Zaman... zaman diye bir kavram olmasaydı ne olurdu? Akrep ve yelkovan birbirlerini kovalamasa, güneş ve ay ortaya çıkmasa, gece gündüz yaşanmasa ne olurdu? Hayatın, yaşamanın bir önemi kalır mıydı? Peki zamanı geri alabilme şansımız olsa, yaptığımız hataları düzeltme şansımız verilse... acaba hayal ettiğimiz kadar güzel olur muydu? Belkide geçmişte yaptığımız hatalar gelecekte hiçte beklenmedik güzel şeyler getirebilirdi. En kötü anlarımızda bize verilen şanslar olmuştur olacaktırda sadece beklememiz ve güçlü olmamız gerek. Zorluklar karşısında yılmadan güçlü durabilmemiz gerek. Yaşamadan hiç bir şeyi bilemeyiz, tabi bize verilen yaşama şansını doğru kullanabildiysek.
Ahh! biliyorum bunları söylüyorum ama şuan intihar etmek üzereyim, üzereyiz mi demeliydim? Bir çatının kenarında gözlerini kapatmış iki insan. Zaman önemini kaybetmiş gibi , ay ve yıldızlar önemsizmiş gibi sadece bekliyoruz. Bekliyoruz...sahi biz neden bekliyoruz o son sayıyla atlamamış olmamız gerekiyordu. Yoksa çoktan atladıkta tahtalı köyü boyladık mı? Ama Deniz'in elini tuttuğumun farkındayım. Gözlerimi açmaya korkuyordum. Ya ölmüşsek yada bir rüyadamıydık atlayınca uyanırmıydık?
Göz kapaklarımı sımsıkı kapatmıştım rüyadaysak uyanmak istiyordum ama gözlerim açılmamak için direniyordu bana itaat etmiyorlardı açmak istiyordum ama olmuyordu işte. Konuşmaya çalışıyordum ama kelimelerim ağzımda birikiyordu dışarıya çıkamıyorlardı.
Şimdi gözlerimi açacağım, açmalıydım artık korkmak istemiyordum. Sonunda korkarak da olsa bir gözümü açabilimiştim. Sağ tarafımdaki Deniz'e bakmaya çalıştım. Oradaydı. Bana doğru dönmüştü ve bana bakıyordu. Yine çarpık gülümsemelerinden birini yapmaktaydı.
Diğer gözümüde sonunda açabilmiştim. Hala aynı yerdeydik çatının kenarında Deniz'in elini tutuyordum. Aşağıya baktığımda sokak lambalarının ışığıyla aydınlanmış, az önce atlasaydık bedenlerimizin kanlar içinde olacağı, yolu görebiliyordum.
"Niye atlamadık." Deniz konuşmuyordu hala sırıtıyordu. Ona kızgınmıydım bilmiyorum ama tuttuğum elini bıraktım. Benimle dalga geçtiğini artık görebiliyordum. Beni denemek için korkup korkmadığımı görmek için böyle bir işe kalkışmıştı.
"Benimle dalga geçtin seni pislik." Beni hiç dinlemiyordu. Az önce ayakta durduğu yerde şimdi oturuyordu. Cebinden çıkardığı sigara paketinden bir tane alıp yaktıktan sonra içmeye başladı. Karanlığa karışan sigara dumanı anlamsız şekiller oluşturarak havaya karışıyordu.
"Anlat." sonunda konuşmuştu ama ne demeye çalıştığını daha doğrusu neyi anlatacağımı anlamamıştım.
"Neyi anlatayım." Böyle deyince yanına oturmamı işaret etti. Bende ayakta durmaktan daha iyi olduğu için oturmayı tercih ettim. Onun yaptığı gibi ayaklarımı aşağı doğru sallandırdım. Çok yüksekti Deniz gelmeden önce buradan mı atlayacaktım ben, delilikti bu.
"Seni dinliyorum. Bu zamana kadar neler yaşadığını hastaneden neden korktuğunu bilmek istiyorum." Anlatmam gereken o kadar çok şey vardı ki. Hangisinden başlamalıydım karar veremiyordum.
Derin bir nefes alıp kuracağım cümleleri toparlamaya çalıştım. Daha önce kimseye hayatımı anlatmamıştım. Evet yaşadığım olayların çoğunu bilenler vardı ama benim neler hissetiğimi, yaşanan olayların beni nasıl etkilediğini bilmiyorlardı.
"Önceden de bildiğin gibi benim bir ailem yok, aslında vardı. Belkide babam hala hayatta olabilir bilemiyorum. Ama annem öldüğünden beri onu görmedim ve teyzemlere de sormadım şimdi nerede ne yapıyor umrumda değil. En son yurt dışında olduğunu öğrenmiştim teyzemle eniştem konuşurlarken duymuştum. Benim yanımda böyle konular hakkında konuşmuyorlar. Tabi bu da benim işime geliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığım Senmişsin
Roman pour AdolescentsBen yağmur güçlüsoy karanlığın bile alt edemediği kız... Bırak beni seninle gelemem, karanlıktan kopamam ben. Gelebilirsin, bunu yapabilirsin, sen güçlüsün sen karanlığın bile alt edemediği kızsın. Karanlık...alışıktım ona ,benim hiç aydınlığım...