Bölüm 3

35 4 0
                                    


  Umudumun kırıldığı anda insanoğlunun vücudunu saran toprakta yeşerdi yeni filizim. Bir insandan kaçarken diğerine sığındım; güvenle şüphe arasında kurulmaya çalışan bir hayat...

  Sabah bütün düş kırıklarımla çıktığım bu yurttan yeni umut kırıntıları ile dönüyorum. Anılarım boynu bükük bakarken şimdi dimdik karşımdalar. Ben... Her halimle, her anımla ben. Gittikçe büyüyorum, hücrelerimle değil yaşanmışlıklarla. Beni kırsa da mutlu etse de yenileri ekleniyor gün geçtikçe. Hiçbirinden vazgeçemem ya da unutamam çünkü insan kendinden vazgeçebilir mi?

  Tam yatakhaneye girdiğim anda "Sonunda!" dedi kızlar.

  "Çok açım." dedim yatağa doğru ilerlerken. Kendimi İrem'in yatağına bıraktım, iki adım daha atıp kendi yatağıma ulaşacak halim kalmamıştı.

  "Allah, Allah neden acaba?" dedi Mutlu. İkisi de yanıma gelmişti.

  "Kuzum bugün anlatmayı düşünüyor musun?" dedi İrem.

  Sesimi küçük Emrah moduna getirerek "Yemek yerken anlatsam?" dedim. Şu anda yemek saatindeydik ve bugün ki ikinci şansımı kullanmış durumdayım.

  "Bizde seni bekledik, hadi bakalım uyuyan güzel kalk da gidelim yemekhaneye." dedi Mutlu. Uykuyu çok severdim fırsat bulduğum anda da uyurdum hatta derste bir kez oturduğum yerde uyumuşum, kızların gülme sesine gözlerimi açmıştım.

  Daha fazla tembellik yapmayıp yattığım yerden kalktım, kızlarla birlikte yemekhaneye yöneldik. Yolculuğumuz son bulduğunda yemeklerimizi alıp boş bir masaya geçtik. Kızlar bana ben onlara bakıyordum ve sonunda anlatmaya başladım; ben anlattıkça onlar gökkuşağı gibi renk renk oldular. Sinirden delirseler de sonunda bir nebze olsun sakinleştiler.

  Kızların sorularına yetişemeye çalışırken yemekhane görevlisi Ayşe abla masamızda belirdi "Kızlar ben sizi her gün yemekhaneden kovacak mıyım? Her an birliktesiniz, ne buluyorsunuz bu kadar konuşacak şeyi?"

  Gülmeye başladık "Hemen çıkıyoruz." dedi Mutlu.

  "Deli kızlar sizi." diyerek gülmemize eşlik etti.


  Yatakhaneye geldiğimizde yorgunluktan hissetmediğim bedenimi yatağımın üstüne bıraktım. Yüzüstü yattığım yerden telefonumun sesine kalktım, sürünürcesine çalışma masasındaki telefonuma uzandım. Zeynep Hanım arıyordu. Ayrılmadan önce telefon numaramı, hangi yurtta kaldığımı, okulumu ve gereksiz olan birkaç ayrıntıyı sorup öğrenmişti.

  Daha fazla bekletmeden telefonu açtım "Alo?"

  "İyi akşamlar Hazel 'cim."

  "İyi akşamlar." Şaşkınlığımı ve heyecanımı sesime yansıtmamaya çalıştım. Bu kadar kısa sürede her şeyi ayarlamış olamaz, muhtemelen başka bir şey için aradı.

  "Senin için zor bir gündü, biraz daha iyi misin?" Merakım giderek kabarmaya başladı.

  "Henüz kendime gelemedim ama daha iyiyim." En azından kurtulmamın rahatlığı var ama yine de yaşananların ağırlığı üstümden kalkmıyor. Birçok kadın, genç kızlar ve çocuklar daha da kötüsünü yaşadı, yaşıyor ve maalesef bu bitmiyor. Sonrada soruyorlar 'Nasılsın? 'Çok kötüyüm demek isterdim, isterlerdi; bize ait olan bedeni bizden çalıyorlar, nasıl iyi olabiliriz ki? Ama bu bir vazgeçiş demek değil asla da olmaz.

  "Umarım kısa zamanda daha da iyi olursun bunun için bende ailemde senin yanında olacağız. Yanlışların karşısında ısrarcı olursak iyileşmeleri de görebiliriz. Aslına bende seni bunun için aramıştım, yarın akşam avukat ile görüşeceğiz, senin de burada olman gerekiyor."

SAYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin