II

17 3 0
                                    

Joji ft. BENEE - Afterthought

"Ciao!"

Aria neşeli bir sesle hepimizi İtalyanca selamladıktan sonra arabanın kapısını açıp yanıma oturduğunda Yeeun kaşlarını çatmıştı. "Ben de mi İtalyanca öğrensem?"

Aria gülerek Yeeun'a öpücük attı. "Seve seve öğretebilirim."

Yeeun kaşlarını çatmayı bırakıp kafasını aşağı yukarı sallarken "Hemen öğretmelisin."diye bağırdığında kahkaha atarak camdan dışarıyı izlemeye başladım. Aria'ya İtalyan erkekleri etkilemek için söyleyebileceği cümlelerden başlaması gerektiğiyle ilgili bir şeyler söylüyordu.

Dünkü açılıştan sonra uzun birsüre sergiyi kontrol etmiş, her şeyin dört dörtlük olduğundan emin olduktan sonra zaten çok yorgun olduğumuz için otele dönmüştük. Bugün ise dördümüz dışarı çıkmaya karar vermiştik çünkü Aria ile uzun süredir görüşmüyordum. Aria İtalya'daki hâlâ görüştüğüm tek arkadaşımdı. Ben eğitim için Kore'ye gittiğimde o da moda tasarımı okumak için New York'a gitmişti ve böylece yollarımız bir türlü kesişmemişti. Yine de iletişimimizi hiç koparmamıştık. Yeeun ve Seojoon ile de benim sayemde yakınlaşmışlardı.

"Direkt Trastevere'a gidiyoruz değil mi Valentina?"

Seojoon'a başımı sallarken arkadan gelen sıkıntılı sesi duyduğumda dışarıyı izlemeyi bırakıp oraya odaklandım. Aria Yeeun'a İtalyanca cümle kurdurmaya çalışıyordu fakat Yeeun telaffuz edemiyordu. En sonunda kollarını çaprazlayıp arkasına yaslandı. "Vazgeçtim Aria, bak seninle İngilizce çok güzel anlaşıyoruz zaten. İtalyan erkekleri Korece öğrensin." Bıkkın yüzünü meraklı bir hâl aldığında oturduğu yerde dikleşip bana döndü.

"Trastevere nasıl bir yer?"

"Çok güzel,"dedim. "Dar sokakları, Arnavut kaldırımları ve güzel yemekleri ile tam olarak bizi tatmin edecek türden."

Seojoon dikiz aynasından bana baktı. "Gelmeden önce biraz araştırma yapmıştım ve gidilmesi gereken yerler listeme eklemiştim. Sabah sen orayı söylemeseydin ben söyleyecektim."

Yeeun hafifçe yana kayıp öne eğilerek şöfor koltuğuna yakınlaşırken "Gidilmesi gereken yerler listen mi var?"diye sordu ve ellerini çırptı. "Hepsine gitmek için sabırsızlanıyorum."

Seojoon Yeeun'a yandan bir bakış atıp "Artık yok."dediğinde Yeeun şaşkınca açtığı ağzıyla önce bana sonra Aria'a baktı.

"Görüyorsunuz değil mi bana nasıl davrandığını?"dedikten hemen sonra bakışlarını cama çevirip dışarıyı izlerken "Yazıklar olsun."diye mırıldandı.

Gülerek Seojoon'a döndüğümde sırıttığını gördüm. Yeeun'la uğraşmayı çok seviyordu. Trastevere sokaklarından birine arabayı park edip arabadan indikten sonra kolunu Yeeun'un omzuna attı. "Bana kızmadın, rol yapmayı kes."

Yeeun cevap vermemeyi seçerek yürümeye devam ettiğinde gerçekten de rol yapmayı kesmiş görünüyordu, eski hâline dönmüştü.

Her yerde olan sarmaşıkların ve çiçek kokularının eşliğinde ilerlerken hafifçe dalgalandırdığım siyah saçlarımı omzumdan geriye atıp etrafı izlemeye başladım. Sessizliğe bürünmüştük çünkü Trastevere'nın güzelliği karşısında büyülenmiştik.

Geçtiğimiz sokakların birinde bir grup genç latin şarkısı çalıp, söylüyorlardı ve çaldıkları şarkıyı duyup da dans etmek istemeyecek kimseyi tanımıyordum. Bu yüzden yanımdakileri zorla çekiştirerek gruba daha fazla yaklaşıp dans etmeye başladım. Etraftaki grubu dinlemek için gelmiş insanlar da bana katılmaya başlamıştı ve çok geçmeden dans eden insanlar topluluğu olmuştuk. Dansçı kişiliğini konuşturan Yeeun'a bir ıslık çalarken uyum sağlamaya çalışan Seojoon ve Aria'nın haline kahkahalar atıyordum. Şarkı bitmek üzereyken kalabalıktan çıktığımızda dağılan saçlarımı tek omzumda topladım.

UNDERNEATH THE ARTLIGHT [Türkçe]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin