Boş mahallenin ortasında aklımı kaybetmiş bir şekilde koşarken bir yandan da etrafa yardım çığlıkları savuruyordum. Etrafta sesimi duyan tek bir insan bile yoktu, sokak tamamen terkedilmişti. Ayaklarımın artık koşmaya mecali kalmadı. Rastgele eski bir evin bahçesine girerek saklanacak yer aradım. Ne yapacağımı bilmez haldeyim. Korku tüm bedenimi sararken ağzımdan çıkan hıçkırıklara engel olamıyorum. Gözlerim evin yanındaki küçük kapıya takıldı. Kömürlük olduğunu tahmin ettiğim yere ilerleyerek niktofobimin (karanlık korkusu) olmasını umursamadan içeri girip kapıyı sıkıca kapattım.Saatlerdir karanlığın içinde yere çökmüş, nefesimi düzene sokmaya çalışarak koşuşturma seslerinin yok olmasını bekliyorum. Bir yandan karanlık, bir yandan dışarıdaki gergin bağırışma sesleri git gide nefesimi daraltıyor. Vücudum tüm enerjisini kaybemiş bir vaziyette ama hala inatla uyanık kalmaya çalışıyorum.
Sonunda dışarıdaki seslerin son bulduğuna emin olduktan sonra yavaşca yerimden kalkarak sessiz bir şekilde kapıyı açtım ve çıktım. Derin derin nefes alarak kendime gelmeye çalıştım. Kısa bir süre daha bekledikten sonra emin adımlarla bahçeden çıktım.
Boş sokakta çıkış yolunu bulmaya koyuldum.Sonunda o iğrenç yerden kurtulduktan sonra kendimi direk karakola attım. Yaşadığım tüm olayları emniyet memuruna, en ufak bir detay atlamamaya dikkat ederek tek tek anlattım. Polis Bey'in söylediğine göre, İsmini ve soyisini bilmeleri büyük bir avantajdı. Beni öldüreceğinden o kadar emindi ki rahat bir şekilde kim olduğunu söyleyebilmişti.
Karakolda tüm işlemleri hallettikten sonra yorgun bir şekilde eve döndüm.
Hiç kıyafet değiştirme zahmetinde bulunmadan kendimi direk yatağıma attım. Bugün gözümün önünde acı çeke çeke biri öldü. Bu duruma şahit olmak beni epeyce kötü etkiledi. Hatta bir süre evden çıkmayı bile düşünmüyorum. Yarın sabah istifa dilekçemi bırakmak için şirkete gidecektim. Zihnimde hala o adamın çığlıkları dolaşıyor. Kendimi cenin pozisyonuna alarak kulaklarımı kapattım. Gözlerimi sıkıca yumarak defalarca içimden tekrar ettim. Herşey düzelecek, birdaha böyle şeyler yaşamayacaksın, herşey güzel olacak...Sabah pencereden sızan altın ışığın gözlerimi yakmasıyla rahatsız bir şekilde uyandım. Hareket edebilecek durumda değilim. Bacaklarımda yoğun bir sızı var. Birkaç dakika yatakta oyalandıktan sonra dikkatli bir şekilde ayağı kalktım. Duvardan destek alarak banyoya gittim. Üzerimdeki dünden kalma, tozdan rengi değişmiş kıyafetleri çıkararak hızlıca duşa girdim. Vücuduma değen ılık su beni rahatlatırken, hala sızlamaya devam eden bacaklarıma baktım. Diz kapaklarım morarmış vaziyetteydi. Kim bilir elinden kaçamasaydım şuan ne durumda olurdum. Korkudan içimde değişik bir ürperti oluştu.
Güzelce duşumu aldıktan sonra odama gidip kıyafetlerimi giydim. Kendime balkondaki masaya, ufak tefek bir kahvaltı hazırlayarak yemek için oturdum. Çatalıma aldığım salatalığı tam ağzıma atacaktım ki telefonum çaldı. Bilinmeyen numarayla açıp açmamak arasında kaldım. Israrla çalan melodiye daha fazla dayanamayarak açıp, titreyen ellerimle kulağıma götürdüm.
"İyi günler Bulut Hanım ben Karşıyaka Emniyet Müdürlüğü'nden Ali Erdem. Sizi dün geceki ihbarınızdan dolayı aramıştım." Rahat bir nefes vererek korkudan sıktığım gözlerimi araladım. "İyi günler Memur Bey buyrun, yakaladınız mı katili?" Heyecanla kurduğum cümleye herhangi bir yanıt alamadım. "Bu konuyu bugün emniyete kadar geldiğinizde konuşalım Bulut Hanım" dedi. "Tabi ki Memur Bey bugün orada olacağım." Diyerek kapattım.
Hızlıca kahvaltımı etmeye çalışırken bir yandan da Selin'e mesaj atmaya çalışıyorum.
Bulut: Selin başıma bir sürü şey geldi. Acil buluşup konuşmamız lazım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEĞİN CEHENNEMİ
Teen Fiction"Benim güzel kelebeğim, senin için hissettiklerim aşk kadar basit bir duygudan ibaret değil. Daha fazlası, anlamlandıramayacağım kadar özel anlıyorsun beni değil mi?" Yüzüme düşen dağınık saçlarımı eliyle iterek yaşlı gözlerimi sildi. Hala beni sev...