DAVET VE SÜRPRİZ HEDİYE

1K 54 4
                                    

Pazar günü erken kalkmaktan nefret ederim. Her pazar öğlen 1'de kalkarım. Ehh, fazla tembelim de. Normalde camış gibi olmam gerekir ama ben ne yesem de, ne kadar öğlene kadar camış gibi yatsam da, kilo alamıyorum. 16 yaşındayım ama 48 kiloyum. Lalalala ben de böyleyim!! assıkdjnsmadfl

Neyse, yine bir pazar günüydü ve ben yine camış gibi yatıyordum, derken mesaj geldi. Mesaj Arda'dandı:

-Evimi tarif etsem, gelir misin :) yazmış. Ohaaa, evine davet ettii!!! Ben de:

-Hmm, düşünmem lazım, yazdım.

-Düşünme, uygula Rapunzel ;) yazdııı!!! Huuhuuuu, görmüyordum ama yüzündeki muzip gülümsemeyi hayal edebiliyordum.

-İyi, peki. Evini tarif et, saat kaçta? yazdım. O da evini tarif etti ve saat 14.00'da gelmemi söyledi, saate baktım. 9.00'dı. Normalde öğlen 1'e kadar yatmayı çok istiyordum ama bir yandan da Arda evinde beni bekliyordu. Arda'nın evi daha cazip geldi, ama ben biraz daha uyusam ne çıkar diye 12'ye kadar uyudum. Kalktım ve hazırlanmaya başladım. Daha 3 saat vardı, yavaş yavaş üstümü giyindim ve makyajımı yaptım. Saçım dalgalı daha şirin görünüyordu, bu yüzden aldım elime maşayı, saçımı lüle lüle yaptım. Biraz da şekil verdikten sonra seksi parfümümü sıktım asknhdfjsmnköç, artık hazırdım... Zaten saat 1 olmuştu. Hemen çıktım, zaten Arda'nın evi bize yakındı. İki adım yürüdüm (şaka lan o kadar da değil akjdsdfhnfmösç) Arda'nın evine gelmiştim. Evini servis durakları değişmeden önce görmüştüm. Cidden çok güzeldi. Saray yavrrrusu gibi. Neyse iyice krolaştım. Şimdi evin kapısının önündeydim. Kalbim pır pır atıyordu. Ya şimdi annesi açarsa!! Derken kapı açıldı, kapının önündeki evin hizmetlisiydi.

-Buyrun, siz kimsiniz? dedi. Ben de gülerek:

-Ben Arda... dedim, gerisini getiremeden:

-Haa, buyrun Damla Hanım, Arda'da sizi bekiyordu, dedi. Canım yaa, oyşş. İçeri bir girdim. Ohaaa, ne kadar lüks, ne kadar büyüktü lann!

-Arda, üst katta, odasında, istersen çıkabilirsin. Solda kenardaki oda, dedi ve gülümsedi. Kadın da çok seksiydi beğğğ! Neyse, ajdkcmsla. Odasının kapısını tıkladım, ''Gir'' dedi benim şapşirik. İçeri girdim, Arda bir şeyle uğraşıyordu, ben de bilerek öksürdüm, bu bir heyecan yaptı, uğraştığı şeyi hemen cebine soktu:

-Se-selam, dedi telaşlı bir şekilde.

-İyi misin, yüzün kızardı, dedim. Yüzü nadiren kızarırdı, ne oldu anlamamıştım.

-Ehe, yok bir şey, otursana, dedi. Ben de sandalyeye oturdum.

-Ee Prens'im, ne yapacağız şimdi, dedim.

-Bilmem, ne yapmak istersen onu, dedi. Ben de:

-Gelmeme değecek bir şey yapmalıyız, ama aklıma hiçbir şey gelmiyor, dedim ve gülümsedim.

-O zaman romantik bir yemek yemeye ne dersin, dedi ve bir kahkaha attı.

-Hayır demem, dedim ve ben de bir kahkaha attım. Galiba yemek önceden hazırlanmıştı, çünkü mutfağa girdiğim an muhteşem bir masayla karşılaştım, mumlar, çiçekler harikaydı... İki kaseye mercimek çorbası, iki tabağa da biftekler konulmuştu. Ben masaya doğru ilerledim, Arda benim için masayı geri çekti, ben de oturdum. Oyyy, ne kadar centilmendi. Ben de bu centilmenliğine karşılık gülümsedim.  O da karşıma oturdu, ve bir anda bu büyülü yemek bitti.

-Nasıldı, lezzetli miydi? diye sordu.

-Lezzetli ne demek, double lezzetli, diye sevinçle konuştum.

-Gözlerin şimdi çocuk gibi bakıyor, dedi ve gözlerini gözlerime kilitledi. Allam ölüyordum neredeyse. Yemyeşil gözleri mavi gözlerimi deliyordu, sanki denizimin içinde yeşil yosun gibiydi asksnsknfjnd.

-Ee, doyduğuma göre, şimdi ne yapıyoruz? dedim. Biraz daha öylece bana baksaydı, bayılacaktım çünkü.

-Dur, bekle sürprizim bitmedi, dedi. Daha da heyecanlanmıştım. Cebinden küçük ve şirin bir paket çıkardı. Galiba bu, odasına girdiğimde Arda'nım acele etmesine sabep olan sürprizdi. Bana uzattı. Tekrar yüzü kızarmıştı. Paketin içini açtım. İçinde bir yüzük vardı. Dairenin üstünde bir kendinin, bir de benim fotoğrafım vardı. Montajlayıp yan yana getirmişti. Aslında birlikte fotoğraf çekilseydik daha samimi fotoğrafı olan bir yüzük olabilirdi ama böyle de romantikti.

-İnanmıyorum, çok naziksin, bu harika, dedim. O da saçını kaşıyarak:

-Beni unutma diye, dedi.

-Seni asla unutamam ki, dedim ve yanıma gidip ona sarıldım ama çook sıkı.

-Sakin ol Rapunzel, çok sıktın, dedi ve güldü. Yüzüğünü taksana, diye sözlerine devam etti. Ben de koşarak yüzüğümü taktım ve saate baktım. 16.40 idi.

-Benim gitmem lazım, annemlere haber vermeden çıktım, tekrardan çok çok teşekkür ederim Prens'im, dedim ve şirin halimi takındım.

-Bunu saymıyorum o zaman, hem bir dahaki geldiğinde playstation 4 oynayalım, dedi. Ben de çok severdim, babamla hep oynuyoruz, tabi playstation 3. Daha alamadık plastation 4'ü. Ardalar da bayağı zengin zaten.

-Hmm, o zaman daha eğlenceli bir gün geçireceğiz, dedim ve göz kırptım.

-Görüşürüz Rapunzel, dedi. Ben de el sallayarak kapıdan dışarı çıktım. Mutluluktan koşarak eve gittim. Annem mutfaktaydı ve kaşları çatık bir şekilde:

-Biz o telefonu neden aldık sana Damla, neden kapatıyorsun telefonunu, dedi.

-Yaa anne, çok mutluyum şu an, lütfen ortamı germe, dedim ve yüzüğümü gösterdim. O da yüzüğe baktı ve:

-Siz bu çocukla ne ara bu hale geldiniz? dedi soran gözlerle.

-Bilmiyorum, sevgili miyiz arkadaş mıyız anlamadım, dedim ve annemi öpüp odama çıktım. Düşünmeye başladım, biz Arda'yla neydik? İki sevgili mi, yoksa sıradan iki arkadaş mı?

BU BÖLÜM DE BURADA SONA ERDİ, ACABA ARDA VE DAMLA SEVGİLİ Mİ, SIRADAN İKİ ARKADAŞ MI? BUNDAN SONRAKİ BÖLÜM DAHA EKŞINLI VE KOMİK GEÇECEK, AMA BÖLÜMÜN SONUNDA BİR ŞEYLER BELLİ OLACAK ;)

OKULDAKİ POPÜLER ÇOCUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin