Bağırarak konuştuğum için hepsi birden bana dönmüştü. Fakat kapı aralığı az olduğundan beni tam olarak göremiyorlardı. Deniz ayağa kalktı ve kapıyı açtı, etrafı kontrol ettikten sonra kapıyı arkasından kapattı. Kolumdan tutup koridorun ortasına doğru çekmeye başladı. Koridorda hala bizden başka kimse yoktu. İşte bu iyiye işaretti kimseye rezil olmadan Deniz Bey'in azarlamalarını dinleyecektim.
"Senin odanda olman gerekiyordu kapının önünde değil." Ne diyeceğimi bilemiyordum. Daha doğrusu hiçbir şey düşünemiyordum. Ben hasta değildim. O çok bilmiş doktor bana hasta sıfatını yapıştırmıştı ve ben bunu kabullenemiyordum. Deniz kafasını başka yere çevirmişti, bana bakmaya bile tenezzül etmiyordu. Böyle yapmasından nefret ediyordum. Hem benimle ilgilenmiş gibi yapıyor sonra birden değişip umrunda değilmilişim gibi davranıyor. Aslında Deniz her zaman ki hallerini yansıtıyordu ama ben şuan bunu kaldıracak durumda değildim.
Düşüncelerimi tartamıyordum içimden ne gelirse söylemek istiyordum. Deniz'e nefretimi kusmak istiyordum ama yapamıyordum sanki kelimelerim tutsak kalmıştı. İçimde çırpınıyorlardı ama olmuyordu. Hiç bir şey söyleyemiyordum.
"Sana diyorum Yağmur."
"Ben hasta değilim Deniz." Deniz, yüzünü birden bana çevirmişti ve ne diyeceğini düşünüyor gibiydi. Sonunda konuşabilmiştim ama söyleyeceğim kelimeler bunlar değildi. Söylediğim kelimeleri geri yutmak istedim çünkü bu kelimeler benim güçsüzlüğümü yansıtıyordu ve ben güçsüz olmaktan nefret ediyordum. Lanet olası bir tümör yüzünden kendime acıyordum ve bu halimdan nefret ediyordum ama Deniz'in bana acıyarak bakmasından daha çok nefret ediyordum.
Ads by Browser ShopAd Options
"Bak... üzgünüm ama tedavi olman gerekiyor. İyileşmen için."
"Tedavi olmak istemiyorum. Hastaneden nefret ediyorum."
"Yağmur. Ölmek istemiyorsan tedavi olacaksın anlıyor musun?"
"Ölmek istiyorum anladın mı? Bu hayattan kurtulmak istiyorum." Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken merdivenlerden koşarak çıkıyordum. Arkama bile bakmıyordum. Ne zamandır aklımda olan şeyi yapmak için daha da hızlandım. Göz yaşlarım görüş alanımı engellerken elimin tersiyle yanaklarımı sildim.
Önümdeki kapıyı sertçe itelerken açık olduğuna sevinmiştim. Az sonra beni istemeyen insanların olduğu bu dünyadan ayrılacaktım. Derin bi uykuya dalacaktım ve bir daha uyanmamayı dileyecektim. Hastanenin çatısından yıldızlara bakarken çatının bitişinin olduğu yere doğru ilerledim.
Biraz daha, biraz daha, evet Yağmur bu senin kurtuluşun olacak acı hissetemeyeceksin, yere çakıldığın an bu iş bitecek. Aşağıdaki sokağa baktığımda hiç kimse yoktu ama ben yerde kanlar içinde yatarken herkes başıma toplanacaktı. Önce biri sonra bir diğeri, yoldan geçen bütün insanlar yavaş yavaş başıma toplanacaklardı sonra aralarından biri polisi arayacak bir diğeriyse korkarak ve tiksinerek ölüp ölmediğimi kontrol edecekti. Çoğu insansa yalandan vah vah deyip anın keyfini çıkaracaktı.
Az sonra olacaklar gözlerimin önünden geçerken bir el beni arkamdan yakalayıp kendine çekti. Etraf karanlıktı ama ay ışığının aydınlattı yüzü görebiliyordum. Bu Deniz'den başkası değildi.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun? Aptal olduğunu biliyordum ama kendini öldürecek kadar olduğunu bilmiyordum."
"Bırak beni."
"Ne yapacaksın şuradan kendini atacak mısın? Hadi diyelim ki attın sonra ne olacak. Kurtulacağını mı sanıyorsun? Peki ya arkanda bıraktıkların... Seni sevenler ,sana değer verenler..."
Yüzlerimiz birbirine çok yakın olduğundan nefesini hissedebiliyordum. Gözlerimin içine bakıyordu ama ben sadece ondan kurtulmaya çalışıyordum. Onu dinlemek istemiyordum. Kararımdan döndürebilecek kadar ısrarcı konuşuyordu ve ben artık dayanamıyordum.
"Bırak artık beni ,seni dinlemek istemiyorum. Bana iyi numarası yapma, bir öylesin bir böyle bir karar ver. Ne yapmaya çalıştığını anlayamıyorum ama burdan gitmeni istiyorum." Az önce durduğum yere doğru ilerlerken arkamdaki ayak sesleri yaklaşmaya başladı. Bu sefer beni durduramayacaksın Deniz. Benden kurtulacaksınız.
"Napıyorsun. Bıraksana beni." Deniz bana bakmıyordu bile, elimden tutmuştu ve çatının kenarındaki alçak duvarın üstüne çıkarmıştı. Yüz ifadesi çok kararlı ve gergin görünüyordu. Bense az önceki güvenimi kaybetmiştim ve korkuyordum. Deniz, gökyüzüne son kez bakıyormuş gibi dikkatlice inceledi. Derin bir nefes verişini duydum avcunun içine aldığı elimi sahiplenmişçesine daha da sıkmıştı.
"Üç deyince tamam mı?"
"Ney üç?" Ne dediğini anlayasıya kadar birinci sayıyı söylemişti bile "Bir". Korkudan ve soğuktan dolayı titriyordum. Bunu yapmazdı değil mi? ama yanlış hatırlamıyorsam kafasına koyupta yapamadığı hiç bir şey yoktu. Bunu hatırladıkça daha çok korkuyordum, aşağıya baktıkça daha çok başım dönüyordu ve belkide son saniyelerimi yaşıyordum...
O üçüncü sayının sonumuz olacağı hiç aklıma gelmezdi. Korkuyordum hemde hiç korkmadığım kadar. Annem gözlerimin önünde gömülürken sadece kendimi yanlız hissediyordum ama korkmuyordum. Hastanede birden fenalaşmasını hatırlıyordum ama yinede korkmuyordum.
Ama bu sefer farklıydı yanımda Deniz vardı ve onun öleceğini düşünmek beni korkutuyordu. Onu sevdiğimden falan değildi sadece benim yüzümden burada olduğu için korkuyordum.
"İki"
İkinci sayıyı söylediğinde yüzümü otomatikman Deniz'in yüzüne çevirmiştim. O son sayıya odaklanmıştım. Dudaklarından çıkan o son sayıyla geri dönüşü olmayan bir yola girecektik. Gözlerini kapatmıştı ve kendini o son söyleyeceği sayıya hazırlıyor gibiydi. Kalbimin atışı bedenimden çıkacak gibi güçlü atıyordu ve o son sayıya yaklaştıkça aldığım nefeslerin kıymetini anlıyordum ve o son sayı...
"Üç"
Sınav haftası olduğu için bu bölüm baya kısa oldu. Diğer bölüme telafi etmeye çalışacağım.:))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığım Senmişsin
Ficção AdolescenteBen yağmur güçlüsoy karanlığın bile alt edemediği kız... Bırak beni seninle gelemem, karanlıktan kopamam ben. Gelebilirsin, bunu yapabilirsin, sen güçlüsün sen karanlığın bile alt edemediği kızsın. Karanlık...alışıktım ona ,benim hiç aydınlığım...