ÖNCELİKLE ÖZÜR DİLERİM UZUUN ZAMANDIR BÖLÜM ATAMIYORDUM. AMA ŞİMDİ GELDİM.
YENİ BÖLÜMLER İÇİN BOLCA YORUM ATIP BANA SIK SIK BURAYI HATIRLATMAYI UNUTMAYIN
SİZİ ÇOK SEVİYORUM CANLARIMM...
Tabiki de kapıya vuran Ateş'ti. Daha fazla sinirlendirmek istemediğim için kapının kilidini açtım ve hemen kapıdan uzaklaştım. Ateş sinirli bir şekilde içeri girdi. Sanki az önce kapıya kıracakmış gibi vuran o değilmiş gibi benimle gayet normal ses tonuyla konuşmaya başladı. "Bu kapı neden kilitli, Ne yapıyordun odada ?" üzerime gelmesiyle birkaç adım geriye giderek yatağa çarptım. "D-duşa girmiştim o yüzden kilitledim kapıyı. Daha sonra da açmayı unutmuşum." Net bir şekilde açıklama yaptım ve vereceği tepkiyi bekledim.
Aramızdaki kısa mesafeyi de kapatarak elini sol yanağımda gezdirdi. Gözlerini gözlerime kilitledi. Ne yapacağımı bilemez halde tepkisiz bir şekilde olacakları bekliyordum. "Benden korkuyorsun değil mi ?" Cevap vermeden sadece yüzüne bakmaya devam ettim. "Sana ne sorarsam sorayım bana cevap vermek zorundasın minik fare. Bunu böyle bil" sesi ne kadar kısık olsa da oldukça tehditkâr bir tondaydı. Kafamla onayladım. "Evet sen korkunç bir insansın ve senden korkuyorum" eli kendini belli edercesine yanağımı yakıp geçiyordu. Gerilen ortam nefes almamı zorlaştırıyordu. Yüzünde anlık samimiyetsiz bir gülümseme belirdi. "Evet benden korksan iyi edersin ve hatta beni sinirlendirmezsen senin için en iyisi olur. Laflarına ve hareketlerine dikkat edeceksin." Nefesimi tutmuş sözlerini dinlerken elini çekti ve kapıya doğru ilerledi. Tam çıkacakken durdu ve bana döndü. "İyi olmak istiyorsan ben ne dersem o olacak" diyerek seri adımlarla kayboldu. Gittiğinden emin olduktan sonra rahat bir nefes vererek yatağa oturdum. Ona itaat etmem gerektiğini söylemesi çok fazla sinirimi bozuyordu ama daha çok sinir bozan şey ise karşı çıkamamamdı. Ya buradan kurtulacak hayatıma güzel bir şekilde devam edecektim ya da burada kalıp hayatımı zehir edecekti. Sinirle tekrar yatağa uzandım.
Sabah gözlerimi birinin ismimi seslenerek omzuma dokunmasıyla araladım. Beni uyandıran Gamze'ydi.
Gözlerimi ovuşturarak kalktığımda Gamze'de bugün neler yapacağımızı anlatıyordu. Bir anda sözünü keserek konuştum. "Bunu bana neden yapıyor, beni gerçekten öldürecek mi?" Sesim o kadar buruk çıkmıştı ki kendime ben bile acımıştım. Benden böyle bir soru beklemediği için bir afallayıp sessizleşti. "Bilmiyorum lütfen bana soru sorma ve benden yardım isteme" bu evde neden herkes bu kadar soğukkanlıydı. Burada kaldığım sürece asla iyi olmayacaktım, etrafımda böyle acımasız insanlar varken. Özellikle hemcinsinin öldürüleceğini bile bile bu duruma göz yuman bir kadın, ne acınası ama.Gözlerim dolu dolu lavaboya gittim ve kapıyı hızla çarparak rutin işlerimi hallettim. İşim bittikten sonra çıktığımda odada kimse yoktu. Aşağı inip inmemekte biraz kararsız kalsam da sonunda aşağı indim.
Çekingen bir şekilde salona girdiğimde Cansu ve Ateş birşeyler konuşuyolardı. Yanlarına doğru ilerleyip tam koltuğa oturacağım sırada Ateş yerinden kalktı ve çoktan hazırlanmış kahvaltı masasına doğru ilerledi. "Peynir zamanı minik fare" söylediği söz çok âdice birşeydi resmen benimle alay ediyordu.Ona olabilecek en uzak yere oturdum.
"Ben birazdan çıkacağım. Akşama geldiğimde seni tamamen hazır görmek istiyorum" sadece kafamı sallamakla yetindim. "Eğer sorun çıkaracak olursan beni yorma öldür kendini" sinir krizi geçirmemek için kendimi zor tutuyordum. Beni istediği gibi aşağılayıp tehdit ediyordu ve bende cevap veremiyordum. "Tamam diyorum sorun çıkmayacak, sen geldiğinde hazır olacağım" sesimi yükseltmemeye özen göstererek kurduğum cümle hoşuna gitmiş olacak ki yüzüme gülümseyerek bakıyordu. "Gerçi hazırlansan da pek birşey değişmeyecek gibi ama yine de bu halinden iyidir" gözlerim istemsizce bedenimde gezdi. " Çirkin şansı işte sayemde birkaç ay bakımlı özenli gezeceksin" bu aşağılayıcı laflara daha fazla dayanamayacaktım. Hızla masadan kalktım ve merdivenlere doğru ilerlemeye başladım. "Bulut hemen masaya geri dön. Bir daha tekrarlamayacağım" dönüp dönmemekte kararsızdım ve olduğum yerde donup kalmıştım. Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Tekrar yanına dönmek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEĞİN CEHENNEMİ
Teen Fiction"Benim güzel kelebeğim, senin için hissettiklerim aşk kadar basit bir duygudan ibaret değil. Daha fazlası, anlamlandıramayacağım kadar özel anlıyorsun beni değil mi?" Yüzüme düşen dağınık saçlarımı eliyle iterek yaşlı gözlerimi sildi. Hala beni sev...