10.Bölüm

137 21 0
                                    

   Kimse tek kelime bile etmiyordu. Sessizlik, tedirginlik, sevdiğimiz insanları kaybetme korkusu. Arabadaki atmosfere bu duygular hakimdi. Deniz, direksiyonu sertçe kavramış doğruca yola bakıyordu. Ufuk arka koltuğa oturmuş ve düşüncelere dalmıştı. Bense stresten sıktığım ellerime bakıyordum.  

   "Bittin lan sen. Seni bulacağım ve bulduğum yerde de geberteceğim " Deniz'in sert sesiyle birlikte irkilirken telefondaki kişinin ne söylediğini anlamaya çalışıyordum.

   "Kes sesini. Boşuna nefesini tüketme yaşatmayacağım seni." Telefondaki sese iyice konsantre olmuştum ki Ada'nın çığlığı kulaklarıma doldu. Bu Adayı kaçırtan kişiydi ve Güven'i vuranlar bu pisliğin adamlarıydı.

   "Bırak kızı. Cesaretin varsa benim karşıma çık lan." Ada'nın çığlıkları artarken Deniz'in sinirden kasılmış çenesini görebiliyordum. Hem konuşuyor hem direksiyona vuruyordu.  

    "Kıza bir şey yapayım deme sakın. Bittin sen bittin."  Karşıdaki kişinin hoşçakal deyişini duyduktan sonra Deniz küfürler savurarak telefonunu ortadaki yere fırlattıktan sonra arabayı hızla kenara çekti. Kapısını hızlıca açıp dışarıya çıktı. Bende bir anlık tereddütle  arkasından dışarıya çıktım. Yol bomboştu ve sabah olmak üzereydi. 

    Deniz önündeki ağaca yumruğunu geçirirken yanında durdum. Beni görünce  indirdiği eli kan içindeydi. Konuşacak gücü bulduğumda kelimelerim umarsızca çıkmıştı. 

     "Ada'nın kurtulduğunu sanıyordum." Deniz'in gözlerinin içine bakarken beni umursamayacağını düşünüyordum ama O,beni şaşırtarak konuşmuştu.

   "Ada'yı bulacağım. Şimdi gidip arabanın içinde beklesen daha iyi olur sinirli halimi görmek istemezsin." Daha ne kadar sinirli olabilirdi  merak ediyordum ama sanırım bu en son isteyeceğim şey olurdu.

      "Güven nasılmış?"

     "Çok konuşuyorsun."

     "Sadece merak ediyorum."

     "Bazen merak o kadar iyi bir şey değildir."  Gözlerimi devirerek yanından uzaklaşacakken Güneş dağların arkasından yükselmiş ve Deniz'in yüzünü aydınlatmıştı. Arkamı dönüp tepeden Güneşe baktığımda Bursa sokakları güne hazırlanmaya başlamıştı bile. 

     "Sadece Güneş doğuyor göktaşı düşmüyorya." 

    "Sanane be! Güneşede mi bakamayacağız?" Küçüklükten beri güneşin doğmasını ve batmasını   seviyordum . Hayır yani ne var bunda?

     "Tamam uzatma da bin arabaya."

      "Hey Allahım!"

     Ufuk arka koltukta uyukalmıştı. Deniz'in de ne zamandan beri uyumadığı aklıma gelince arabayı sürmeyi teklif etmiştim. Hem elide kanıyordu Ama Deniz alay ederek teklifimi geri çevirmişti. Sadece alayla kalsa iyiydi buna sinir ve küçük düşürme de giriyordu tabi.

  Güven'in olduğu hastaneye vardığımızda Ufuk'u uyandırdım ve hastanenin içine girdik. Görevlilerden birine Güven'in kaldığı odayı sorduk. Kurşunun karın boşluğuna geldiğini ve ameliyatının iyi geçtiğini öğrendikten sonra da kaldığı odaya gittik. 

    Hep birlikte meraklı gözlerle Güven'e bakarken O, sadece Ada diye sayıklayabilmişti. Deniz ve   Ufuk koltuklara oturmuşlardı. Bense camdan aşağıyı seyredeken su içiyordum. 

     "Nereye gidiyorsun?" Deniz, hızlıca odadan çıkarken cevap vermeye bile tenezzül etmemişti. 

  Aradan biraz geçtikten sonra Ufuk tekrar uykuya dalmıştı. Güven de aynı şekilde yatıyordu. Sıkıldığım için biraz temiz hava iyi gelir diye düşündüğümden aşağıya doğru inmeye başladım. Bahçeye vardığımda hafifçe kar atıştırıyordu. Kar taneleri birbirleriyle adeta dans ederken bahçeyi turlamaya başladım.

Karanlığım SenmişsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin