4.BÖLÜM

1.6K 55 18
                                    

Biten sigarasını koltuğun başında söndürerek attı. Mimiksiz yüzünü, titreyen bedenime çevirerek alaycı bir şekilde gülümsedi. Nefes alışverişim git gide düzenşizleşiyordu. Titreyen bedenim uyuşmaya başladığında elimdeki bıçak yere düştü. O ise hiçbir şey yapmıyor, sadece beni izliyordu. Bacaklarını orta sehpaya uzatarak kafasını geriye doğru attı. "Sürpriz minik fare" dediğinde sesi kulaklarımda anlamsız bir yankı yaptı.
Eğilip tekrar bıçağı elime aldım ve dış kapıya koştum. Kapı kolunu birkaç kez zorladım ama çoktan kilitlenmişti.

Çaresizce kapıyı yumruklamaya başladım. Koskoca 6 katlı apartmanda kimse gelmedi yardıma. Arkamı döndüğümde Ateş, salonun kapısına kolları göğsünde bağlı bir şekilde yaslanmış sırıtarak bana bakmaya devam ediyordu. Ben ise kapıya yapışmış, etrafa bakınarak kaçacak yer arıyordum. Kapıyı yumruklarken yere attığım bıçağı hızla eğilerek geri aldım. Aniden gelen cesaretimle ona doğru uzattım ve geriye adımlayarak alanı genişletmeye çalıştım. Yüzündeki iğrenç sırıtma bir anda yok oldu ve yavaş adımlarla üzerime gelmeye başladı. Kaçacak yerim yoktu. Elimdeki bıçakla onun üzerine gitmeye başladım. " Beni ucu körelmiş bir meyve bıçağıyla mı öldüreceksin?" Sesi oldukça sakindi. Tek kelime edemiyordum. Bıçağı bir kez yüzüne doğru savurduğumda, tek amacım onu korkutup üzerime gelmesini engellemekti. "Gerçekten sebep olduğun onca zarardan sonra rahat rahat yaşayabileceğini mi sandın minik fare ha, olanları unutacağımı mı sandın Bulut Acar"

Ben ne gibi zararlara sebep olmuştum ki ve daha önemlisi soyadımı nereden biliyordu? Vücudumda gezen ve her saniye artmaya devam eden korkunun da etkisiyle, bu sefer ıskalamayacak şekilde koluna derin olmayan, uzun bir çizik attım. Gözleri anlık koluna iliştiğinde koşarak odama girdim ve camı açtım. Tam var gücümle bağıracağım sırada, enseme çarpan sert   cisim buna engel oldu. Sonrası yok karanlık.

Başımdaki tarifsiz ağrı ve midemin bulantısı kendimi inanılmaz berbat hissetmeme sebep oluyordu. Kulaklarıma ilişen sayısız küfür ve bağırış yüzünden gözlerimi açıp açmamakta kararsız kaldım. Bedenimin sürekli sarsılması midemi fazlasıyla bulandırıyordu. En sonunda dayanamadım ve gözlerimi açtım. Tahmin ettiğim gibi bir arabadaydım. Kafamı tutup doğrulduğumda camdan dışarıya bakarak neler olduğunu anlamaya çalıştım. Hava kararmıştı ve etrafta hiç ev yoktu. Panikle kafamı dikiz aynasından bana bakan adama çevirdim. Az önce bağırarak konuştuğu telefon görüşmesini sonlandırmıştı. "Sakın tek kelime dahi etme seni hiç düşünmeden öldürür, cesedini ormana atarım" dedi. Bende çoktan bırakması için yalvarmaya başladım. Sen gerçekten akıllanmaz bir çomarsın Bulut.

"Söz veriyorum kimseye tek kelime söz etmeyeceğim, yemin ederim bir daha karşına çıkmayacağım lütfen bırak beni. Ben birşey yapmadım." Sözlerim onu iyice sinirlendirmiş olacak ki aniden arabayı durdurdu. Gözlerini kapatarak derin derin nefes almaya başladı. Zaten bulanan midem genzime kadar geldiğinde ağzımı tuttum. Ne olduğunu anlamış olacak ki hemen arabadan indi ve kapıyı açarak benide indirdi. Saçımdan sımsıkı tutarak başımı eğdi. İçim dışıma çıkana kadar kustum. Üstüme başıma bulaştığı için iyice kendimden iğrenerek ağlamaya devam ettim. Yanıma eğildi, tuttuğu saçlarımı geriye çekerek yüzüme baktı ve hiç iğrenmeden eliyle ağzımı sildi. Saçlarımdaki parmakları biraz gevşediğinde Kendimi son kez zorlarak yüzünü çokta uzun olmayan tırnaklarımla çizdim ve geriye itip düşmesini sağladım.

Koşarak yoldan çıkıp ormana girdiğimde arkamdan bağırarak geliyordu.

Yaşadığım adrenalin çok fazlaydı. Ağaçlara çarpa çarpa koşuyorum ve dengemi sağlayamıyorum. Bacaklarımın hali kalmadı ama o hala arkamda ve beni yakalamasına çok az kaldı. Ne olursa olsun koşmaya devam ettim. Eğer şimdi kurtulamazsam birdaha geleceğimin olmayacağına eminim. O beni kesinlikle öldürecek.

KELEBEĞİN CEHENNEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin