Uzun bir aradan sonra yeni bölümle karşınızdayımm.
Yorum yapmayı unutmayın💓
———Stiles o gün yattığından beri çok düşünmüştü olanları. Çok mu sert konuşmuştu? Çok mu kırmıştı kardeşini. Ama amacı onun mutluluğunu bozmak değil, onu gerçekten mutlu kılmaktı.
Oflayarak ayağa kalktı ve kardeşinin odasına girdi. Stuart kapıya arkasını dönmüş sakince uyuyordu. Stiles yavaşça yanına yaklaştı ve dikkatlice yanında ki boşluğa yattı. Elini kardeşinin beline koyup kafasını yastığa koyduğunda ise yanağında hissettiği sıcaklıkla çabukça gözleri yastığı buldu. Stuart'ın isteği üzerine sade bir bebek mavisi kılıfı geçirdiği yastık şimdi koyu kırmızı kanla çevriliydi. Stiles'ın nefes alış verişleri hızlandı ve kardeşini kendine çevirdi. Boynuna çenesinden başlayarak ensesine doğru bir çizik vardı.
Koşarak telefonunu kaptı ve bir ambulans aradı. Fakat sesi öylesine titriyordu ki telefonda ki naif sesli kadın bile onu anlamadı. Olanları anlatamayan Stiles ise daha fazla sinirlenip telefonu kapının ucundaki koltuğa fırlattı. Koşarak temiz bir bez alıp hâlâ kanayan yaraya bastırdı ve kendine göre çok daha hafif olan çocuğu kollarının arasına aldı. Hızlı adımlarla cipine giderken bir yandan da mırıldanıyordu.
"Özür dilerim, özür dilerim benim hatam. Söz veriyorum bir daha sana karışmayacağım ama yalvarırım ölme Stuart. Senden başka kimsem yok benim"
Sertçe burnunu çekti ve arabasının kapısını açıp kardeşini içeri soktu. Oldukça hızlı davranarak sürücü koltuğuna bindiğinde gözyaşlarıyla puslanan yolu dikkatlice sürerek hastaneye vardı. Kendisi arabadan iner inmez bağırdı:
"Sedye getirin lütfen!"
Bir sedye geldiğinde hemşire olduğunu tahmin ettiği adam çabucak kardeşini kontrol etti. "Ne zamandır kesik, ne zamandır sargılı"
Stiles hâlâ titreyen sesiyle "Bilmiyorum" dedi "Sabah kalktığımda yastığa akmıştı kanı ve sıcaktı. On dakika falan oldu saralı"
Sedyeyi ittiren adam çabucak başını salladı ve Stuart odaya alındı. Stiles çaresizce koltuğa çöktü ve babasını aradı. Deli gibi korkuyordu. En son annesi öldüğünde bu kadar korkmuştu.
"Baba...Hastaneye gel yalvarırım. Stuart'ın boynu...Boynunu kesmiş. Kardeşim ölüyor baba."
"Tamam Stiles sakin ol ben hemen orada olacağım tamam mı. Kardeşin ölmeyecek"
———Yarım saat kadar sonra Stiles babasının omzuna yatmış, gözyaşlarıyla ağırlaşan gözlerini açık tutmaya çalışıyordu. Noah'ın eli ise sürekli olarak oğlunun saçlarında dolanıyor, ona cesaret verici şeyler mırıldanıyordu.
Bir doktor odadan çıktığında Stiles koşarak yanına vardı. "Neyi var, iyi mi? Bir şey oldu mu? Kardeşim yaşayacak değil mi?"
"Sakin olun lütfen-"
"Sakin olamam cevap ver bana!"
Doktor Stiles'ın gözlerine bakarak "O iyi" dedi. "Biraz daha geç kalsaydınız felç olma ihtimali bile vardı fakat şu an ilk hayati tehlikeyi atlattı ve gayet iyi"
Stiles o an ne olduğunu hatırlamıyordu. Gözleri bir anda karardı ve doktorun ayaklarının dibine yığıldı. Gözleri de yavaşça kapandığında hatırladığı tek şey babasının kendi adını haykırmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~|TWİNS|~
FanfictionBeacon Hills'e annelerinin yokluğunu hissetmemek için gelen ikizler, -Stuart ve Stiles- Beacon Hills lisesine başlarlar ve hayatları bir anda değişmeye başlar. Fakat içlerinden biri ileri derecede şizofrenidir ve buna alışması, alıştırması gerekir.