Ölüm Gibi... [18. Bölüm]

365 19 4
                                    

Bazen hayattan çok zevk alırsınız.. Eğlenirsiniz, gülersiniz, kahkaha atarsınız, seversiniz, nefret edersiniz, üzülürsünüz, ağlarsınız... İstediğinizi yaparsınız kısacası. Beden size aittir. İradeniz vardır ve bu iradeyi delicesine kullanırsınız. Ama şu an benim bütün özgürlüklerim kısıtlanmış gibiydi. Ege hala üstümdeydi ve artık nefes alamıyordum. Bu haldeyken bile hâla felsefe yapabilmemse beni hiç şaşırtmadı. Çünkü dengesizin teki olduğumu çoktan kabullenmiştim. Artık püre olduğunu düşündüğüm karnım bana isyan ediyordu.

"Ege artık üstümden kalksan diyorum. Biz iki yabancıyız artık ve bu pozisyonda olmamız saçma." Gözlerimin içine baktı ve kaşlarını kaldırdı.

"İki yabancıyız derken?" Şaşırmış gibiydi. Eğer ona hâla değer verdiğimi sanıyorsa yanılıyordu.

"Biz diyorum. Artık iki dost veya her neyse. Onlardan biri değiliz." dedim. Çenesi seyirdi ve yüzü gerildi.

"Sen ne düşünürsen düşün umrumda değil. Ha, sahi. Arda'dan ne haber?" Ege okula gelmiyordu. Arda'dan ve ilişkimizden nereden haberi olduğunu düşündüm. Birinden öğrenmiş olabilirdi. Gözlerimi devirdim ve iç geçirdim.

"Seni ilgilendirmez. Ayrıca artık defolup gidersen çok sevineceğim." dedim ve samimi olmayan bir şekilde gülümsedim.

"Gitmiyorum. Ne yapabilirsin?" dedi ve alayla gülümsedi. O arada kapı çaldı. Ege gözlerini faltaşı gibi açtı ve ışık hızıyla yatağın altına girdi. Bu hali bana komik gelmesine rağmen kesinlikle gülesim yoktu.

"Girin." dedim. Amcam içeri girdi. Bana uzun bir süre baktı, baktı. "Ne.. ne oldu amca?" dedim. Amcam içeri öyle bir girmişti ki aklıma gelen düşünce tüylerimi ürpertti.

"Kızım.. Bir şey diyeceğim ama sakin olacaksın." İçerisi karanlıktı, amcamın yüzünü göremiyordum ama sesi titriyordu. Dışarıdan ağlama sesleri geliyordu. Babamın ismini duydum bir an. Annem "Çağlar!" diye bağırıyordu. Amcamı dinlemeden koştum ve kapıyı açtım. Annem yere çökmüş başını ellerinin arasına almış ağlıyordu. Yutkunmak istedim ama yutkunamadım. Doktor hâla başımızda bekliyordu. Doktorun yanına gittim ve sordum.

"Babama ne oldu?" dedim. Bunu gören küçük bir çocuk olduğumu sanardı. O kadar saçma bir soru sormuştum ki.

"Başınız sağolsun. Kurtaramadık." Doktorun sesi beynimde yankılandı. "Kurtaramadık, kurtaramadık, kurtaramadık..." Yere yığıldım. Ardı ardına akan gözyaşlarımla yapayalnız hissettim. Parçalanan kalbimse surat asmıştı. Peri Damla uçmayı bırakmış, omzuma oturmuştu ve bana teselli edercesine bakıyordu. Çığlık atmak geldi içimden. "Neden ben Allah'ım?" diye bağırmak. Sonra babamla anılarımız geldi aklıma. Bana "Prensesim.." diyişi. Beraber şarkı söyleyişimiz. Birden sesi kulağımda yankılandı. Gözlerimi kapattım ve olayın şokunu yaşarken duyduğum kelimeleri sindirmeye çalıştım. Babamsız ne yapardım ki?

Amcam yanıma geldi ve kollarımdan tutarak beni ayağa kaldırdı. Ona baktım. Gözleri kıpkırmızıydı. Kolay mıydı bir insanın kardeşini kaybetmesi? Ona bakarak hıçkırıklarımla birlikte "Amca!" dedim ve artık güçsüz olan kollarımla amcama sarıldım. Babama sarılır gibi hissettim. Daha sıkı sarıldım. Kabusum geldi aklıma. Gerçek olmuştu. Lanet okudum içimden. Annemi düşündüm. Artık her şeyi düşünüyordum. Her şeyi.. Annem ne kadar babamdan nefret etse de onu seviyordu.. Ona saygı duyuyordu. Amcamdan ayrıldım ve annemin yanına gittim. Ağlamaktan usanmıştı. Ona sarıldım. Sımsıkı sarıldım hem de. Ben varım dermişçesine.. Şok geçmiyordu bir türlü. Artık ağlayamıyordum, içimi dökemiyordum. Dünya durmuştu sanki benim için. Sadece ben ve paramparça duygularım vardı. Başbaşa kalmıştık. Korkuyordum, evet cidden bu durumdan korkuyordum. Ben babamsız bir dünyaya alışamazdım. İmkansızdı. Tüm o anılarımız gözümün önünden gitmiyordu. Bunları düşünürken biri omzuma elini koydu. Bu annemdi. Ona baktım. Gözleri o kadar hüzünlüydü ki. Ama gülümsüyordu. Ne olursa olsun güçlü görünmeye çalışıyordu. Bir daha sarıldım. O kokusunu içime çektim. Zar zor nefes alıyordum, bunalmıştım. Ben.. ben.babamı görmek istiyordum. Onu son kez görmek, doya doya öpmek istiyordum. Ona veda etmek istiyordum... Doktorun yanına gittim.

"Babamı görmek istiyorum doktor bey." dedim.

"Emin misiniz? Bu kötü olabilir. Sizin ruhsal sağlığınız için diyorum."

"Ben, babamı son kez görmek istiyorum. Lütfen..." Doktora yalvarırcasına baktım. Ne kadar ikilemde kalsa da en son kabul etti.

"Şu an morga taşıdılar beni takip edin." dedi. Annem de gelmek isterdi eminim. Ama bu onun için sağlıklı değildi. Doktoru takip ettim. Morgun tabelasını gördüğüm an kalbim göğsümü delecek gibi oldu. Ayaklarım geri geri gitmek isterken direndim ve bir yutkundum. Gözlerimi kapatarak morga girdim. Gözlerimi açtığımda doktor babamın o cansız bedenini koydukları yeri açıyordu. Gözümden bir yaş aktı. Babamı gördügümdeyse ardı arkası kesilmedi. Hıçkıra hıçkıra babama sarıldım. Buz gibiydi. Yok! Bu böyle olmamalıydı. Bu adil değildi. Babamın daha upuzun ömrü vardı. Daha ne zamanlar geçirecektik oysa. Planlarımız bile vardı yaz için. Böyle ölemezdi. Çekip gidemezdi. Ona son bir kez daha baktım. Gözyaşım babamın yanağına çarptı ve hüzünlü bir şekilde süzülmeye başladı. Onu son bir kez öptüm ve kulağına doğru 'Hoşçakal baba' diye fısıldadım...

Hoşçakal baba. Hoşçakal...


Bölüm biraz kısa oldu ama bekletmek istemedim.

OKULDAKİ POPÜLER ÇOCUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin