Sixteen

148 29 20
                                    

(Bir kerede öldürmedi. Beni tekrar tekrar öldürdü, yıllarca öldürdü.)

(En zoru nedir biliyor musun Doktor? Bedeni öldürmek değil, ruhu öldürmektir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(En zoru nedir biliyor musun Doktor? Bedeni öldürmek değil, ruhu öldürmektir. Benim ruhumun katili oldu o.")

                           💫

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                           💫

Ellerimin tiremesini durduramıyordum. Buraya ilk gelişimde degildi ama sanki odanın içinde ki bütün hava düşmanımmış da eğer nefes alırsam beni öldürecekmiş gibi hissettriyordu. Uzun zamandır bu kadar zayıf ve stresli hissetmemiştim kendimi sanırım.

Delicesine eziyet ettiğim tırnak etlerim coktan dayanmayı bırakmış kanıyordu ama acısını hissedemeyecek kadar uyusuktu bedenim. Karsimdaki adamin gozlerine asla bakamıyordum. Sanki ağzımdan çıkacak tek kelime sonrasında bana şok içinde bakıp o coğu insan gibi bana ekisi gibi davranmayacağını hissediyordum.

Kendi içimde büyük bir savaş verirken onun o sakin sesini duymuştum.

"Papatya..."

Bakıslarımı zorla yüzüne değdirmiştim.
Gülümseyerek bana bakmış konuşmaya devam etmişti. Ne kadar belli etmesede onunda gergin olduğunu anlamıştım.

"Papatya çayı ister misin? Biraz gergin gibisin."
( şu cümle o kadar ikonikleşti ki gulesim geliyor, hoona bir papatya cayi KSZBKSJD)

Başımla onaylamakla yetinmiştim. Sesim çıkmamak için yemin etmişti sanki.

"Senin için zor olduğunu ve korktuğunu biliyorum. Bana güvenmekte elbet zor senin için."

"Ama bazı şeyleri, içinde kanser gibi büyüyen karanlığı söküp atman için benimle konuşmalısın. Sana yardım edeceğimi söyledim değil mi?"

Başımı eğip derin bir nefes almaya çalıştım evet sadece çaliştim çünkü her an boğulmak üzere gibi hissediyordum.

"Annem ve babamı... o gece kaybettikten sonra bir süre hastanede kaldım. "

Sesim o kadar kısıktı ki duyabildiginde emin değildim. Bakışlarımı ona çevirdiğimde dikkatle beni dinlediğini fark ettim.
Anlatmalıydım, anlatmalıydım ki bir şeyler artık değişsin bu lanet, boş, beşpara etmez hayatımdan kurtulabileyim.

"Kazadan sonra psikolojik olarak yıprandığımı ve destek almam gerektiği için orda kalmam gerektiğini söylediler. Zaten  kazadan sonra uzun bir süre konuşamadım. Tramvatik bir şekilde etkilendiğimi söylüyordu doktorlar."

Ellerime bakarak anlattığım sırada Jayin sekreteri ise kapıyı çalıp papatya çayını bırakmıştı.
Ellerimi fincana dolayıp sıcak çayı yudumladım.

Jayin ise gerginliği azalmış yerine düşünür gibi bir ifade kaplamıştı yüzünü. Yinede o ufak gülümsemesini düşürmüyordu dudaklarından. Bir yudum daha aldım çaydan şuan beni rahatlatacak her türlü şeye ihtiyacım vardı. Biraz bekleyip konuşmaya devam ettim.

"Hastanede kaldığım sürece geçirdiğim zamandan pek bir şey hatırlamasamda. Yine de mutlu olduğumu hissediyorum. Hatırladığım çok az şey var. Bunlardan biri size bahsettiğim o küçük çocuk ve yaşlı bir kadın. Benimle çok ilgilendiklerini hatırlıyorum. Ama ne yüzlerini ne de adlarını hatırlayabiliyorum. 
Bunları unutmamın ya da unıttugumu sanmamın sebebinin de beynimin kendini koruma yöntemi olduğunu söylüyorlar. Emin olun doktor, hatırlamak için her şeyi yaptım çünkü o hastanede ki anılarım son mutlu olduğum anılar ama ben anne babamı unuttuğum gibi onlarıda unuttum işte."

Ağlamaya başladığımı ellerime düşen gözyaşlarıyla fark etmiştim. Bu acizliğimden utandığım için başımı eğebilirmiş gibi daha çok eğdim. O ise karşımda oturduğu masasından ve koltuğundan kalkıp yanıma oturmuştu. Usulcu, tırnaklarıma eziyet ettiğim elimi tutmuş diğer eliyle de başımı kaldırıp gözyaşlarımı silmişti. İşte o an yine içimi o tanıdık sıcaklık kaplamıştı. Kalbime kadar inen o sıcaklığın sebebi güneş gibi dudaklarında açan gülücüğüydü.
Ben tamamen bir buza dönüşmüşken onun gülücüğü bana güneş gibi doğup buza dönmüş kalbimi ve bedenimi eritiyordu.

"S-sonra doktorlar daha iyi olduğumu ve artık hastane de kalmama gerek olmadığını söyledi. Hastane de arada sırada yanıma gelen bir adam vardı. Babamın ve annemin arkadaşı olduğunu söylemişti bana. Annem babam öldükten sonra beni yanına alacak bir akrabam olmadığı için o adam beni bir yetimhaneye bıraktı."

Aklıma dolan anılar nefesimin ağırlaşmasına sebep olurken, beni tutan eline daha da tutundum. Yanımda olduğunu hissetmek için.

"İşte doktor her şey o zaman başladı. Beni şuanki halime böyle bir insana, dönüşmeme sebep olan her şey o yetimhanede başladı."

"Küçükken güzel bir çocuktum. Yani çevremdekiler öyle derdi. Beyaz tenli, büyük gözlü, bir erkek çocuğuna göre güzel olduğumu söylerlerdi işte. Yetimhaneye geldiğimde benimle ilgilenen yardımcı olan biri vardı. Beni asla yalnız bırakmazdı. Her zaman destek olurdu, korkudan uyuyamadığım zamanlar benimle uyurdu, kendimi güvende hissederdim. Onu çok seviyordum o yetimhanede değer verdiğim tek insandı ama biliyor musum Doktor. İnsana en büyük zararı da en değer verdiği insanlar verirmiş, beni bu hayata küstüren de beni iğrenç bir hale sokanda o adam oldu. 9 yaşında küçücük, ona bağlanan, hiçbir günahı olmayan tek yaptığı saf bir şekilde o adamı sevip güvenmek olan o küçük çocuğa en büyük kötülüğü o adam yaptı işte doktor. Kimseye güvenmeme, herkesten en yakın arkadaşımdan bile kaçmama, yıllardır kimseye sarılamama insanların arasına karışıp o herkesin sıradan sandığı ama benim özlem çektiğim hayatı yaşayamama sebep olan o adam, o çok sevdiğim güvendiğim adam 9 yaşımda benim katilim olmaya başladı.
Bir kerede öldürmedi. Beni tekrar tekrar öldürdü, yıllarca öldürdü. En zoru nedir biliyor musun Doktor? Bedeni öldürmek değil, ruhu öldürmektir. Benim ruhumun katili oldu o."

Ellerini ellerimden çekip yüzüne baktım. Gülmüyordu, gülümsemesi silinmişti. Gerildiği boynunda belirginleşen damardan belli oluyordu. Gözlerinin içine baktim. O da dikkatle bana bakıyordu.

"Devamını anlatırsam ve sende beni geride bırakıp gidersen doktor? O zaman ne yapmalıyım. Anlattıklarımdan sonra sende beni bırakıp gideceksin."

Başını hızla iki yana sallamıştı. Elleri tekrar ellerimi bulduğunda bakışlarımı eğdim.

"Seni asla bırakmam Sunghoon. Bulmuşken asla bırakmam, seni tanıyorum. Artık senin elini asla bırakmam inan bana."

Acı bir gülümseme belirdi dudaklarımda. Yapmamalıydım bir kere daha birine güvenmemeliydim ama beni bıraksa cekip gitse bile anlatmak istiyordum. Artık içimde biriken her seyi bırakmak istiyordum. Ve o kişi ise bu güneş gibi gülüşe sahip olan doktor olsun istiyordum.

Ufacık bir umut bile olsa yanımda olsun istiyordum. Yıllar sonra bir kişiye daha böyle güvenmiş ve bağlanmışken sonunun tekrar kötü bitmesini istemiyordum. Ama benim bilmediğim kimsenin bilemeyeceği kaderin oyunu vardı ikimiz için, tanrının planı vardı. Ve ne ben ne de Doktor bu hikayenin nasıl bitecegini bilmiyorduk.



Bölüm sonu

Çok uzun zaman oldu. Buraya yazmayalı. Özür dilerim tekrar.
Sunghoonun da dediği gibi tanrının bu ikili için büyük planları var.

Hepinize jayhoonlu günler. Bölümle ilgili teorilerinizi, yorumlarda yazabilirsiniz.

🤍🖤

Dirty Daisy JAYHOONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin