34. Bölüm 12 Eylül Ertesi Gün ( Bölüm Kısa)

45 3 0
                                    

Sabah 6
 
Fekeliler konağı
 
Lütfü :  eninde sonunda böyle olacağı belliydi
Hünkar : şimdi asker yönetime el koydu
Fikret : şimdi sokağa çıkma yasağı da geldi
 
 
Sokaklar
 
Asker : dışarıda hiçbir vatandaş kalmayacak kalanları tutuklama emri geldi
 
2. Asker : sokakları boşaltın
 
İnsanlar panik halinde kaçıyordur
 
 
Şehirde hoparlörde anons ediliyor
 
"Yüce Türk Milleti,
Büyük Atatürk'ün bize emanet ettiği, ülkesi ve milletiyle bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti son yıllarda izlediğimiz gibi dış ve iç düşmanların tahriki ile varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikrî ve fiziki haince saldırılar içindedir. Devlet, başlıca organları ile işlemez duruma getirilmiş, anayasal kuruluşlar tezat veya suskunluğa bürünmüş
 
 
, siyasi partiler kısır çekişmeler ve uzlaşmaz tutumları ile devleti kurtaracak birlik ve beraberliği sağlayamamışlar ve lüzumlu tedbirleri almamışlardır. Böylece yıkıcı ve bölücü mihraklar faaliyetlerini alabildiğine artırmışlar ve vatandaşların can ve mal güvenliği tehlikeye düşmüştür. Atatürkçülük yerine irticai ve diğer sapık ideolojik fikirler üretilerek sistemli bir şekilde ve haince ilkokullardan üniversitelere kadar eğitim kuruluşları, idare sistemi, yargı organları, iç güvenlik teşkilatı, işçi kuruluşları, siyasi partiler ve nihayet yurdumuzun en masum köşelerindeki yurttaşlarımız dahi saldırı ve baskı altında tutularak bölünme ve iç harbin eşiğine getirilmişlerdir. Kısaca devlet güçsüz bırakılmış ve acze düşürülmüştür.
Aziz Türk Milleti,
İşte bu ortam içerisinde Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanunu'nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünü ile el koymuştur. Girişilen harekâtın amacı; ülke bütünlüğünü korumak, millî birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mâni olan sebepleri ortadan kaldırmaktır. Parlamento ve hükûmet feshedilmiştir. Parlamento üyelerinin dokunulmazlığı kaldırılmıştır. Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir. Yurt dışına çıkışlar yasaklanmıştır. Vatandaşların can ve mal güvenliğini süratle sağlamak bakımından saat 05.00'ten itibaren ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı konulmuştur. Bu kollama ve koruma harekâtı hakkında teferruatlı açıklama bugün saat 13.00'teki Türkiye Radyoları ve Televizyonun haber bülteninde tarafımdan yapılacaktır. Vatandaşların sükûnet içinde radyo ve televizyonları başında yayımlanacak bildirileri izlemelerini ve bunlara tam uymalarını ve bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerine güvenmelerini beklerim."
 
 
 
Fekeliler konağı
 
Demir : Kenan Evren demek yönetime el koydu
Hünkar : inşallah işe yararda ortalık durulur.
Demir : inşallah
Fikret : 61 yılından sonra ki ilk darbe yapıldı
Lütfü : o zamanda yapılmıştı
Müjgan : o zamanlar yurt dışında okuyordum ama duydum.
Hünkar : demir de karışacaktı ama İngiltereye gönderdim
Demir : zorla göndermiştin
Hünkar : iyi ki gönderdim oğlum yoksa Allah muhafaza sende diğerleri gibi olurdun oğlum.
 
Saniye : Çayları getirdi
 
Saniye : Çayları getirdim isterseniz kahvaltı hazırlayım
Hünkar : sonra kurarsın
Saniye : tamam büyük hanım.
 
 
Mutfak
 
Gaffur mutfakta yemek yiyordur. Saniye geldi
 
Gaffur : saniyem bizim Çayları da doldursana
Saniye : ne oldu Gaffur acıktın mi
Gaffur : yok saniyem darbeden sonra sinirim bozuldu o da mideme vurdu
Saniye : Gaffur senin her zaman midene vuruyor.
 
Saniye Çayları doldurdu
 
Gaffur : vay be Saniye sabah sabah darbe oldu
Saniye : olacağı oydu
 
Monica  odasında makyaj yapıyordur Firuze kapıyı çaldı
Firuze : Stella Stella uyudun mu
Monica : yok uyanık ben
Firuze : çocuklar uyandı bakıver
Monica : tamam giyinip geliyor ben
Firuze : tamam.
 
Salon
Sevil :  bugün tıkanıp kaldık buraya desenize
Müjgan : ikinci bir emre kadar sokağa çıkmayacağız hem bahçe koru var ormanın içindeyiz yeteri kadar erzak var sokağa çıkmaya gerek yok
Hünkar : öyle zaten sokağa çıkmaya gerek yok.
Lütfü : ne yapalım idare edeceğiz ihtiyaç halinde izin verirler herhalde
Fikret : verirler canım
Demir : gazete alamıyoruz neler yazıyorlar acaba radyoyu televizyonu hiç kapatmayın
 
Radyoda anons yapılıyordur.
 
Anos :  Kenan Evren saat 13.00 da  konuşma yapacak radyo ve televizyonda canlı olarak verilecek.
Lütfü : durum ile ilgili herhalde
Hünkar : çocuklar uyandı mı acaba
Müjgan : ben bir bakım
 
Müjgan ayağa kalktı odaya gitti
 
Monica kerem aliyi kucağına aldı
 
Monica : seni küçük fare
 
Müjgan odaya girdi
 
Müjgan : Stella
Monica : buyrun Müjgan hanım
Müjgan : ne yapıyorsun
Monica : kerem ali uyanmış kardeşlerini uyandırmasın diye kucağıma aldım
Müjgan : aşağıya indir kahvaltısını yaptırım
Monica :emredersiniz
 
Monica kerem aliyi alıp aşağıya indi.  Müjgan diğer çocuklara baktı
 
Sabahattin in evi
 
Telefon çaldı
Jülide telefonu açtı
Jülide : efendim, tamam geliyorum
 
Jülide telefonu kapattı
Sabahattin : Jülide ne oldu
Jülide : dün 100 kişi yakalanmış onların yargılanması ifadeleri alınması lazımmış beni çağırdılar görevlendirme ile gidiyorum
Sabahattin : Jülide dikkat et
Jülide : tamam  sen merak etme.
 
 
Sokaklar
 
Sokaklar bomboş oldu askeri arabalar sokaktaydı.
 
 
Fekeliler konağı
 
Müjgan kerem aliye kahvaltı yaptırıyordur
 
Müjgan : aç oğlum ağzını, aferin
Fikret geldi
 
Fikret : kahvaltı mı yapıyormuş benim oğlum
 
Fikret kerem alinin kafasını öptü
 
Fikret : radyodan bir açıklama var mı
Müjgan : demin anons geçti. Öğleden sonra Kenan Evren açıklama yapacakmış.
Fikret : ne açıklayacak acaba
Müjgan : sokağa çıkma yasağı ile ilgili herhalde açıklama yapar
Fikret : hükumete el koydular.
Müjgan : asker yönetime el koydu sokaklar asker kaynıyor ne olacak böyle
Fikret : bilmiyorum Müjgan bilmiyorum
 
Hünkar bahçede yürüyordu.  Lütfü yanına gitti
 
Lütfü : ne yapıyorsun burada
Hünkar : geceden beri bunaldım biraz hava alım dedim
Lütfü : bende hava almak için çıktım birlikte yürüyelim
Hünkar : olur
Lütfü : küheylan nasıl bakalım mı
Hünkar : olur
 
Lütfü ve Hünkar ahıra gitti
 
Hünkar: küheylan nasılsın benim kızım
 
Hünkar atını sevdi. Lütfü havucu aldı ata yedirdi
 
Hünkar : doğuma az kaldı
Lütfü : yeni bir tay doğacak
Hünkar : torunlarıma hediye edecem büyüdüklerinde binerler.
Lütfü : inşallah bizde onları kahvemizi içerken izleriz
 
Hünkar gülümsedi  demir ahırın kapısında gördü. Sinirli şekilde içeri girdi.
Demir : anne
Hünkar ; demir oğlum
Demir : Bir dakika gelsene bir şey söyleyecem.
 
Hünkar ve Demir ahırın dışına çıktı.
Hünkar : ne oldu demir
Demir : bu adamla ne böyle yakınlığın bak hiç hoşuma gitmiyor
Hünkar; ne oldu demir bu söylediklerin hiç hoşuma gitmedi ne demek istiyorsun açık açık söyle ima da bulunma
Demir : o adamla yakınlaşmalar gülüşmeler baş başa kalmalar ne oluyor aşık mı oldun sen bu Lütfü Beye
Hünkar : laflarına dikkat et demir ne biçim konuşuyorsun sen annemle. Ne varmış Lütfü beyle aramla ne gördün
Demir:  seni sürekli bu adamın etrafında görmek istemiyorum
Hünkar : sadece fikretin dayısı ve aynı konakta Yaşıyoruz
Demir : mesafeni koru bu adama karşı bak babamdan sonra fekeliye zor ikna oldum başkası ile olmana izin vermem
Hünkar : ne o demir ne demek izin vermem sen anneni hiç tanıyamazmissin oğlum yazık
 
Hünkar demirin yanından ayrılıp gitti Lütfü ahırın kapısından duydu.
 
Çocuk odası
 
Monica çocukların giydiriyordu Sevil geldi
Sevil : Stella
Monica : buyrun Sevil Hanım
Sevil : senin çalışma iznin var mıydı
Monica : evet var
Sevil : iyi işe alırken sormadım onu bir ara bana ver de Müjgan sigortanı başlatsın.
Monica : tamam Sevil hanım
 
Sevil odadan çıktı
 
Monica : bide bu çıktı
 
Salon
 
Müjgan ve fikret oturuyordu. Demir geldi
Fikret : demir ne oldu
Demir : yok bir şey Fikret
Müjgan : gergin gibisin
Demir : iyiyim Müjgan bir şey yok. Firuze ye söyleyin odama çay getirsin
 
Demir odasına gitti
 
Fikret : bir şey olmuş
Müjgan : bilmiyorum ama olmuş gibi duruyor.
 
Hünkar salona girdi.
 
Müjgan : Hünkar hanım demirin neyi var
Hünkar : bana demirden bahsetmeyin çok sinirliyim edepsiz
Fikret : ne oldu
Hünkar : yok bir şey
 
Sevil salona geldi
Sevil : Müjgan
Müjgan : efendim anne
Sevil : Stella ya sigorta yaptıralım hoş bu evde çalışanların sigortası var mı  Bilmiyorum ama
Müjgan : evet var
Fikret : her ay düzenli olarak yatırıyoruz
Hünkar : önce deneme süresi olması lazım ve çalışma izni var mı
Sevil : sordum varmış
Hünkar : iyi bari bide onunla uğraşmayalım.
 
Gaffur geldi.
 
Gaffur : büyük hanım mutfakta radyodan dinledim sadece ekmek fırınları açıkmış. Ekmek almaya gideyim mi
Hünkar : ekmeği zaten biz yapmıyor muyuz oğlum
Sevil : bana kepekli ekmek al Gaffur
Gaffur : ne ekmeği dediniz Sevil hanım
Sevil : kepekli ekmek
Gaffur : fırında varsa alırım.
 
Fikret : saat 13: 30 olacak radyoyu açalım
 
Fikret ayağa kalktı radyoyu açtı.
 
Saat: 13 30
 
Yüce Türk Milleti,
30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla sizlere radyo ve televizyondan hitap etmek imkânını bulmuş ve ayrılan kısıtlı süre içerisinde, mümkün olduğu kadar yurdumuzun içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik durumu ile anarşik ve bölücü eylemleri, alınması gereken tedbirleri çok kısa olarak izah etmeye çalışmıştım. Yine çok iyi hatırlayacaksınız ki iki yıldır her fırsattan istifade ile muhtelif defalar verdiğim beyanat ve radyo-televizyon konuşmalarımda da bu hayati önemi olan konuları dile getirmiştim.
Kalbi bu vatan ve millet için atan sağduyu sahibi vatandaşlarım kabul edeceklerdir ki ülkemizin hâlen içinde bulunduğu hayati önemi haiz siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlar devlet ve milletimizin bekasını tehdit eder boyutlara ulaşmış ve bu hâl devletimizi cumhuriyet tarihinin en ağır buhranına sürüklemiştir.
Yine hepinizin bildiği gibi anarşi, terör ve bölücülük her gün 20 civarında vatandaşımızın hayatını söndürmektedir. Aynı dinî ve millî değerleri paylaşan Türk vatandaşları, siyasiÇıkarlar uğruna çeşitli suni ayrılıklar yaratılmak suretiyle muhtelif kamplara bölünmüş ve birbirlerinin kanlarını çekinmeden akıtacak kadar gözleri döndürülerek âdeta birbirlerine düşman edilmişlerdir.
Atatürk ilkelerini esas alarak kurulan cumhuriyetimizin bu duruma düşürülebileceğini bundan 10 sene evvel tasavvur dahi etmek mümkün değildi.
Bugüne kadar iktidara gelen çeşitli hükûmetlerin, her yıl artan bir hız ile yaygınlaşan ve dünya tarihinde sayısız örnekleri görülen özel harbin sızma ve çökertme harekâtına karşı iç güvenliği sağlayacak kararları ve tedbirleri birinci öncelikle alacaklarını vadetmelerine rağmen sonuç alacak teşebbüsleri; siyasi çıkar çatışmaları ve basit parti hesapları, kaprisler, hayaller, gerçek dışı talepler ve Türk Devletinin niteliklerine ters düşen gizli ve açık emeller arasında kaybolup gitmiştir.
Düşmanın amaç ve yöntemleri, anarşi, terör ve bölücülüğün ulaştığı düzey; özel hukuki tedbirlere, idari düzenlemelere, sosyal koşulların geliştirilmesine, millî eğitim ve iş hayatının düzenlenmesine ihtiyaç göstermekteyken milletin vekâletini taşıyan milletvekilleri ve senatörler Meclislerde aylardan beri hiçbir sorumluluk duymadan, yalnız parti menfaat ve disiplini uğruna bu olaylara seyirci kalabilmişlerdir. İktidarların başarı ümit ederek aldıkları her tedbir, muhalefetler tarafından kınanarak ve hatta memleket yararına da olsa baltalanmıştır. Millî birlik ve beraberliğe en fazla muhtaç olduğumuz dönemlerde bile kutuplaşmalar ve bölünmeler âdeta teşvik edilmiş, yangını beraberce söndürmek yerine üzerine benzin dökülerek memleket bilerek ve siyasi çıkarlar uğruna, sırf iktidara gelebilmek pahasına bir yangın yerine çevrilmek istenmiştir.
Ağızlarından düşürmedikleri hukuk devleti kavramı bir kısım anayasal kuruluşlarca, devletin parçalanması pahasına da olsa yalnız kişilerin müdafaası olarak yorumlanmış, devletin ve milletin savunulması ise sahipsiz kalmıştır.
Anayasanın kuvvetler ayrılığı ilkesinin birlikte getirdiği sorumluluk, uygulamada kuvvetler çatışmasına dönüştürülmüştür.
Düşüncelerimiz, dinimiz üzerinde ve akla gelebilen her konuda dış ve iç kaynaklı bölücü ve yıkıcı faaliyetler bütün şiddetiyle sürdürülürken ne hazindir ki bir kısmı gerçeğe uymayan özerklik, dar görüşlü, sahibinden başkasının inanmadığı,Bilimsellik ve koşulları dikkate almayan salt hukuk savunucuları, yıkılacak devletin enkazı altında kalacaklarının, yok olup gideceklerinin idraki içinde olamadıkları görünümünü vermişlerdir. Bu acı hakikatleri görüp çare arayanların veya Türk ulusunu uyaran ve milleti bütünleşmeye davet edenlerin ise seslerini duymak mümkün olamamıştır. (Bir kısım kıymetli Türk basınının bu konuda zaman zaman yaptıkları uyarıları burada şükranla belirtmek isterim.)
Siyasi partiler, bu kritik dönemde milletin özlemle beklediği önlemleri almak yerine iç gerilimi devamlı artırarak, yıkıcı ve bölücü mihrakları büsbütün kışkırtarak onlara cüret ve cesaret verecek beyan ve eylemleri ile âdeta yarışırcasına seçim yatırımları için zemin yaratma yollarını tercih etmişlerdir.
İktidara gelen siyasi partiler, devlet teşkilatının bütün kademelerini kendi görüşleri doğrultusundaki kişilerle doldurarak kamu görevlilerinin ve vatandaşlarımızın bir tarafa girerek kamplara bölünmesini zorunlu hâle getirmişler, giderek anarşi ve bölücülüğü destekleyen kaynakların şekillenmesine ve kamu kuruluşlarında çalışanlarla polis ve öğretmenlerin dahi birbirine düşman kamplara ayrılmalarına neden olan partizan tutum ve davranışlardan vazgeçmemişlerdir. Böylece tarafsız halkımız, devletten beklediklerini parti kapılarında aramaya mecbur bırakılarak devlet otoritesi yok olmaya, vatandaşların hak ve hukukunu korumak ve ona tarafsız hizmet götürmek yerine devletin saygınlığı yavaş yavaş erimeye mahkûm olmuş ve dolayısıyla ülkemizde tam otorite boşluğu teşekkül etmiştir.
Bir kısım bedbahtlar; Türk milletinin bağımsızlığını, birlik ve beraberliğini temsil eden İstiklal Marşı’mıza, koyu taassup veya sapık ideolojik amaçlarla protesto maksadıyla oturarak veya İstiklal Marşı yerine enternasyonali söyleyerek açıkça saygısızlık gösterebilmişler ve buna doğrudan sorumlu kişiler tevil yoluna sapmak suretiyle savunmalarını yapabilmişlerdir.
Uzun zamandan beri bu fevkalade üzücü olayları yakından takip eden Türk Silahlı Kuvvetleri, hatırlayacağınız gibi milletin kendisine verdiği yetkileri kullanamayan ve bu korkunç gidişi acz içinde seyreden anayasal kuruluşların tümünü cumhurbaşkanımızaracılığıyla uyararak alınması gereken tedbirlere de yer vermek suretiyle büyük Türk milletine karşı yüklendiği sorumluluğu dile getirmiştir. Aradan geçen 8 aylık süre içerisinde yaptığımız sayısız uyarmalara rağmen hemen hemen bu tedbirlerin hiçbirine yasama ve yürütme organları ile diğer anayasal kuruluşlardan yeterli bir cevap alınamamış ve bu konuda müspet faaliyetleri de izlenememiştir. Bu uyarı mektubundan sonra bir kısım yasaları etkisiz hâle getirerek çıkaran Meclislerimiz, 22 Mart 1980 tarihinden beri siyasi çıkar hesapları ile çıkmaza sürüklenen cumhurbaşkanlığı seçiminden dolayı içinde bulunduğumuz buhran ile mücadelede en kıymetli unsur olan zamanı fütursuzca harcamışlardır. Dünyanın hiçbir ülkesinde cumhurbaşkanlığı makamı ve seçimi bu kadar hafife alınmamış ve bu kadar zaman boşa harcanmamıştır.
Asayiş ve ekonomik bunalıma çareler getirmesi ve kanunlar yapması beklenen yasama organlarımız, memleket üzerine çöken bu kâbusa karşı kayıtsız kalmışlardır.
Anayasamız, Türk vatandaşlarının dini inançlarından ötürü kınanamayacağını açıkça belirtmiş olmasına rağmen tek bir oyun peşinde koşan siyasi partilerimiz, yüce Atatürk'ün cumhuriyeti döneminde unutulmuş mezhep ayrılıklarını kışkırtmakta faydalar görerek Erzincan, Sivas, Kahramanmaraş, Tunceli ve Çorum illerinde siyasi çıkarlar uğruna vatandaşlarımızın birbirini katletmelerine neden olmuşlardır.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan ve kendini Türk vatandaşı kabul eden herkesin tek bir vücut hâlinde Türk milletini oluşturduğu unutulmuş ve değişik mezheplere bağlı vatandaşlarımızın tam bir kardeşlik bağı ile kaynaşmalarını engellemek isteyen kışkırtıcılar siyasi destek görmüşlerdir.
Bir kısım anayasal kuruluşlar muhtelif etkiler altında anarşi, terör ve bölücülük karşısında tarafsız, adil ve ortak bir yol izlemek yerine bizzat Anayasanın ihlali karşısında dahi sessiz kalmayı tercih etmişlerdir.
Bütün bu şartlara rağmen hukuk devletinin temel ilkelerini savunmakla görevli anayasal kuruluşlarımız, devletin en üst kademesindeki anarşizmin yarattığı tehlikenin büyüklüğünü idrak edemediklerinden veya terör odaklarının tehdidinden çekindiklerinden devletin temellerine konan dinamitle her an parçalanma tehlikesi
Karşısında olduğunu gözlerden kaçırmaya çalışmışlardır. Devlet çökertildiği zaman Anayasanın kanatları altına sığınan tüm hukuk kurumları ile özerk bilim ve müessese ve derneklerinin bu enkaz altında yok olacağı unutulmuştur.
Son iki yıllık süre içinde terör 5241 can almış, 14152 kişinin yaralanmasına veya sakat kalmasına sebep olmuştur. İstiklal Harbi’nde, Sakarya Savaşı’ndaki şehit miktarı 5713, yaralı miktarımız 18480’dir. Bu basit mukayese dahi Türkiye’de hiçbir insanlık duygusuna değer vermeyen bir örtülü harbin uygulandığını açıkça ortaya koymaktadır.
Sevgili Vatandaşlarım,
İşte bütün bunlar ve buna benzer sayılabilecek ve hepiniz tarafından yakinen bilinen daha birçok sebeplerden dolayı Türk Silahlı Kuvvetleri; ülkenin ve milletin bütünlüğünü, milletin hak, hukuk ve hürriyetini korumak, can ve mal güvenliğini sağlayarak korkudan kurtarmak, refah ve mutluluğunu sağlamak, kanun ve nizam hâkimiyetini, diğer bir deyimle devlet otoritesini tarafsız olarak yeniden tesis ve idame etmek gayesiyle devlet yönetimine el koymak zorunda kalmıştır. Bugünden itibaren yeni hükûmet ve yasama organı kuruluncaya kadar muvakkat bir zaman için yasama ve yürütme yetkili benim başkanlığımda Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanından oluşan Millî Güvenlik Konseyi tarafından kullanılacaktır.
Büyük Atatürk’ün deyimiyle, “Ulusal kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmak, yurdumuzu dünyanın en mamur ve en uygar araç ve kaynaklarına sahip kılmak” hedefine yönelik hızlı bir kalkınma döneminin en kısa zamanda gerçekleştirilmesi zaruretine inanıyoruz. Bu inancımızın gerçekleşmesi için yüce ulusumuzun, bağrından çıkardığı ve yurdumuzdaki kutuplaşmada hiçbir tarafı tutmayan, sadece Atatürk ilkeleri doğrultusunda yürüyen Türk Silahlı Kuvvetleri yönetimine güveneceğinden kuşkumuz yoktur. İçinde bulunduğumuz buhrandan çıkmamız için ulusça arzu edildiğine inandığımız, disiplinli ve her türlü tasarrufa ağırlık veren bir yaşam ve dayanışma ortamına girilmesini ve milletçe gücümüzün tümünü ortaya koyacak bir çalışma hızını bekliyor ve yüce Türk milletine güveniyoruz.
Vatandaşlarımızı kederde, kıvançta ve tasada ortak bir bütün hâlinde millî şuur ve ülküler etrafında birleştirmenin iç barış ve huzurun sağlanmasında vazgeçilmezfaktör olduğu düşüncesiyle Atatürk milliyetçiliğinden hız ve ilham almanın, politikada "Yurtta sulh, cihanda sulh." ilkesine bağlı kalmanın, Millî Mücadele ruhunun, millet egemenliğine Atatürk ilke ve devrimlerine olan bağlılığın tam şuurunu yerleştirmek ve geliştirmekle ülkemize yönelik tehditlerin ulusça göğüsleneceğine inanıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti, NATO dâhil tüm ittifak ve anlaşmalara bağlı kalarak başta komşularımız olmak üzere bütün ülkelerle karşılıklı bağımsız ve saygı esasına dayalı, birbirlerinin iç işlerine karışmamak kaydıyla eşit şartlar altında ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerini geliştirme kararındadır.
Uluslararası sorunların barışçı yollarla çözümlenmesinden yana bir dış politika izlenmesine devam edilecektir.
Birçok tutum ve davranışlarıyla demokratik, özgürlükçü parlamenter sisteme inancını defalarca kanıtlayan Türk Silahlı Kuvvetleri, en kısa zamanda Bakanlar Kurulunu kurarak yürütme sorumluluğunu bu Kurula bırakacak ve hür, demokratik parlamenter sistemin şimdi olduğu gibi dejenere edilmesine ve tıkanmasına mâni olucu ve Türk toplumuna yaraşır bir Anayasa ve Seçim Kanunu ile Partiler Kanunu'nu hazırlamayı ve bunlara paralel düzenlemeleri yapmayı müteakip insan hak ve hürriyetlerine saygılı, millî dayanışmayı ön plana alan, sosyal adaleti gerçekleştirecek, ferdin ve toplumun huzur, güven ve refahına önem veren özgürlükçü, demokratik, laik ve sosyal hukuk kurallarına dayalı bir yönetime ülke idaresini devredecektir.
Sayılan bu hazırlıklar tamamlanıncaya kadar yurdumuzda her türlü siyasi faaliyetler her kademede durdurulmuştur. Zorunlu olarak faaliyetleri durdurulan siyasi partilerin, yeniden hazırlanacak Anayasadaki düzenlemelere ve yeni Seçim ve Partiler Kanunu'na göre zamanı, koşulları ilan edilecek seçimlerden yeterince önce faaliyete geçmesine müsaade edilecektir.
Parlamento üyeleri, siyasi faaliyetlerden dolayı suçlanmayacak ve yeni yönetime karşı suç teşkil edecek tutum ve davranışlarda bulunmadıkları sürece haklarında herhangi bir işlem yapılmayacaktır.
Ancak kanunların suç kabul ettiği fiilleri vaktiyle işlediği saptanan parlamenterler hakkında gerekli kovuşturma
yapılacaktır. Adalet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Millî Selamet Partisi ve faktör olduğu düşüncesiyle Atatürk milliyetçiliğinden hız ve ilham almanın, politikada “Yurtta sulh, cihanda sulh.” İlkesine bağlı kalmanın, Millî Mücadele ruhunun, millet egemenliğine Atatürk ilke ve devrimlerine olan bağlılığın tam şuurunu yerleştirmek ve geliştirmekle ülkemize yönelik tehditlerin ulusça göğüsleneceğine inanıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti, NATO dâhil tüm ittifak ve anlaşmalara bağlı kalarak başta komşularımız olmak üzere bütün ülkelerle karşılıklı bağımsız ve saygı esasına dayalı, birbirlerinin iç işlerine karışmamak kaydıyla eşit şartlar altında ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerini geliştirme kararındadır.
Uluslararası sorunların barışçı yollarla çözümlenmesinden yana bir dış politika izlenmesine devam edilecektir.
Birçok tutum ve davranışlarıyla demokratik, özgürlükçü parlamenter sisteme inancını defalarca kanıtlayan Türk Silahlı Kuvvetleri, en kısa zamanda Bakanlar Kurulunu kurarak yürütme sorumluluğunu bu Kurula bırakacak ve hür, demokratik parlamenter sistemin şimdi olduğu gibi dejenere edilmesine ve tıkanmasına mâni olucu ve Türk toplumuna yaraşır bir Anayasa ve Seçim Kanunu ile Partiler Kanunu’nu hazırlamayı ve bunlara paralel düzenlemeleri yapmayı müteakip insan hak ve hürriyetlerine saygılı, millî dayanışmayı ön plana alan, sosyal adaleti gerçekleştirecek, ferdin ve toplumun huzur, güven ve refahına önem veren özgürlükçü, demokratik, laik ve sosyal hukuk kurallarına dayalı bir yönetime ülke idaresini devredecektir.
Sayılan bu hazırlıklar tamamlanıncaya kadar yurdumuzda her türlü siyasi faaliyetler her kademede durdurulmuştur. Zorunlu olarak faaliyetleri durdurulan siyasi partilerin, yeniden hazırlanacak Anayasadaki düzenlemelere ve yeni Seçim ve Partiler Kanunu'na göre zamanı, koşulları ilan edilecek seçimlerden yeterince önce faaliyete geçmesine müsaade edilecektir.
Parlamento üyeleri, siyasi faaliyetlerden dolayı suçlanmayacak ve yeni yönetime karşı suç teşkil edecek tutum ve davranışlarda bulunmadıkları sürece haklarında herhangi bir işlem yapılmayacaktır.
Ancak kanunların suç kabul ettiği fiilleri vaktiyle işlediği saptanan parlamenterler hakkında gerekli kovuşturmaMilliyetçi Hareket Partilerinin parti başkanları, şimdilik can güvenliklerinin sağlanması amacı ile Silahlı Kuvvetlerin koruma ve gözetiminde belirli yerlerde ikamete tabi tutulmuşlardır. Durum müsait olunca serbest bırakılacaklardır.
Memlekette idarenin tam bir tarafsızlık içinde vatandaşın hizmetine koşması sağlanacaktır. Devlet hizmetinde bulunanların siyasi etkiler dışında çalışmaları kanun hâkimiyeti altına alınacaktır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetime el koyduğu şu anda devletin yanında tarafsız ve adil hizmet görecek yöneticiler, eski zamanın siyasi davranışlarına yönelmedikçe hizmet ve görevlerine devam edeceklerdir.
Kanun ve nizam hâkimiyetini sağlamada tecrübeli ve yetenekli kişilerden oluşan mahkemelerin süratle ve doğru kararlar verebilmelerini ve bunları korkusuzca uygulayabilmelerini sağlayacak yasal ve idari tedbirler alınacaktır.
Memleketin ekonomik koşullarını kendi gücümüzle iyileştirmek için her alanda elden gelen gayret sarf edilecektir. Çalışkan ve vatanperver Türk işçisinin mevcut ekonomik koşullar çerçevesinde her türlü hakları korunacaktır.
Ancak temiz Türk işçisini sömüren, onları kendi ideolojik görüşleri istikametinde kullanmak için her türlü baskı oyunlarına başvuran, işçinin hakkı yerine kendi menfaatlerini ön planda tutan bazı ağaların bu faaliyetlerine asla müsaade edilmeyecektir.
Tüm işverenlerin, iş barışının koşullarını sağlayacak esaslardan ayrılmadan, üretimin artırılması ve ihracata yönelik gayretlerin gelişmesine yardımcı olmaları için her türlü tedbir alınacaktır.
Köylünün milletin efendisi olduğu inancını, kuvveden fiilen çıkarmak için tarım alanında üretimi artıracak bir tarım seferberliği ve fiyat politikası ile gerekli diğer önlemlerin alınmasına bilhassa önem verilecektir. Türk köylüsünün, tarlasından ayrılıp şehirlere göç etmesini zorlayan ekonomik ve sosyal nedenlere çare aranacaktır.
Eğitim ve öğretimde Atatürk milliyetçiliğini yeniden yurdun en ücra köşelerine kadar yaygınlaştıracak tedbirler en kısa zamanda alınacaktır.
Yarının teminatı olan evlatlarımızın Atatürk ilkeleri yerine yabancı ideolojilerle yetişerek sonunda birer anarşist olmasını önleyecek tedbirler
alınacaktır. Bu maksatla hepimizin tek tek saygıyla andığımız öğretmenlerimizin "Der"li, "Bir"li derneklere üye olarak bölünmelerine müsaade edilmeyecektir. Her düzeyde öğrencinin amacı, Atatürk ilkeleri ve milliyetçiliği ile pekişmiş ve üretime yönelik bilgi ve becerisini kazanmak olacaktır.
En kıdemsiz erinden en üst komutanına kadar Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm personeli, bu amaçlara ulaşmada, devletin iç ve dış tehditlere karşı kollayıcı ve koruyucu gücü olarak siyasetin dışında kalacaktır.
Aziz Yurttaşlarım,
Bir defa daha belirtiyorum ki Silahlı Kuvvetler; aziz Türk Milletinin hakkı olan refah ve mutluluğu, vatan ve milletin bütünlüğü ve gittikçe etkisi azaltılmaya çalışılan Atatürk ilkelerine yeniden güç ve işlerlik kazandırmak, kendi kendini kontrol edemeyen demokrasiyi sağlam temeller üzerine oturtmak, kaybolan devlet otoritesini yeniden tesis etmek için yönetime el koymak zorunda kalmıştır.
Komutan, subay, astsubay ve erler olarak hepimiz vatan ve milletin refah ve mutluluğu uğruna her şeyimizi, bu arada hayatımızı dahi seve seve feda etmeye hazırız. Memlekette her zaman bulunabilen ve özellikle son zamanlarda çoğalan kötü niyetli birçok kişi ve kuruluşlar sizlere yalanlar düzerek bunun aksini söyleyebilecekler ve menfi propagandalara başvurabileceklerdir. Bunlara asla inanmayınız. Bütün uygulamalar milletin gözü önünde yapılacaktır.
Kıymetli Vatandaşlarım,
Her zaman milletiyle bir bütün ve Türk milletinin emrinde olan Türk Silahlı Kuvvetlerine ve yeni yönetime karşı yapılacak her türlü direniş, gösteri ve tutum anında en sert şekilde kırılarak cezalandırılacaktır.
Yurtta kan dökülmemesi için bütün vatandaşlarımın tahriklere kapılmaksızın sükûnet içinde, yayımlanacak bildiriler doğrultusunda hareket etmelerini ve ikinci bir bildiriye kadar sokağa çıkmamalarını rica ederim.
Vatandaşlarımın birbirlerinin hak ve hukukuna saygılı olmalarını, sevgi içinde kırgınlıklarını unutmalarını, hepimizin bu mübarek topraklar üzerinde aynı haklara sahip bir Türk vatandaşı olduğumuzun idraki içerisinde olarak yeni yönetime yardımcı olmalarını vatanseverlik ve asil karakterlerinden bekler, mutlu ve aydınlık yarınlar dilerim.
 
 
 
 
 
 

Bir Zamanlar AnkaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin