Gidebileceğim milyon tane yer vardı. Ama döneceğim yer aynı yerdi. En kötüsüde Deniz bunu biliyordu. Şimdi ne olacaktı? Müzikte yoktu. Deniz ' in söylediklerini herkes duymuştu. Mutlaka patronun kulağına da gidecekti. Hiçbir zaman çalışanların duygusal durumları hoş karşılanmazdı. Bizimki ise bundan çok daha karışık bir durumdu. Ne kadar karışık olduğunu ben bile bilmiyordum.
Bundan sonra ne olacağı konusunda fikir yürütemiyordum. Deniz her şeyi alt üst etmişti. Ortaya çıkıp seviyorum diyecek ne vardı? Madem seviyordun Sedef ve benzeri kişilerden uzak durup, içinden içinden sevse ne olurdu?
Yaptığım patavatsızlıkların sonucuydu bu. Kesin ah almıştım, onlar çıkıyordu böyle. Herkesin yüzüne her şeyi çat diye söylemenin bedeli , yüzüme pat diye söylenen sözler olmuştu. Cumartesi günü Deniz ' e ne diyecektim. Nasıl başlayacaktım konuşmaya?
'Naber kanka?'
'Naber bacanak? '
Bak asi iç sesim güzel bulmuştu. Bacanak iyiydi. Tam olarak kime deniyordu bilmesem de... Akraba ilişkilerinde hiç iyi değildim.
' Oldu olacak kayınço falan de Rüya. Bu saatten sonra diyebileceğin iki şey var ve sen bunu bal gibi biliyorsun. Birinden birini seçmek zorundasın. '
Evet. Çok bilmiş iç sesim geldiğine göre ekibi tamamlamıştık. Cümleten delirebilirdik artık.
' Kusura bakma ama ben seninle gelmem. Artık yaşının olgunluğa ulaşmalısın. ' diyerek yine çıkıntılık yaptı. Tabi ki mantığa sımsıkı sarıldığı için delirmek ona tersti. Hala Bakırköy' deki o düşünen abi ile komşu olamadıysam zaten sırf onun yüzündendi. Sahi o adam ne düşünüyordu? Yani heykeltıraş o heykeli yaparken adamı nasıl hayal etmişti? O mutlaka biliyordu da açıklamamıştı. Galiba görenlerin yorumuna bırakmıştı. Mesela bana kalırsa ona sevdiğini söyleyen birine ne cevap vereceğini düşünüyordu şu an.
Zamanı geriye alan bir düğme olmaması çok adaletsiz bir durumdu. Gerçi olsaydı basar mıydım şu an? Deniz' in Sedef' i sevdiğini düşünürken de bu kadar mutsuzdum. Zaten ondan gitmemiş miydim? Galiba zamanı geri alabilseydikte hiçbir şey daha iyiye gitmezdi. Bu kez yeni acılar gelirdi. Ve tabi ki hiçbirini unutmadığımız için acıdan dağlar oluşurdu içimizde.
Telefonum çalmaya başladı. Deniz olamazdı değil mi? Yani arayabilecek onlarca seçenek arasından aklıma onun gelmesi sinir bozucuydu. Bence ben o tokatı kendime atmalıydım.
Sonunda bakmadan öğrenemeyeceğimi fark ettim. Ve bingo! Arayan patrondu. Hemen açtım. Kovulacaktım. Hemde telefonda. Böylece bütün dertlerim bitecekti. Maddi sıkıntı çekerdim ama bir şekilde iş bulurdum. Daha önce de bulmuştum.
' Rüya orda mısın?'
Alnıma elimin içiyle vurdum. Telefonu açıp düşünceye dalmıştım.
' Şey patron. Bir an çekmedi galiba. '
Yıl olmuş 2022 hala bu yalan işe yarıyordu.
' Neyse. Vaktin var mı?'
' Ne için?'
' Seninle konuşmam gereken bir şey var. '
' Sizi dinliyorum. '
' Buraya gelebilir misin? Müsaitsen tabi. '
Kibar adam telefonda kovamıyor tabi. Aman ne iyi. Ben daha cumartesi için kendimi hazır hissetmiyordum. Bir de bugün mü gidecektim? Neyse arka kapıdan girip Deniz' e görünmeden patronun yanına ulaşabilirdim. Bende ki bu şansla Deniz tam o anda depoya gidiyor olmazsa tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKUNUN ŞARKISI (+18)
Ficção AdolescenteHiçbir aşk kusursuz değildir. Her aşk eninde sonunda yağmurun altında ağlatır bir gün... Aslında her şey kızın dudaklarından çıkan bir cümle ile yara aldı. Bilseydi sonunun böyle olacağını, zamanı geri alabilseydi; eğer asla söylemeyeceği o cümleyl...