cumartesi /1

251 41 1
                                    

   Önce markete uğrayıp upuzun bir fiş ile arabaya döndük, sonra da anneme gidip evin anahtarlarını aldım ve yolculuğumuzun son durağından önceki her şeyi hallettim. Tam teşekküllü olan evin girişine arabayı yerleştirdiğimizde öğlen saatleri olmasına rağmen etrafımızda bir dolu araba vardı, bu önce Betül'ü ve Fuat'ı ama en çok da beni heyecanlandırmıştı. 

   Arabadan indiğimde kulağıma dolan ince kuş ve insan seslerinin karışması beni mutlu edip geçmişe götürdü. Etrafıma baktığımda yaşı Betül'e yakın tanımadığım birkaç insan gördüm ve sevindim bagajdaki eşyalar için beni çağırdıklarında bakışlarımı çektiğim kocaman çınarı arkama alıp yanlarına ilerledim. Tek postada halledemeyeceğimizi anlayıp ufak bir kalp  kırıklığı yaşasak da başka çaremiz yoktu. Anahtarı Betül'e verip kapıyı açmasını rica ettim biz ikinci tur için dışarı çıkarken o evi gezmeye başlamıştı bile. Son parçaları da içeriye götürüp dış kapıyı kapattığımız zaman bir süre kapıda durup içeriye baktım. Ömrümün yarısından fazlası hala burada geçmişti, güzel anılar doluştu gözümün önüne, kötüleri var gücümle reddediyordum. Ailenin tek çocuğu olmama rağmen burada hiç öyle hissetmedim özellikle ergenlik zamanlarımda her zaman birlikte olduğum ve evlerimizin yan yana olduğu dört yakın arkadaşım vardı. Bunlara duygulanacak kadar yaşlandığımı kabul etmemek için kedime gelmeye çalıştım ve çoktan üst kata çıkmış olan Betül'e seslenerek:

          "Başlangıcı nasıl yaptık ufaklık!" diye seslendiğimde korkuluklardan aşağı doğru bakarak:

          "Ne yalan söyleyeyim bu kadarını beklemiyordum." dedi ve merdivenlere ilerledi.

          "Ben asla boş vaatlerde bulunmam!" 

         "Mesleki deformasyon olması lazım aslında." diye atladı Fuat. Alt katta bir oda vardı sadece gerisi mutfak ve salon için ayrılmış kocaman bir alandı. Ona gözlerimi devirdikten sonra yanıma gelip elini belime atan Betül'le ilgilendim. Bana teşekkür ettiğinde bunun gereksiz olduğunu hepimizin böyle bir şeye ihtiyacı olduğunu belirttim. Öyleydi de

   Balkonun sürgülü kapısını üstündeki anahtarla açan Fuat dışarıdaki parmaklıklar için bana döndüğünde kapıyı açtığımız anahtarlar için Betül'e döndüm, arka cebinden çıkardığı anahtarların biri yedek giriş anahtarıydı. Kollarımı iki yana kaldırıp bilmediğimi söylediğimde hüzünle kafasını önüne eğdi ve elini uzatıp anahtarları istedi. Düne göre daha sıcak ve mevsime göre normal olmayan bir hava vardı bugünlerde. Ağaçların hafif hafif tomurcuklandığı ve iyi bakılan yeşil çimlerin uçlarının adeta parıldadığı bahçe hepimize çok cazip geliyordu. Fuat geri çekilip camlara doğru ilerdi ve oradan dışarı atladığında bize dışarıdan nispet yaptı. Bahçe kapısının dışındaki balkona çıktı ve dışarıdan kapının kilidi ile uğraştı.

         "Betül anahtarlığa bakansa sen." dediğimde kafasını sallayıp oraya gitti bende olduğum yerde, çömelip kilitle uğraşan adama bakıyordum. Denediği anahtarları tekrar tekrar deneyip çabalaması takdire şayandı. Betül bulduğu ince iki farklı tele takılı anahtarları bana getirdi ve içlerinde demir kapınınki de vardı. Diğerini yanımda duran konsoldaki kasenin içine attığımda Fuat'ı izleyip haline gülüyorduk ki tanıdık ama bir o kadar da bilinmedik bir ses çalındı kulağıma.

          "Beyefendi ne yapıyorsunuz?" diyordu. Olduğu yerden doğrulup bizim binanın sağına baktı Fuat.

         "Kapıyı açmaya çalışıyorum." dedi sakin bir tavır ile, neyle itham edildiğini muhtemelen fark etmemişti.

          "Sizin olmayan evlerin kapılarını hep açar mısınız?" dediğinde karşıdaki sesin bu tonlama ve eminliğinden kim olduğunu anlamıştım. Emel'di, az önce bahsettiğim 4'lü arkadaş grubunun en küçüğü ve bizi teker teker üniversite için gardan yolcu edeniydi. 

Küflü Vagonun İçindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin