XIV. DENİZ'İ YOK ETMEK

388 28 14
                                    

Selam! Yeni bölüm geldi!

Instagram: grytanox

Oy ve yorumlarınızı ihmal etmeden sizleri bölüme alayım. Keyifli okumalar dilerim. :)(:

Bölüm Şarkısı : Mabel Matiz - Ölü Pantolon
Tuna Kiremitçi & Gökçe Bahadır - Bu Kaçıncı Sonbahar

Bölüm Şarkısı : Mabel Matiz - Ölü PantolonTuna Kiremitçi & Gökçe Bahadır - Bu Kaçıncı Sonbahar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Saatler geçmek bilmiyordu.

Her zaman olduğu gibi.

İlk defa içimde büyük bir hissizlik vardı. Beni susturan ve köşeye sıkıştırıp oturmamı sağlayan hisler. Bağırıp çağırmak istiyordum belki de ama hiçbirini yapmıyordum. Öylece oturmuş karşımdaki beyaz duvarı izliyordum. Beyaz renk bana ölümü hatırlatıyordu. Kendimce renklerle ilgili düşüncelerim vardı.

Umudun rengi maviydi. Bu yüzden deniz ve gökyüzü maviyle bir bütündü. Hüzünün rengi sarıydı. Ağaçlar, sonbaharda yaprakları sarı olunca büyük bir hüzünle dökülürdü. Huzurun rengi yeşildi. Ormanlar bunun en iyi örneğiydi. Aşkın rengi kırmızıydı. Belki de bu yüzden sevdiğimiz insanlar bizi büyülemek için onu seviyordu.

Acının rengi siyahtı. Her daim tek tonu olan ve baki olan tek renge yakışan duygu. Ve ölümün rengi beyazdı. Hastane koridorları bu yüzden o renge boyanırdı. Beyaza boyanmış duvarlar çığlıkları içine hapsederken acıları gözükmesin diye beyaz onları sarıp sarmalardı. Beyaz, her ne kadar masum gözükse de siyahtan daha kirli bir renkti.

İlk defa beyaz rengi sevmek istedim, sevdiğim biri için. Daha da kötü hissettirmesin diye. Omzuma dokunan el ile irkildim. Başımı çevirip yan tarafıma baktığımda Onur'un bana kulaklık uzattığını gördüm. Hastanedeyken stres olmamak için sürekli bir şeyler dinlerdim ve bunu bir tek Ece bilirdi. Onur kulaklığı takip bir şarkı açtığında akmayı bekleyen yaşlarım kendini bıraktı. Gözlerimi kapattığımda onunla birlikte yaptığımız her şey gözümün önünden geçip gitti. Kısa bir film şeridi gibiydi. Başımı Onur'un omzuna koydum.

Arel'i geldiğimizden beri hiç görmedim. Eminim ki ona olanlar için kendini suçlayıp bir köşede duruyordu. Klasik bir şeydi. Her hikayede böyle bir an olurdu.

Ameliyathanenin kapıları açılıp doktor dışarıya çıktığında hızlı bir şekilde yanına geldim. Aslında ayakta durmaya mecalim yoktu. Onur bunu anlamış olacak ki bir kolunu belime koydu.

"Durumu nasıl? Kaç saat oldu?"

"Öncelikle sakin olun," dediğinde "Ben yeterince sakinim Doktor Bey." Dedim.

"Kaza sırasında bacakları sıkıştığı için bir süre yürüyemeyebilir. Biz elimizden geleni yapıp tamamen olmasını önledik. Lakin bundan sonrası hastanın kendisine ve alacağı tedavilere bağlı. Hastamızı yoğum bakıma alındı. Uyandığı zaman normal odaya alınacak. Geçmiş olsun."

ACILAR SOKAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin