Five

372 56 42
                                    

Elimdeki anahtarla üçüncü denememde kapıyı açabilmiştim.
Bağıcıklarının zaten açık olduğu ayakkabıyı hızlıca çıkarıp içeri girdim. Kapşonumun içindeki yavru kedinin soğuktan titrediğini hissettiğim için aceleyle bir havlu alıp tüylü minik bedenine sardım.

Kalöriferin yanındaki minderin üstüne koyup ısınmasını bekledim. Titremesi geçince havluyu üstünden çekip kucağıma aldım minik kediyi, yüzü gözü pislik içindeydi ve ıslaktı.

Hala ona bakamayacağım zihnimin içinde dolanırken kucağımda onunla beraber banyoya ilerledim. Lavabonun deliğini tıpayla kapatıp sıcak suyun dolması bekledim.

Kokusunu sevdiğim için kullandığım bebek şampuanını alıp minik yavruyu ılık suyun içine bıraktım. Suya temas etmesiyle irkilmişti ve bileklerime ufak çizikler bırakmıştı.

"Sakin ol minik, her şey yolunda sana zarar vermeyeceğim."

Yumuşak hareketlerle vücudunu okşadığımda gerginliği gitmişti ve  ufak mırıltılar çıkarmaya başlamıştı, şampuanla kirli yerlerini temizleyip kuruladım.

Tanrım dahada beyaz olmuştu. Kim böyle tatlı bir şeyi sokağa bırakabilirdiki.

Minik yavruyu tekrar havluya sarıp kalöriferin yanına geri koydum.

"Seni kurutmamız lazım..."

Hızla geri ayağa kalkıp yürüyeceğim sırada gözüm karardı son yarım saattir deli gibi koşturuyordum bu kadar haraket bünyeme fazla gelmişti.

Yavaşça yatak odama girip çekmecemden kurutma makinesini aldım.

Tekrar minik yavrunun yanına çömeldiğimde havlunun içinden mavi gözleriyle bana bakıyordu, bu anlık kalbimi hızlandırmıştı.

Yavaşça beyaz tüylerini kurutmaya başladım. Korktuğu için kaçmaya çalışıyordu ve bu tatlı hareketleri beni gülümsetmişti.

Kurutma işini bitirdiğimde iki kolunda tutup hava kaldırdım ve yukardan bana bakan gözlerine bende hayran hayran bakıyordum. Pencereden gelen ay ışığı, beyaz tüylerini parlatmıştı. Bu dünyaya ait değilim dercesine güzel bir görüntüydü bu.

"Ne kadar da güzelsin..."

Konuşmamla tatlıca miyavlamıştı.
Tam bir prenses gibi görünüyordu. Dişi bir yavru olduğunu banyo yaptırırken fark etmiştim.

"Sanırım senin adını ne koyacağımı buldum minik"

Tekrar miyavlamasıyla dayanamayıp yanağıma yasladım o da beklemeden burnunu yüzüme yüzüme sürtmeye başlamıştı.

"Ay kadar parlak ve güzel olduğun için adın Luna olmalı..."

Tekrar miyavladığında gülümsemiştim.

Hızla telefonumu elime alıp jake'ın numarasını tuşladım.
Birkaç çalıştan sonra açmıştı.

Uykulu sesi kulağıma dolduğunda saate bakmadan aradığımı fark etmiştim.

"Gece ikide beni neden aradığını oldukça merak ediyorum sunghoon. Ve sana küs olduğumu umarım hatırlıyorsundur."

"Özür dilerim saatin kaç olduğunu dikkat etmemişim. Senden bir şey rica edecektim."

Telefonun diğer ucundan bir iç çekme sesi gelmesiyle yapmayacağını düşünerek üzülmüştüm.

"Sunghoon, iş saatleri dışındayız, şöyle mesafeli konuşmana gerek yok ,rica etmenede söylemen yeterli."

Dedikleriyle gülümsemiştim O benim tek arkadaşımdı. Luna kapşonlumun ipini yakalayamadığı için sinirle miyavlamıştı. Jake bunu duymasıyla heycanla haykırmıştı. Evet bildiğin haykırmıştı...

Dirty Daisy JAYHOONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin