada, yatağıma yakın olan ikili koltukta Younghan boylu boyunca uzanmış mışıl mışıl uyuyor, diğer bir tarafımdaki koltukta ise Minho oturmuş elindeki telefona bakıyordu. Gözlerimi Younghan'ın üzerinden ayıramıyor, sıkıca sarılmak istiyordum yavruma ama uyandırmaya da kıyamazdım.

"Ne uyudun be yavrum, saatlerdir uyanmanı bekliyorum." Minho oturduğu koltuktan kalkıp yanıma geldiğinde mızmızlanmasına rağmen onu gördüğüm için sevinmiş, tek kolumu kaldırarak sarılmasını istediğimi belli etmiştim. Gülerek bana sarıldığında olabildiğince sıkı bir şekilde ben de ona sarılmış, saçlarımı dağıtmasına ses çıkarmadan izin vermiştim.

"Çok özledin beni biliyorum ama çekil biraz oğlumu izleyeceğim." Yorgun sesim kendime acımamı sağlarken bunu zerre umursamamış, Minho'yu az olan gücümle ittirmeye çalışarak Younghan'ın uzandığı koltuğa doğru dönmüştüm.

"Öküzsün Yang, oğlunda babam da babam diye tutturdu buraya getirdim ben de. Ayrıca Jisung'tan kesin emir var onu görüntülü arayacaksın." Üzerindeki Hyunjin'in kabanına sıkıca sarılmış uyuyan oğlum duygusal baba yönümü tamamıyla ortaya çıkarırken odanın içindeki Hyunjin bize doğru dönmüş ve elindeki telefonu bana doğru uzatmıştı. "Annenle konuşmak ister misin?" Kafamı sallayıp onu onaylarken aynı zamanda boğazımı temizlemiştim.

"Anne?" 

"Jeongin'im, çok korkuttun bizi." Annem başladığı cümlenin sonunu ağlayarak getirirken onun çatlayan sesi benim de gözlerimi doldurmuştu. Annemin duygusallığını birebir almış, Younghan'a da aynı duygusallığı büyük bir zevkle aşılamıştım.

"Annecim ağlama lütfen, iyiyim ben." Dolan gözlerimi saklama ihtiyacıyla başımı önüme eğmiş, sol elimle kulağıma bastırdığım telefonu düşmemesi adına daha sıkı tutmaya çalışmıştım. Avucumun içinde sızlayan dikişler şu anda öncelikli durumda değildi.

"Nasıl ağlamayayım yavrum, ya bir şey olsaydı sana ve torunuma? Tanrım sizi bana bağışladı." Annem gittikçe daha da çok ağlarken ben de kendime daha fazla engel olamamış, göz pınarlarımın taşmasına izin vermiştim. "Ağlama hayatım, çocuğu daha çok üzeceksin." Babamın sesi arkadan yankılanırken onu çok özlediğim gerekçesiyle biraz daha ağlamış, sağ elimi omzumdan ötürü kaldıramazken, bacaklarımı kendime çekip koca yatakta küçülmekle yetinmiştim. "İyi misin yavrum? Ağrın sızın var mı? Merak etme ilk trenle geleceğiz biz." Babam telefonu annemden alıp bizzat kendisi konuşurken onu yanıtlayabilmek adına derin bir nefes almış ve ağlamayı bırakmayı denemiştim.

"İyiyim baba, bir şeyimiz yok merak etmeyin. Yakında taburcu da olurum endişelenmeyin siz." Ağladığımı fark etmesin diye kırk takla atarken aynı zamanda da Younghan'ı uyandırmamak için sesimi kısık tutmaya özen gösteriyordum. "Anneme söyle ağlamasın. Burada gayet iyi ilgileniyorlar benimle, hiçbir sorun yok." Yalnızca bir gün içerisinde Hyunjin'den gördüğüm yoğun ilgi bir an için 'acaba ölecek miyim?' diye düşündürse de bunu onun da panik yaptığına bağlamış, kendimi yersiz düşüncelerden arındırmıştım.  

"Anneni sakinleştireceğim ben endişelenme, ağlama sende yavrum."

"Ağlamıyorum ben." Minho bana bakıp gülerken ona göz devirmekle yetinmiş ve burnumu çekerek telefonun diğer bir ucundaki babama geri dönmüştüm. "Gelmenize gerek yok, yorulmayın boşuna." 

slump. hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin