18

250 41 20
                                    

1 hafta sonra

Seonghwa'dan

Neredeyse 1 haftadır aklım Yunho'daydı. Dediği her kelime aklımda dolaşırken bu haftayı atlatmak oldukça zordu. Ne zamandır hastaydı ve okula gelmiyordu. Evde ise ona Mingi bakıyordu. Şimdi ise okul çıkışı, kapılarının önündeydik. Yunho'yu ziyarete gelmiştik, şahsen göreceğim şeyler beni gerse de sakin olmaya çalışıyordum. Mingi kapıyı açarken gülümseyerek bizi içeri davet etti. Wooyoung koşarak Yunho'nun odasına dalarken hepimiz arkasından gülümsemiştik. Biz de onun arkasından odaya girince resmen rengi atmış bir Yunho'yla karşılaşmıştık. Wooyoung ağlama moduna girerken San gülümseyerek onu kolları arasına çekmişti. Yunho'nun yatağının ucuna oturup elini tuttum.

"Yunho, nasıl hissediyorsun kendini?"

Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı, "Ölüyormuşum gibi, gün geçtikçe nefesim daralıyor."

Mingi tüm olanları detaylı izlemek için en arkada duruyordu, kapıya yaslanmış bizi izliyordu. Yeosang yanıma kadar gelip kolunu omzuma sarınca kafamı kaldırıp ona döndüm. Omzumu sıkıp hafifçe vurduktan sonra odadan çıktı. Ne demek istediğini sonradan anlasam da hızlıca peşinden gittim. Her zaman toplantı yaptığımız tuvalete girip arkasından kapıyı kapattı. Bana doğru dönerken birkaç adım daha gitsem onu kapıya sıkıştıracaktım neredeyse.

"Bunun kum saati ile bir alakası var mı?"

"Evet var, Yunho bana söylemişti. Aynamın önünde kum saati buldum diye."

Yeosang kapıya yaslanıp konuşmaya başladı, "O zaman onu bulalım hemen, çok kötü olmuş cidden."

Kafamı sallayıp onu onayladım. Odayı incelerken dolabın üstünde olan kum saati geldi gözümün önüne.

"Bahçede beni bekle hemen geliyorum."

Hızlıca banyodan çıkıp Yunho'nun odasına ilerledim. Onlar koyu bir muhabbete dalmışken kimseye fark ettirmeden kum saatini aldım. Aynı hızda odadan çıkarken Yeosang'ı bekletmemek adına bahçeye yöneldim. Üşümüş olduğu her halinden belli olurken uzun krem kabanına sarılmıştı. Burnu kıpkırmızıyken aklımın bir köşesine burnunu öpeceğimi not ettim.

"Kıralım hadi."

Aklıma gelen soruyla duraksadım, "İyi ama, Yunho'nun ruhu dahalık kum saatine hapsolmadı. Eğer boş bir şey için kırarsak nolur ki?"

Yeosang düşündü, "Haklısın evet, ama böyle de Yunho'nun ölümünü beklemek." Gözleri dolarken konuşmaya devam etti. "Çok garip geliyor."

Hızlıca üşümüş bedeni kendime çekerken sıkıca sarılmıştım. Saçlarını okşarken iyice ısıtmak adına kabanımın içine sokmuştum onu.

"Hepsi benim suçum değil mi hyung? Bunların sebebi benim."

"Hayır, hayır öyle düşünme Yeosang. Tüm suçlu benim tamam mı? Ben senin için her şeyi yapacağım. Şu an olduğu gibi."

Saçlarının arasına öpücük kondururken kazağımın ıslandığını hissediyordum. Yüzünü avuçlayıp bana bakmasını sağladım. Islak yanaklarını baş parmağımla kurularken hafifçe diliyle dudağını ıslatmıştı. İlgim dudaklarına kayarken fark ettirmeden parmağımı yanağından dudağına indirdim. Alt dudağını parmağımla okşarken soğukluğu hissedebiliyordum. Yeosang ise gözlerini kapatmış anın tadını çıkarıyordu. Bu andan yararlanmalıydım sanırım, öyle değil mi?

ikinci bir şans | seongsangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin