I

41 4 2
                                    


Patrick Watson - Lost With You

Sözcükler ve cümleler; caddenin ortasında heyecandan dolayı aceleyle attığım adımlar sırasında zihnimi kaplayan seslerin yansımaları, kulağıma ulaşıyorlar fakat beynimde bir anlam kazanmıyorlardı çünkü bu kalabalık caddede konuşan birsürü insan vardı. Hedeflerindeki kişiler onları dinlemek amacıyla sessiz kalırken tek başına olanlar ise zihnini dinlemekle yetiniyordu. Benim gibi, ama ben zihnimi değil kalbimi dinliyordum. Heyecandan ve nefesimi kesen adımlarımdan dolayı hızlanan kalbimi... Buluşma noktası görüş alanıma girdiğinde yürüyüşümü yavaşlattım. Birkaç metre ötede yeşil ışığın yanmasını bekleyen kırmızı mercedesi gördüğümde buluşma noktasına çoktan varmış, hemen arkamdaki dükkanın aynalı vitrininde nasıl göründüğüme bakıyordum. Kat kesimli siyah, belime uzanan saçlar, gri kemik gözlüğüm, yeşil şık takımıma uyan aynı renkte bir ressam beresi ve gri dizlerimin biraz altında biten kaban ile klasik bir görünüm sergiliyordum. Sonbaharın havasını yansıtmayı başarmıştım sanırım. Görüntümden memnun bir şekilde arkamı gördüğümde tam önümde durmuş mercedese doğru ilerleyip kapıyı açtım ve içeri geçtim.

"Selam çocuklar."

Seojoon dikiz aynasından bana gülümseyip gaza basarken Yeeun arkasına dönüp beni baştan aşağı süzmüştü. "Tam bir İtalyan kadınına benziyorsun şu anda." Tek elimle önüme gelmiş saçlarımı geri iterken ona göz kırptım. "Beni şımartıyorsun Yeeun."

Yeeun kahkaha atarak tekrar önüne döndüğünde radyoda çalmaya başlayan hareketli şarkının volümünü artırıp bir anda ayağa kalktı, ellerini üstü açık mercedesin ön camına dayamış saçlarının rüzgârda salınmasına izin vermişti ama şu an bizi rezil ettiğinin farkında değildi. Caddedeki herkes bize bakıyordu. Öne uzanıp Yeeun'un sarı elbisesinden çekiştirerek yerine tekrar oturttuğumda "Bu hareketleri daha sonraya saklasan olmaz mı?"diye sordum. "Havaalanından sonraya mesela, uçaktan indikten sonra mesela." Kaşlarım çatıktı ama gülüyordum, Yeeun beni eğlendiriyordu.

"Alıştırma yaptım canım ne var." Omuz silkti. "Hem çok havalıydım, herkes bana bakıyordu. Öyle değil mi Seojoon?" Yeeun beklenti dolu bir ifadeyle Seojona baktığında Seojoon kırmızı ışık yandığı için durmuştu. Yeeun'a başını salladı. "Havalı olduğun için bakıyorlardı evet."

Yeeun beşlik çakmak için elini Seojoon'a uzattığında Seojoon gözlerini devirip gülerek beşliğine karşılık verdi fakat hemen sonra Yeeun onun kendisiyle dalga geçtiğini anlamış olmalı ki Seojoon'un eline elini kenetleyip direksiyonu geri tutmasına izin vermemişti. Seojon kaşlarını çatarken "Aptal mısın?"diye bağırdı. "Yeşil ışk yandı."

"Özür dilersen elini bırakırım."

"Alt tarafı şaka-"arkada bekleyen araçlardan bir korna sesi duyuldu. "Kahretsin Yeeun tamam, özür dilerim."

Yeeun sanki az öncekiler yaşanmamış gibi gülerek önüne döndüğünde Seojoon sinirli bir şekilde gaza basmış ve öncekinden daha hızlı gitmeye başlamıştı ama kısa bir süre sonra ifadesi normale döndü. Yeeun'a kızgın kalamıyordu ve pek tabii ki onu sinirlendirdiğim anlarda bana da. Korede'ki ailem olmuşlardı.

Havaalanına giriş yaptığımızda Seojoon arabayı park ederken "Heyecanlı mısın?"diye sordu. Kafamı olumlu anlamda sallarken "Tahmin bile edemezsin."dedim. "Uzun zaman oldu."

Pasaport kontrolünden geçtiğimiz sırada ortama her zamankinden çok daha fazla gürültü hakimdi. Birilerinin çığlık attığını duymuştum. Kaşlarımı çatarken "Takıntılı fanlar..."diye mırıldandım. İdollerin yapacağı seyahatleri açıklanmasa bile bir şekilde buluyor, onları görmek için havaalanına kadar geliyorlardı. Bu Kore'deyseniz her zaman olmasa da çok sık rastlanan bir şeydi.

UNDERNEATH THE ARTLIGHT [Türkçe]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin